Hayat erkekleri ..
1 sayfadaki 1 sayfası
Hayat erkekleri ..
Hayat erkekleri ..
Her şey zıddı ile kâimdir. Yani
her şey zıddı ile târif
edilir. Kötü olmasa iyiyi çirkin olmasa güzeli eğri olmasa doğruyu acı olmasa tatlıyı tarif
edemeyiz.
Hayat kadını olmasa iffetliyi; hayat
kadınının karşıt cinsi 'hayat erkeği' olmasa namuslu erkeği târifte
zorlanırız. Şimdi bâzı ağızlardan dökülen; "Hayat erkeği de neymiş? Olur
mu öyle şey?" itirazlarını duyar gibiyim! Açalım:
Nedir hayat kadını? Hayatını tek sermâyesi olan
bedenini bedel karşılığı satarak kazanan kadın. Kime satar?
Müşterisine... Bu bedeni parasıyla alana ne deriz?
Her şey talep ve arz üzerine inşa edilmiş alan memnûn satan memnûn
târifi meşrûlaşmışsa; bedenini satan dişiye 'hayat kadını" diyen bizler bu bedeni satın alana 'hayat erkeği' dersek
yanlış mı olur?
Aslında başka bir şey anlatmaya niyetliydim ama söz böyle başladı devâm edelim. Bu meşrû
ama ahlâkî olmayan alış verişin taraflarını ve bu tarafların hayatımızın
en doğru yerlerinde ne kadar olduklarını inceleyelim! Ve hepimiz; erkek kadın kendimize bu gayr-ı
ahlâki alışverişin neresinde olduğumuzu soralım mı?
Sohbetimiz desteklensin ve biraz da şenlensin diye Rahmetli Mustafa
Cansız Hoca'dan bir uygulamayı
hatırlayalım:
Trabzon'da çok meşhûr bir genelev
kadını ölür. Öğlen namazı sonrası cenâze namazı kılınacaktır. İmamlar namazı kıldırmaya cesâret
edemez. Cansız Hoca da camidedir. Dışarı çıktığında telâşı görerek
sebebini sorar. Cenâzeyi ve kimsenin namazı kıldırmak istemediğini
öğrenince öfkelenir. "Ulan! Ben hayatımda bu karıya hiç gitmedim. Bu
karıya giden p.z.v.n.klerin namazı kılınıyor da bunun ki niye
kılınmasın? Ben kıldırırım." der ve namazı kıldırır.
Başa dönelim. Hayat kadını: Hayatını bedenini satarak sürdüren
dişi. Hayat erkeği: Hayatını bedenini satarak kazanan dişinin bedenini
parayla alan kişi.
Alan memnûn satan memnûn da kârlı
kim? Bedenini bir anlığına satan dişi; müşterisinin parasını aldıktan
sonra sermâyesi
kendisindedir. Ama hayat erkeği kısa bir zevk anından
sonra parasını vererek
ayrılacaktır. Bu ticâretin kârlısı her halde de hayat kadını
değil midir?
Başka türlü olsaydı; memleketimizde on yıldan fazla vergi rekortmenliği bir genel ev
patroniçesinde olur muydu? Devletin zirveleri bu patroniçeye madalyalar
verir miydi? Sonra da siyâset meydanlarında aynı madalyalı kadından küçümseyerek bahsedip iki
yüzlülük ederler miydi?
Hayatım boyunca hayat kadınlarına saygılı olmuşumdur! Ama 'hayat
erkekleri'nden de hep korkmuşumdur!
Hayat kadınları kendilerini saklamaya
tenezzül etmeyecek kadar cesûrken 'hayat erkekleri" işlerini
karanlıklara saklayarak namuslu edâlarıyla arz-ı endâm ederler! Çok
yemin ederler çünkü yalancıdırlar! Hep doğruluktan iffetten adâletten haktan bahsederler çünkü
eğridirler iffetsizdirler âdil değillerdir! Hak
bilmezler hakkâniyetten uzaktırlar!
Suçludurlar! Bu yüzden de suçlu psikolojisiyle hırçındırlar!
Kahramanlar halkları milletleştirmek
uğruna ölürler; onlar siyâsetini yaparlar! Dâvâ
adamları onlara sessizce basamak
olurlar; onlar yükseldikçe bastıkları omuzları unutur yukarılara çıktıkça
yalnızlaşır yalnızlaştıkça
kibirlenirler! Yalnızlıktan ödleri patlar ama gölgelerinin boyu ile
övünmek vehmine kapılırlar!
Mevcût siyâsilerin çoğu bu 'hayat
erkeleri'ndendir! Çoğunun ayak izleri 'Dâvâ Adamları'nın
omuzlarındadır ama onlar yukarıdaki
yalnızlıklarını saklayabilmek için hep güneşi arkalarına alarak
gölgelerinin boyuna güvenirler!...
Bir şarkımızda; "İşte hayat yine akıp gidiyor/ Zaman
her şeyi siliyor." demiştik ya yıllar öncesinden...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm sevgi dua...
Her şey zıddı ile kâimdir. Yani
her şey zıddı ile târif
edilir. Kötü olmasa iyiyi çirkin olmasa güzeli eğri olmasa doğruyu acı olmasa tatlıyı tarif
edemeyiz.
Hayat kadını olmasa iffetliyi; hayat
kadınının karşıt cinsi 'hayat erkeği' olmasa namuslu erkeği târifte
zorlanırız. Şimdi bâzı ağızlardan dökülen; "Hayat erkeği de neymiş? Olur
mu öyle şey?" itirazlarını duyar gibiyim! Açalım:
Nedir hayat kadını? Hayatını tek sermâyesi olan
bedenini bedel karşılığı satarak kazanan kadın. Kime satar?
Müşterisine... Bu bedeni parasıyla alana ne deriz?
Her şey talep ve arz üzerine inşa edilmiş alan memnûn satan memnûn
târifi meşrûlaşmışsa; bedenini satan dişiye 'hayat kadını" diyen bizler bu bedeni satın alana 'hayat erkeği' dersek
yanlış mı olur?
Aslında başka bir şey anlatmaya niyetliydim ama söz böyle başladı devâm edelim. Bu meşrû
ama ahlâkî olmayan alış verişin taraflarını ve bu tarafların hayatımızın
en doğru yerlerinde ne kadar olduklarını inceleyelim! Ve hepimiz; erkek kadın kendimize bu gayr-ı
ahlâki alışverişin neresinde olduğumuzu soralım mı?
Sohbetimiz desteklensin ve biraz da şenlensin diye Rahmetli Mustafa
Cansız Hoca'dan bir uygulamayı
hatırlayalım:
Trabzon'da çok meşhûr bir genelev
kadını ölür. Öğlen namazı sonrası cenâze namazı kılınacaktır. İmamlar namazı kıldırmaya cesâret
edemez. Cansız Hoca da camidedir. Dışarı çıktığında telâşı görerek
sebebini sorar. Cenâzeyi ve kimsenin namazı kıldırmak istemediğini
öğrenince öfkelenir. "Ulan! Ben hayatımda bu karıya hiç gitmedim. Bu
karıya giden p.z.v.n.klerin namazı kılınıyor da bunun ki niye
kılınmasın? Ben kıldırırım." der ve namazı kıldırır.
Başa dönelim. Hayat kadını: Hayatını bedenini satarak sürdüren
dişi. Hayat erkeği: Hayatını bedenini satarak kazanan dişinin bedenini
parayla alan kişi.
Alan memnûn satan memnûn da kârlı
kim? Bedenini bir anlığına satan dişi; müşterisinin parasını aldıktan
sonra sermâyesi
kendisindedir. Ama hayat erkeği kısa bir zevk anından
sonra parasını vererek
ayrılacaktır. Bu ticâretin kârlısı her halde de hayat kadını
değil midir?
Başka türlü olsaydı; memleketimizde on yıldan fazla vergi rekortmenliği bir genel ev
patroniçesinde olur muydu? Devletin zirveleri bu patroniçeye madalyalar
verir miydi? Sonra da siyâset meydanlarında aynı madalyalı kadından küçümseyerek bahsedip iki
yüzlülük ederler miydi?
Hayatım boyunca hayat kadınlarına saygılı olmuşumdur! Ama 'hayat
erkekleri'nden de hep korkmuşumdur!
Hayat kadınları kendilerini saklamaya
tenezzül etmeyecek kadar cesûrken 'hayat erkekleri" işlerini
karanlıklara saklayarak namuslu edâlarıyla arz-ı endâm ederler! Çok
yemin ederler çünkü yalancıdırlar! Hep doğruluktan iffetten adâletten haktan bahsederler çünkü
eğridirler iffetsizdirler âdil değillerdir! Hak
bilmezler hakkâniyetten uzaktırlar!
Suçludurlar! Bu yüzden de suçlu psikolojisiyle hırçındırlar!
Kahramanlar halkları milletleştirmek
uğruna ölürler; onlar siyâsetini yaparlar! Dâvâ
adamları onlara sessizce basamak
olurlar; onlar yükseldikçe bastıkları omuzları unutur yukarılara çıktıkça
yalnızlaşır yalnızlaştıkça
kibirlenirler! Yalnızlıktan ödleri patlar ama gölgelerinin boyu ile
övünmek vehmine kapılırlar!
Mevcût siyâsilerin çoğu bu 'hayat
erkeleri'ndendir! Çoğunun ayak izleri 'Dâvâ Adamları'nın
omuzlarındadır ama onlar yukarıdaki
yalnızlıklarını saklayabilmek için hep güneşi arkalarına alarak
gölgelerinin boyuna güvenirler!...
Bir şarkımızda; "İşte hayat yine akıp gidiyor/ Zaman
her şeyi siliyor." demiştik ya yıllar öncesinden...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm sevgi dua...
Similar topics
» Erkekleri tanımanın kısa yolları
» Hayat .
» Hayat;
» masrafsız hayat
» Sagopa Kajmer - Her Hayat Bir Sorudur
» Hayat .
» Hayat;
» masrafsız hayat
» Sagopa Kajmer - Her Hayat Bir Sorudur
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz