Join the forum, it's quick and easy

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

YÖRESEL KELİMELER

Aşağa gitmek

YÖRESEL KELİMELER Empty YÖRESEL KELİMELER

Mesaj tarafından GoDFaTHeR Salı Mayıs 04, 2010 7:01 pm

Mahallî kelimeler, genellikle bir dilin genel lügatinde bulunmayan, belli bir yörede kullanılan ve o yöreye özgü bir anlamı ve telaffuzu olan kelimelerdir.

Tirebolu’dan da mahalli kelimeler derlenmiş, kaynak eserlerde yer almıştır. Bu kabilden olmak üzere özellikle Üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde ağızlarla ilgili hazırlanan bitirme tezlerinde, 1932 yılına kadar yazı dilimize girmemiş ve 1932-1960 yılları arasında derlenmiş olan Türkçe veya Türkçeleşmiş sözlerin yayınlandığı Derleme Sözlüğü’nde yer almıştır. Derleme Sözlüğü’nde yayınlanan mahalli kelimeler Lütfi Güngör , Vahit Kaya, Mustafa Çaldağ, Remzi Kumral, Osman Korkut, Kâzım Dilcimen, İshak Külekçioğlu, Faruk Çağlayan, Osman Ekiz, Ziya Yazıcıoğlu, Arif Ünal tarafından derlenmiştir. Tirebolu’dan mahalli kelimeleri içeren ağız/folklor ağırlıklı bitirme tezleri ise tespit edebildiğimiz kadarı ile şunlardır :

– Fevzi Tekin, Tirebolu Ağzı, Ankara 1969.
– Ümit Akgün, Tirebolu Ağzı İncelemeleri, İstanbul 1974.
– Yaşar Küçük, Tirebolu ve Çevre Köyleri Ağzı, Erzurum 1974.
– Nazım Yavan, Tirebolu ve Görele Ağzı İncelemesi, İstanbul 1974-1975.
– Yaşar Keskin, Tirebolu Folkloru, Erzurum 1980.
– Arif Zor, Tirebolu Folkloru, Erzurum 1986.
– Hüseyin Çekiç, Tirebolu Balçıkbelen Köyü Ağzı, Muğla 2000.
– Recep Usta, Giresun İli Güce İlçesi Ağızları İnceleme-Metin-Dizin, Sakarya 2003.
– Bahattin Kufacı, Güce Ağzı (Fiil Çekimi-Metin-Sözlük), Kırşehir 2005.

Burada yayınlanan mahalli kelimeler, Derleme Sözlüğü’nde ve bitirme tezlerinde yer alan kelimelerden oluşmuştur. Buradaki amacımız, Tirebolu’dan halk ağzından derlenmemiş mahalli kelimelerin derlenmesine ön ayak olmaktır.

KELİMELER

Abağına çalışmak: boşuna çalışmak
Abana: bedava
Acaruk: yoksul, yarı aç, çıplak, sefil
Açgı: yufka
Açkılık: hamur açmağa elverişli özlü un
Açma makarna: erişte
Andır: ölüden kalan eşya, sahipsiz kalan eşya, soyka
Arkacı: hamal
Arkış etmek: yükü geçici olarak bir yere bırakmak
Arıklamak: zayıflamak
Bubalık: üvey baba
Bacak çekiştirmek: dedikodu yapmak
Babi: ördek
Barbadaş: serseri, haşarı, burnunun doğrusuna giden, saygısız; tertipsiz, işini bilmez, perişan, savruk, pasaklı
Barışık: götürü olarak iş vermek veya almak
Bassuk: boysuz
Baston: sandal, motor ve gemilerin baş tarafında ucu denize doğru uzanan ağaç; francala
Baş etmek: başa çıkmak, yenmek, üsten gelmek
Başıkel: suçlu
Beslek: besleme, hizmetçi, evlatlık
Cablama: tarla, bahçe çevirmekte kullanılan, ince uzun yontulmuş ağaç
Camuka: küçük hamsi
Caydak: çıplak, açık
Cırlak: ince ve sürekli sesle bağırıp ağlayan
Cilavıra: levrek yavrusu
Civek: küçük taneli, siyah yabanî üzüm
Cudam: beceriksiz
Cuharlamak: sıtmaya benzer ateşli bir hastalığa tutulmak
Cücük: kümes hayvanların yavrusu, civciv
Çahşır: geniş pantolon
Çalpalamak: yoğurt, pekmez vb. şeyleri sulandırarak ezmek
Çalpara: dibi dar, ağzı geniş kap
Çapa çapa: koşa koşa
Çapar: Baş, kış tarafı sivri ve yukarı kalkık olan mavna
Çapmak: koşmak, evmek
Çapıla: kaba deriden yapılmış ucu sivri ve kıvrık ayakkabı, yemeni
Çarpı: ince uzun sırık
Çatlak: sahile yakın büyük kaya
Çatma: direkler çatılarak araları tuğla veya kerpiçle doldurulan duvar
Darı: mısır, mısır tanesi
Darpadak: birdenbire, hemen
Daya çıkmak: meydana çıkmak
Debbe: bakırdan yapılmış üstü kapaklı ve kulplu su güğümü
Dengesek: sersem, dengesiz, akılsız, dalgın
Destuvan: sofra bezi
Döşürmek: toplamak
Dibeli: Öteden beri, eskiden beri
Dilceve: geveze
Düdek: ham incir
El avı: el yordamı
Elik keçi: dağ keçisi
Eme yaramak: işe yaramak, faydalı olmak
Erinmek: Üşenmek, tembellik etmek
Erşün: sacda yufka döndürmeye yarayan bir çeşit demir araç
Evir devir etmek: alt üst etmek
Fak çekmek: kahkaha atmak
Felek: kayığın kolayca yüzdürülmesi ya da karaya çekilmesi için üzerine donyağı sürülen ortası kertikli ağaçlar
Felemit: sandık ya da dikiş makineleri içindeki küçük göz, çekmece
Felika: sandal, küçük kayık, balıkçı kayığı
Fıraklı: parmaklık, çit
Fırın darısı: fırınlanmış mısır
Förtlemek: Fırlamak (Gözü dışarı förtlemiş)
Fösül fösül: Fısıltı halinde konuşmak
Gabya: bir çeşit yelken
Galaza: gürültü, patırtı
Galecoş: suda ezilmiş yağsız peynirin içine pide doğranıp pişirildikten sonra üzerine yağ dökülerek yenilen bir çeşit: yemek
Galemis: gülyağı
Gaybana: miras kalan eşya
Gerce: sarmaşık türünden bir çeşit bitki
Gılistrik: elinden bir iş gelmeyen
Gırs: cimri
Gomsu: birinden ötekine söz taşıyan kimse
Görgü: taklit eden kimse
Hacı bıldırcın: habersiz ve suçsuz gibi görünen, davranan
Halastar: küçük güğüm
Heri: seslenme ünlemi
Hıltamak: gevşemek
Hırıkcırık: istemeyerek, çekinerek
Hırtık: kavgacı, saldırgan
Hızan hırtık: aile, çoluk çocuk
Holamak: üstüne yürümek, saldırmak
Hortik: eşek, ,katır, domuz, deve gibi hayvanların yavrusu
Hüdüklenmek: korkmak, ürkmek
Irıp: yalan, düzen
İçlik: iç gömleği
İlenmek: beddua etmek
İlima: kullanılmış sabun parçası
İlmek: dokunmak, değmek, rastlamak
İmeci: birçok kimselerin toplanıp elbirliğiyle bir kişinin işini görmesi
İndeme: çok az şey
İşgil: yelkenli gemilere bağlı ufak sandal, filika
İşmar: kaş, göz işareti
İy: pamuk, yün gibi şeylerden iplik eğirmekte kullanılan, ortası şişkince, sivri olana uçlarından biri çengelli olan ağaç araç
Karcaşmak: karışmak, karmakarışık olmak, dolaşmak, bozulmak
Karnal: üzerinde sapı olan yayvan sepet
Karşıcı: karşılamağa gelene kimse
Kasmuk: çam ağacının kabuk adlındaki özsulu, yenilebilen iç zarı
Kasnı: büyük yapraklı, gövdesi soyularak yenen, kokulu bir bitki
Kaybana: işe yaramaz, kötü eşya
Kayna: kayığın iki yanında bulunan ve kıyıya çekmek için ip takılanacak çıkıntılar
Kelep: iplik çilesi
Kesmük: sigara artığı, izmarit
Kıble: estiği yön belli olmayan yel
Lığ: selin, akarsuyun getirdiği ince çamur, tortu, birikinti
Löngöz: deniz ya da nehirlerdeki derin kuyular, su çevirisi
Livor: tabanca
Malezlemek: gücü kalmamak, gücü azalmak
Mendek: ilkbaharda kırlarda kendiliğinden biten, ısırgana benzer, çorbası yapılan yabanıl bir ot
Mıdısı: güçsüz, eli ermez, her şeyi oluruna bırakan
Mıhlama: kıymalı, soğanlı pazı ya da ıspanak üstüne yumurta kırılarak yapılan yemek
Mıtırık: cimri
Modul: hayvanları dürtmek için kullanılan ucu çivili değnek ya da değneğin ucundaki çivi
Mudul: tomurcuk
Mudara: beceriksiz; eğreti; zayıf, cansız, işe yaramaz, güçsüz
Nene: anne
Nuzla: sivilce
Obuz: akarsulardan oluşan küçük derecikler
Orak ayı: Temmuz
Oramak: uygun, elverişli zaman bulmak
Otluk: karalâhanadan pirinçle yapılan yemek
Oyum: çamaşır ya da bezin en çok kirlenen yerini yıkama, ovma
Öğmeç: üstüne yağ sürülmüş sıcak [mısır] ekmek
Övetlemek: akıl vermek
Övez: sivrisinek
Paçaris: engel
Pakla: kuru ve taze fasulye
Parpı: dayak
Pasa: ardı arkası kesilmeden, durmadan, sürekli olarak
Pasaklı: işine ve giyimine özen gösteremeyen, temiz ve düzenli olmayan
Paska: kamıştan, çalıdan yapılan bostan kulübesi
Paslı: deniz kıyılarındaki kayaların diplerinde yaşayan, koyu renkli bir çeşit balık
Patlak: su fıçısı
Patlangoç: tabanca gibi ses çıkartan [portakal kabuğu atan] bir çocuk oyuncağı
Pıtlak: ateşte kavrularak patlatılmış mısır
Pinezlik: kümes
Sabuk: altı ince, hafif ve yumuşak çizme
Sargon: bir nevi kılıç balığı
Sasuk: tatsız, tuzsuz yiyecek
Sefitmek: bunamak
Selçik: geveze, arsız
Semen: ekmek tahtası
Sıpatlamak: sıvamak, yukarı çekmek
Sinelce: hileci, düzenci
Sivsik: fare yavrusu
Soyka: ölünün üstünden çıkan giysi
Şafli: salyalı
Şamala: meşale
Şıma: kum, kireç, çakıldan oluşan harçla yapılan duvar
Şüpe: musluk
Taban inciri: kuru incir
Tahtaboş: sergen, raf
Tahtaliya: kayağan taştan yapılmış kara, yazı tahtası
Teh düşmek: dikkat etmek
Teknelikurba: kaplumbağa
Telesimek: susamak
Teltük: dolaşık, karışık, yanlış
Tentürüklü: düzenli
Terpoş: sahan kapağı
Tesbermek: hamur kabarmak
Uğuz: ahmak, bön, saf
Uş: şaşkınlık, imrenme, üzüntü bildirir bir ünlem
Uylaşmak: uzlaşmak, anlaşmak
Uyuntu: kişiliksiz, onun bunun ardına takılan, serseri, tembel, uyuşuk
Üflük: ıslık
Üfürük: üfleme sırasında çıkan güçlük soluk
Üslük: giysi
Ütülenmek: tüyler, kıllar hafifçe yanmak
Üzmek: koparmak, ayırmak
Üzülmek: incelmek, yıpranmak, eskimek, kopacak duruma gelmek
Vazıradak: birdenbire, düşünmeden, çekinmeden [girmek, çıkmak için]
Vird: kuruntu
Virdetmek: kuruntulanmak, içtene içe üzülmek
Yağar: yük ve binek hayvanının sırtında, eğer ve semerin açtığı yara
Yağış: yağmur
Yaka: yan, yön; sırt, bayır
Yakarmak: yalvarmak, dua etmek
Yalak: vadilerdeki küçük, verimli düzlük
Yalağu: alev
Yalınkat: tek kat, hafif, ince
Yamsuk: eğri, çarpık, yassılmış
Yantiri: titrek, doğru yürüyemeyen, yan yan yürüyen
Yarmaça: iri yarılmış ağaç, odun
Zangadak: birdenbire
Zarplı: zorlu, güçlü
Zeklenmek: alay etmek
Zibil: çöp, süprüntü, pislik, gübre
Zot: hoyrat, inatçı, kaba
Zumbuk: yumruk
Zübelle: aptal, tembel

Derleme Sözlüğü (yay. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu), I-XII, Ankara 1993, tür. yer.
Hayatı için bk. Ayhan Yüksel, Tirebolu’dan Simalar: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Değerlerimiz, İstanbul 2005, s. 105-106.
Tuncer Gülensoy, Anadolu ve Rumeli Ağızları Bibliyografyası, Ankara 1981. Emekli Fransızca öğretmeni Reyhan Vural, Tirebolu’dan derlediği kelimelerden bazılarını yayımlamıştır (Tirebolu Çocukluk Hatıraları, İstanbul 2002, s. 95-105).
GoDFaTHeR
GoDFaTHeR
Farkımız*Tarzımız*
Farkımız*Tarzımız*

<B>Mesaj Sayısı</B> Mesaj Sayısı : 3016
<B>Rep Sayısı</B> Rep Sayısı : 455
<B>Kayıt tarihi</B> Kayıt tarihi : 30/04/10

https://kopuk1.forum.st

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz