Atatürk ve Halil Ağa
1 sayfadaki 1 sayfası
Atatürk ve Halil Ağa
HALİL AĞA GERÇEĞİ
"Gel yardım et bana Nuri... Kaçalım köşkten..."Onun bu içtenlikli
isteğine karşı çıkmak büyük haksızlık
olacaktı."Tamam sen planı hazırla ben uygulamasını
yaparım..."Atatürk ve Nuri Conker birinin hazırladığı
ötekinin uyguladığı plansonunda Florya Köşkü ' nün tüm nöbetçilerini
atlattılar ve köşktenkaçtılar.Altlarında Nuri Conker' in bir
arkadaşının arabası vardı. Eylül sonuakşamı sonbaharın tadını çıkararak Çekmece' ye doğru
gidiyorlardı.Birden Atatürk' ün gözleri akşam güneşi altında çift süren
bir köylüyetakıldı. Yaşlı bir adamdı bu. Sapanın sapına iyice yapışmış topraklarıyavaş yavaş
deviriyordu. Fakat çiftin bir yanında **** bir yanında merkepvardı.
Eşit güçlerle çekilmediği için sapan yalpa yapıyordu.Atatürk şoföre
durmasını söyledi.İndiler. Köylüye seslendi:"Kolay gelsin Ağa!.."Köylü
bu sese başını çevirmeden karşılık verdi:"Kolay gelsin""İşler nasıl
Ağa? Bu yıl mahsülden yüzünüz güldü mü?" Köylü isteksizkonuştu:"Tanrı'
nın gücüne gitmesin bey bu yıl yufkaydı mahsül.
Kabahatin acığıbizde acığı yukarda! Biz geç
davrandık yukarısı da rahmeti
esirgedi.""Bakıyorum sabanın bir yanında **** bir yanında merkep
koşulu. Öküzünyok mu senin?""Var olmasına vardı ya hıdrellezde vergi
memurları sattılar.""Hiç vergi memurları köylünün üretim aracını satar
mı?"Olmaz böyle şey! Muhtara şikayet etseydin..."Köylü güldü:"Muhtar
başında deel miydi memurun a bey?"Atatürk
dudaklarını dişleri arasında ezerek konuştu:"Kaymakama gitseydin."Köylü
iyice güldü."Sen de benle gönül mü eyleyon beyim?" dedi.Atatürk
konuşmayı sürdürdü."E peki İstanbul şuracıkta
geleydin valiye anlataydın derdini.... Onunişi bu değil mi?"Köylü
Atatürk' ün saflığına inanmış iyiden iyiye gülüyordu. Konuşmanıntadını
çıkardığı için keyiflenmişti de biraz. Kestirip attı:"Bırak şu sağırı
Allasen biz onun
buralardan gelip geçtiğini çok gördük.Yakasına yapışsak acep derdimizi
duyurabilir miyiz?"Atatürk sordu:"Adın ne senin Ağa?""Halil... Köylük
yerde sorsan Halil Ağa
derler...""Demek varlıklısın?.. Ağa dediklerine göre.""Acık çiftimiz-
çubuğumuz varken adımız ağa' ya çıkmış.""Peki Halil Ağa bu senin işin beni
bayağı meraklandırdı. Benim bildiğimegöre bir çiftçinin üretim
aracı elinden alınmaz. Sen aldılar diyorsun.Hadi kaymakam şöyle vali böyle diyelim; e
peki bir başvekil İsmet Paşavar bilir misin?""Bilmez olur muyum beyim?""Tamam öyleyse hemen her hafta
İstanbul'a geliyor. Florya Köşkü' neiniyor. Köşk de şuracıkta. Bir gün
kapıda bekleseydin de derdinidökseydin ona... Herhalde çaresini
bulurdu.""Sen benim konuşmamdan hoşlaştın gönül eyliyorsun.Ama bak
şimci tutalım gittim
vardım beni o kapıya
koymazlar ya...Tutalımki kodular koskoca İsmet Paşa' mızı
göstertmezler ya. Tut ki gösterdilerya ona halimi nasıl yanacağım
hele; o sağırın sağırı! Heç işitmez beni..."Nuri Conker lafa karışmak istedi Atatürk bir hareketiyle
onu durdurdu."E peki bakalım bu dediğime ne
bulacaksın!" dedi"Atatürk koca yaz şuracıkta oturup duruyordu.
Gitseydin çıksaydın önüneanlatsaydın halini. O da
seni yüzüstü bırakacak değildi ya!.."Köylü iyice keyiflenmiş gülüyordu."Sen ne
diyorsun bey?" dedi."Mustafa Kemal Paşa Atatürk' ümüzün yüzünü görmek
için Peygamber gücügerek... Hem tut ki gördük. Yiyip
içmekten işinden gücünden
başınıkaldırıp bizim ****ün arkasından mı seyirecek?.."Halil Ağa sigarasının son nefesini
ciğerlerine doldururken Atatürk' tenyeni aldığı
sigarayı da kulağının arkasına yerleştiriyor çiftinin başınagitmeye
hazırlanıyordu. Konuşacak bir şey de kalmamıştı. Atatürk
köylününomuzuna elini koyarak"Senden hoşlandım Halil
Ağa" dedi."Bir gün köyüne de gelir bir ayranını içerim. Açık
yürekli birvatandaşsın. Ama yine de sana söylüyorum hakkını kimsede bırakma
ara!.."Döndüler arabaya bindiler. Halil
Ağa onları
uğurladı."Meraklanma beyim evelallah heç kimse
bizim hakkımıza el değdiremez.Fakat bu Devlet Baba' ya borçtur.
Ödenmesi gerek... Otomobil hareketetti. Atatürk' ün canı
sıkılmıştı."Bir uygun yerden dönelim tadı kaçtı bu işin!.."
dedi. Dönüş yolundaAtatürk konuşmuyor sigara üstüne sigara
yakıyordu. Yüzünde ince bir kedervardı."Yahu çocuk şu Halil Ağa' nın vergi
borcundan ****ünü satmışız merkepleçift sürüyor hala da 'Devlet Baba'
diyor. Ne mübarek millet bumillet!.."Köşke
döndüklerinde Atatürk yaverine emretti:"Şimdi" dedi: "İstanbul' da ne
kadar bakan milletvekili varsa
hepsinitelefonla bulacaksın!..Bu akşam kendilerini yemeğe bekliyorum.
Ayrıca Vali Muhittin Üstündağ ileİsmet Paşa' yı bul onlara da haber ver."
Yaver odadan çıktı.. AtatürkNuri Conker' e
döndü:"Şimdi sen de arabayla çIkıp o Halil Ağa' ya gideceksin. Ona
benim kimolduğumu söyleme. Tüccar zengin bir adam filan
dersin. 'Seni sevdi sana**** alıverecek' diye
bir şeyler söyle kandır. Kuşkulandırmadan
al getirburaya."O akşam Atatürk' ün sofrasında Başbakan İsmet İnönü bakanlarmilletvekilleri ve
İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ' dan oluşan yirmi beşkonuk vardı.
Atatürk "Bu akşam
soframıza efendimiz gelecek" dedi."Kendisine nasıl davranacağınızı çok
merak ediyorum."Bir süre sonra içeri başyaver girdi ve Atatürk' ün
kulağynabir şeyler söyledi.Atatürk "Buyursun!" dedi.Başyaver kapıyı
açıp da Halil Ağa gündüz konuştuğu beyin
sofranın başındaoturduğunu yanı başında da İsmet
Paşa' nın yer aldığını görünceşaşkınlıktan dona kaldı.
Dizlerinin bağ çözülmüştü. Atatürk onu görünceayağa kalktı. Arkasından
tüm konukları da ayağa kalktılar. Atatürk sonkonuğunu"Hoş geldin Halil Ağa"
diye karşıladıktan sonra kendisini sofradakikonuklarına tanıttı:"İşte
beklediğimiz Efendimiz" dedi.Nuri
Conker Halil Ağa' yı
Atatürk' ün sağ başına oturttu kendisi deyanındaki
sandalyeye geçti. Atatürk sofradakilere o gün köşkten Conker'le
birlikte nasıl kaçtığını Halil Ağa' yı bir yanında **** bir yanındamerkeple çift
sürerken nasıl gördüğünü sigara yakmak
bahanesiyle nasılkendisi ile konuştuğunu ayrıntılı bir şekilde
anlattıktan sonra şöylededi:" Şimdi gerisini Halil Ağa ile birlikte
yanınızda tekrarlayacağız. Bensorduklarımı baştan soracağım Halil Ağa da
orada bana söyledikleriniolduğu gibi tekrarlayacak."Halil Ağa' ya
döndü:"Bak beri Halil Ağa" dedi. "Sen bu
akşam benim başmisafirimsin. Seninaçık sözlülüğünü pek çok beğendiğimi
bugün söyledim. Konuşmamızdan sonrasana hiçbir zarar gelmeyecek.
Öküzünü de alacağım. Ama şimdi ben tarladasorduklarımı baştan soracağım sen de orada
söylediklerini aynentekrarlayacaksın. İşte soruyorum:Bakıyorum sapanın
bir yanında **** bir yanında merkep
koşulu. Öküzün yokmu senin?" Halil Ağa dudakları titreyerek Atatürk' ün
ayağına kapanacak oldu.Atatürk önledi:"Yoo bak böyle şey istemem.
Soruyorum cevap ver."Soru- cevap valiye kadar aynen tekrarlandı.
Sofradakiler soluk almadankonuşmayı
izliyorlardı. Ürkütücü sorulara gelmişti sıra. Atatürk sordu:"Peki
İstanbul şuracıkta gideydin valiye anlataydın derdini onun işi budeğil mi?"
Vali Muhittin Üstündağ Hali Ağa' nın ancak iki
metre ötesindenkendisine bakıyordu. Nasıl desin? Ter basmıştı iyice işi savuşturmanın yoluna
kaçtı: "Vali paşamızı biz görüp dururuz buralarda. Eteğine düşsek
derdimiziduyurabilir miyiz ki..." "Olmadı bu Halil Ağa... Bana
dediğin gibidosdoğru...""Böyle demedik
mi beyim?..""Ya ben mi yanlış anladım?..
Dur soralım bakalım Nuri' ye. Nuriböyle midedi bize Halil
Ağa?"Nuri Conker karşılık verdi. "Hayır Paşam!..""Gördün mü?.. Demek
aklında yanlış kalmış. Hani bir şey dediydin sen valineden duymazmış?..
Aynen bana söylediğin gibi söyle." Halil Ağakekeleyerek konuştu:"Köylük
yerinde bizim dilimiz sağır demeye alışmıştır paşam" dedi."Kusura
kalma gayri..."Atatürk gülmeye başladı:"Diplomatsın ki yaman diplomatsın Halil Ağa... Ama şimdi
diplomatlıksırası değil doğruyu konuşacağız...
Söyle bana orada dediğin
gibi..."Halil Ağa gözünü yumup başını yere
eğdi:"Şaşırmıştım ağzımdan yanlışlıkla
'Bırak bu sağırı' diye bir laf kaçırmışım..."Sofrada gülüşmeler
başlamıştı."Hadi buna da oldu diyelim. Geçelim gerisine:"E peki bir Başvekil İsmet
Paşa var bilir misin?"Halil Ağa
İsmet Paşa' nın yüzüne baktı ve gözlerini yere indirdi:"Şanlı İsmet
Paşamız bilinmez olur mu hiç? O bugüne bugün..."Atatürk Halil Ağa' yı
durdurdu."Bırak şimdi övgüleri" dedi. "Ben lafın gerisini getireyim:
Tamam öyleysehemen her hafta İstanbul'
a geliyor Florya Köşkü' ne iniyor köşk deşuracıkta. Bir
gün kapıda bekleseydin de derdini dökseydin ona. Herhaldebir çaresini
bulurdu."Halil Ağa yine kaçamak yanıt verdi:"Kapıya koymazlar ya bizi koysalar da Şanlı
paşamıza ****ümüzü müyanacağız!.."Atatürk' ün sesi iyice
sertleşti:"Beni uğraştırma Halil Ağa" dedi. "Erkek
adam sözünü yalamaz. Ne dediysen tıpkısını
tekrarlayacaksın!.."Halil Ağa ürktü toparlandı. Başını yine
yere gömüp konuştu:"Şanlı Paşamıza da sağır dedikti ya...""Yalnız sağır
değil 'sağırın sağırı'
değil miydi?"Halil Ağa yere eğik başını acıyla salladı:"Öyle dedikti
paşam doğrusun!.."
diyebildi.Atatürk İsmet Paşa konusunda daha
fazla ısrar etmedi sözü kendinegetirdi."Son
soruyu sorayım şimdi" dedi. "Bunun da karşılığını ver ****ünü al git.""Koca yaz
şuracıkta Atatürk oturmuyor mu? Gitseydin çıksaydın önüneanlatsaydın halini. O da
seni yüzüstü bırakacak değildi ya?""Hiç bırakır mı Aslan Paşam benim!..
Erip erişir de tarlama dek gelirhalimi dinler.""Bırak
bunları Halil Ağa dediğini tekrarla."
Halil Ağa birden diklendi.Her şeyi göze almış insanların yiğitliği
içinde doğruldu. Atatürk' üngözlerinin içlerine bakarak konuştu."İşte
bunu demem Paşam" dedi. "Ağzıma ataş doldur işte bunu demem!"Atatürk
gülmeye başladı:"Zorlatacak bizi bu Halil Ağa laf anlamıyor." dedi.
"Mustafa Kemal PaşaAtatürk' ümüzün yüzünü görmek için Peygamber gücü gerek
demiştinyanılmıyorsam. 'Görsem de işinden gücünden yiyip içmekten
başınıkaldıracak da bizim ****ün arkasından mı seğirtecek' demiştin."
Halil Ağa'nın gözlerinden yaşlar inmeye başladı. Tam kesilmiş duruyordu.
Atatürkkonuşmasını içtenlikle sürdürdü:"Atatürk de işi içkiye vurmuş sarhoşun biri' demeye
getirdin ya fazlaüstelemeyeyim" dedi."Şimdi bak beni dinle Halil Ağa... Seni şu
kadar üzmemin sebebi şunuanlatmak içindi: Şu
gördüğün altı bay hükümet... Yani biri Başbakanötekiler de Bakan!
Memlekete göz kulak olacak işleri evirip
çevireceklerdiye bu makama getirilmişler. Bir kanun gerekti mi bu baylar hemensıvanırlar İsviçre' den mi olur İtalya' dan mı olur Fransa' dan mıvelhasıl neredense bir kanun buluştururlar Türkçe' ye çevirtirler sonrabasıp imzayı
gönderirler Büyük Millet Meclisi' ne... Bu Millet Meclisidediğim şu alt baştan senin
yanına kadar olan beyler. Kanun bunlaragelir.Bunlar da 'hükümet elbette
incelemiş gerekeni düşünmüştür benim ayrıcazorlanmama
gerek yok' derler ve kaldırırlar parmaklarını olur sana birkanun!.. Ama
sonra bir vergi memuru gelir vergi borcundan Halil
Ağa' nın****ünü çeker satar... Halil Ağa da
tarlasını bir yanda merkep bir yanda**** ırgalana ırgalana
sürmeye çalışır. Ama üretim düşermiş ekimzorlaşırmıs kimin umurunda... Sonra
ben bunları görürüm içim kan ağlarişitirim tasalanırım ! E hakça söyle bakalım şimdi
Halil Ağa... Senbenim yerimde olsan efkar dağıtmak için bunları bu beylerle
konuşmak içiniçmez misin? Ama sonra da Halil Ağa tutar sana 'sarhoş'
der..."Halil Ağa' nın dili çözülmüştü:"Öyle diyen yok haşa!.. Dinden
çıkmak gibidir...Buldun mu bunu hacısı da içer hocası da içer..."Atatürk
sordu:"Peki sen de içer misin?""Hiç bulunur da içilmez olur mu Paşam?.. İçeriz ki tıpkı şerbet
gibi!.."Atatürk hizmet edenlere işaret etti kadehleri doldurttu.
Kendi kadehiniHalil Ağa' ya uzattı:"Hadi bakalım Halil Ağa" dedi.
"Sağlığına içelim."Halil Ağa "Koca Allah benim ömrümden de sana
pay düşürsün Paşam sağlıkdüşürsün" dedikten
sonra Halil Ağa edeple başını kenara
çevirdi elineverilen
kadehi bir yudumda boşaltıverdi. Yüzü kızarmış gözleriparlıyordu.
Ellerini dizlerinin üzerine koyarakAtatürk'e döndü:"Yunan' ı denize
döktün Paşam bayrağımızı başucumuza
diktin. Benim gibibir köylü parçasını sofrana alıp içirdin sana duaya bilem dilim
dönmezki... Nideyim ben şimdi? Bırak ki oh paşam ayağını öpem..."Halil
Ağa Atatürk' ün ayağını öpmek için davranınca Atatürk onu sıkıcatuttu
ve bu hareketi yapmasını önledi. Halil Ağa bu kez Atatürk' ünellerine
sarıldı ellerini öpmeye
başladı: "Bayrağımız gibi sen debaşımızdan eksik olma inşallah! Sana
her kim düşman ise onun yeri seninayağının
altı olsun!.. Gayri bana izin koca Paşam!..""Yemek
yemedin!..""Yemek kolay... Meraklanır çocuklar ben köyüme
döneyim."Atatürk Nuri Conker' e işaret etti.Conker kalkıp Halil Ağa' nın
yanına geldi kalktı Halil Ağa önceAtatürk'ü sonra sofradakileri
selamlayıp kapıya doğru edeple geri geriçekildi. Kapı kapandığı zaman
Atatürk sofradaki öteki konuklarına döndü:"Efendimizin halini gördünüz
mü beyler?" dedi. "Devlet size böyledavransa siz ne yaparsınız?
Mübarek millet bu adam millet bu... Şimdi
buadam milletin karşısında 'adam olmak' bize düşüyor!.."Sofrada
kesin bir sessizlik vardı. Kimse gözlerini Atatürk' ten
ayıramıyordu:"Halil Ağa' nın ****ünü satıp üretimini aksatan kanunu
ya biz yaptık yada bizim yaptığımız kanun yanlış yorumlanarak Halil
Ağa' nın ****ünüsatıyor. İkisi de bence birbirinden farksız... Böyle
bir kanun yaptıksamemleket çıkarlarına
aykırıdır. Nasıl yaparız nasıl yapmışız bunu?
Eğeryaptığımız kanun doğru da yorumlaması yanlış
oluyorsa o zaman sormaklazım.
Hükümet nasıl bir yönetim içindedir? Sonra unutmayın ki olayİstanbul'da geçiyor.
Bunun Van' ı var Bitlis' i var kıyı bucak ilçesivar;
acaba oralarda neler oluyor? Bu çark iyi dönmüyor beyefendiler!.."
"Gel yardım et bana Nuri... Kaçalım köşkten..."Onun bu içtenlikli
isteğine karşı çıkmak büyük haksızlık
olacaktı."Tamam sen planı hazırla ben uygulamasını
yaparım..."Atatürk ve Nuri Conker birinin hazırladığı
ötekinin uyguladığı plansonunda Florya Köşkü ' nün tüm nöbetçilerini
atlattılar ve köşktenkaçtılar.Altlarında Nuri Conker' in bir
arkadaşının arabası vardı. Eylül sonuakşamı sonbaharın tadını çıkararak Çekmece' ye doğru
gidiyorlardı.Birden Atatürk' ün gözleri akşam güneşi altında çift süren
bir köylüyetakıldı. Yaşlı bir adamdı bu. Sapanın sapına iyice yapışmış topraklarıyavaş yavaş
deviriyordu. Fakat çiftin bir yanında **** bir yanında merkepvardı.
Eşit güçlerle çekilmediği için sapan yalpa yapıyordu.Atatürk şoföre
durmasını söyledi.İndiler. Köylüye seslendi:"Kolay gelsin Ağa!.."Köylü
bu sese başını çevirmeden karşılık verdi:"Kolay gelsin""İşler nasıl
Ağa? Bu yıl mahsülden yüzünüz güldü mü?" Köylü isteksizkonuştu:"Tanrı'
nın gücüne gitmesin bey bu yıl yufkaydı mahsül.
Kabahatin acığıbizde acığı yukarda! Biz geç
davrandık yukarısı da rahmeti
esirgedi.""Bakıyorum sabanın bir yanında **** bir yanında merkep
koşulu. Öküzünyok mu senin?""Var olmasına vardı ya hıdrellezde vergi
memurları sattılar.""Hiç vergi memurları köylünün üretim aracını satar
mı?"Olmaz böyle şey! Muhtara şikayet etseydin..."Köylü güldü:"Muhtar
başında deel miydi memurun a bey?"Atatürk
dudaklarını dişleri arasında ezerek konuştu:"Kaymakama gitseydin."Köylü
iyice güldü."Sen de benle gönül mü eyleyon beyim?" dedi.Atatürk
konuşmayı sürdürdü."E peki İstanbul şuracıkta
geleydin valiye anlataydın derdini.... Onunişi bu değil mi?"Köylü
Atatürk' ün saflığına inanmış iyiden iyiye gülüyordu. Konuşmanıntadını
çıkardığı için keyiflenmişti de biraz. Kestirip attı:"Bırak şu sağırı
Allasen biz onun
buralardan gelip geçtiğini çok gördük.Yakasına yapışsak acep derdimizi
duyurabilir miyiz?"Atatürk sordu:"Adın ne senin Ağa?""Halil... Köylük
yerde sorsan Halil Ağa
derler...""Demek varlıklısın?.. Ağa dediklerine göre.""Acık çiftimiz-
çubuğumuz varken adımız ağa' ya çıkmış.""Peki Halil Ağa bu senin işin beni
bayağı meraklandırdı. Benim bildiğimegöre bir çiftçinin üretim
aracı elinden alınmaz. Sen aldılar diyorsun.Hadi kaymakam şöyle vali böyle diyelim; e
peki bir başvekil İsmet Paşavar bilir misin?""Bilmez olur muyum beyim?""Tamam öyleyse hemen her hafta
İstanbul'a geliyor. Florya Köşkü' neiniyor. Köşk de şuracıkta. Bir gün
kapıda bekleseydin de derdinidökseydin ona... Herhalde çaresini
bulurdu.""Sen benim konuşmamdan hoşlaştın gönül eyliyorsun.Ama bak
şimci tutalım gittim
vardım beni o kapıya
koymazlar ya...Tutalımki kodular koskoca İsmet Paşa' mızı
göstertmezler ya. Tut ki gösterdilerya ona halimi nasıl yanacağım
hele; o sağırın sağırı! Heç işitmez beni..."Nuri Conker lafa karışmak istedi Atatürk bir hareketiyle
onu durdurdu."E peki bakalım bu dediğime ne
bulacaksın!" dedi"Atatürk koca yaz şuracıkta oturup duruyordu.
Gitseydin çıksaydın önüneanlatsaydın halini. O da
seni yüzüstü bırakacak değildi ya!.."Köylü iyice keyiflenmiş gülüyordu."Sen ne
diyorsun bey?" dedi."Mustafa Kemal Paşa Atatürk' ümüzün yüzünü görmek
için Peygamber gücügerek... Hem tut ki gördük. Yiyip
içmekten işinden gücünden
başınıkaldırıp bizim ****ün arkasından mı seyirecek?.."Halil Ağa sigarasının son nefesini
ciğerlerine doldururken Atatürk' tenyeni aldığı
sigarayı da kulağının arkasına yerleştiriyor çiftinin başınagitmeye
hazırlanıyordu. Konuşacak bir şey de kalmamıştı. Atatürk
köylününomuzuna elini koyarak"Senden hoşlandım Halil
Ağa" dedi."Bir gün köyüne de gelir bir ayranını içerim. Açık
yürekli birvatandaşsın. Ama yine de sana söylüyorum hakkını kimsede bırakma
ara!.."Döndüler arabaya bindiler. Halil
Ağa onları
uğurladı."Meraklanma beyim evelallah heç kimse
bizim hakkımıza el değdiremez.Fakat bu Devlet Baba' ya borçtur.
Ödenmesi gerek... Otomobil hareketetti. Atatürk' ün canı
sıkılmıştı."Bir uygun yerden dönelim tadı kaçtı bu işin!.."
dedi. Dönüş yolundaAtatürk konuşmuyor sigara üstüne sigara
yakıyordu. Yüzünde ince bir kedervardı."Yahu çocuk şu Halil Ağa' nın vergi
borcundan ****ünü satmışız merkepleçift sürüyor hala da 'Devlet Baba'
diyor. Ne mübarek millet bumillet!.."Köşke
döndüklerinde Atatürk yaverine emretti:"Şimdi" dedi: "İstanbul' da ne
kadar bakan milletvekili varsa
hepsinitelefonla bulacaksın!..Bu akşam kendilerini yemeğe bekliyorum.
Ayrıca Vali Muhittin Üstündağ ileİsmet Paşa' yı bul onlara da haber ver."
Yaver odadan çıktı.. AtatürkNuri Conker' e
döndü:"Şimdi sen de arabayla çIkıp o Halil Ağa' ya gideceksin. Ona
benim kimolduğumu söyleme. Tüccar zengin bir adam filan
dersin. 'Seni sevdi sana**** alıverecek' diye
bir şeyler söyle kandır. Kuşkulandırmadan
al getirburaya."O akşam Atatürk' ün sofrasında Başbakan İsmet İnönü bakanlarmilletvekilleri ve
İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ' dan oluşan yirmi beşkonuk vardı.
Atatürk "Bu akşam
soframıza efendimiz gelecek" dedi."Kendisine nasıl davranacağınızı çok
merak ediyorum."Bir süre sonra içeri başyaver girdi ve Atatürk' ün
kulağynabir şeyler söyledi.Atatürk "Buyursun!" dedi.Başyaver kapıyı
açıp da Halil Ağa gündüz konuştuğu beyin
sofranın başındaoturduğunu yanı başında da İsmet
Paşa' nın yer aldığını görünceşaşkınlıktan dona kaldı.
Dizlerinin bağ çözülmüştü. Atatürk onu görünceayağa kalktı. Arkasından
tüm konukları da ayağa kalktılar. Atatürk sonkonuğunu"Hoş geldin Halil Ağa"
diye karşıladıktan sonra kendisini sofradakikonuklarına tanıttı:"İşte
beklediğimiz Efendimiz" dedi.Nuri
Conker Halil Ağa' yı
Atatürk' ün sağ başına oturttu kendisi deyanındaki
sandalyeye geçti. Atatürk sofradakilere o gün köşkten Conker'le
birlikte nasıl kaçtığını Halil Ağa' yı bir yanında **** bir yanındamerkeple çift
sürerken nasıl gördüğünü sigara yakmak
bahanesiyle nasılkendisi ile konuştuğunu ayrıntılı bir şekilde
anlattıktan sonra şöylededi:" Şimdi gerisini Halil Ağa ile birlikte
yanınızda tekrarlayacağız. Bensorduklarımı baştan soracağım Halil Ağa da
orada bana söyledikleriniolduğu gibi tekrarlayacak."Halil Ağa' ya
döndü:"Bak beri Halil Ağa" dedi. "Sen bu
akşam benim başmisafirimsin. Seninaçık sözlülüğünü pek çok beğendiğimi
bugün söyledim. Konuşmamızdan sonrasana hiçbir zarar gelmeyecek.
Öküzünü de alacağım. Ama şimdi ben tarladasorduklarımı baştan soracağım sen de orada
söylediklerini aynentekrarlayacaksın. İşte soruyorum:Bakıyorum sapanın
bir yanında **** bir yanında merkep
koşulu. Öküzün yokmu senin?" Halil Ağa dudakları titreyerek Atatürk' ün
ayağına kapanacak oldu.Atatürk önledi:"Yoo bak böyle şey istemem.
Soruyorum cevap ver."Soru- cevap valiye kadar aynen tekrarlandı.
Sofradakiler soluk almadankonuşmayı
izliyorlardı. Ürkütücü sorulara gelmişti sıra. Atatürk sordu:"Peki
İstanbul şuracıkta gideydin valiye anlataydın derdini onun işi budeğil mi?"
Vali Muhittin Üstündağ Hali Ağa' nın ancak iki
metre ötesindenkendisine bakıyordu. Nasıl desin? Ter basmıştı iyice işi savuşturmanın yoluna
kaçtı: "Vali paşamızı biz görüp dururuz buralarda. Eteğine düşsek
derdimiziduyurabilir miyiz ki..." "Olmadı bu Halil Ağa... Bana
dediğin gibidosdoğru...""Böyle demedik
mi beyim?..""Ya ben mi yanlış anladım?..
Dur soralım bakalım Nuri' ye. Nuriböyle midedi bize Halil
Ağa?"Nuri Conker karşılık verdi. "Hayır Paşam!..""Gördün mü?.. Demek
aklında yanlış kalmış. Hani bir şey dediydin sen valineden duymazmış?..
Aynen bana söylediğin gibi söyle." Halil Ağakekeleyerek konuştu:"Köylük
yerinde bizim dilimiz sağır demeye alışmıştır paşam" dedi."Kusura
kalma gayri..."Atatürk gülmeye başladı:"Diplomatsın ki yaman diplomatsın Halil Ağa... Ama şimdi
diplomatlıksırası değil doğruyu konuşacağız...
Söyle bana orada dediğin
gibi..."Halil Ağa gözünü yumup başını yere
eğdi:"Şaşırmıştım ağzımdan yanlışlıkla
'Bırak bu sağırı' diye bir laf kaçırmışım..."Sofrada gülüşmeler
başlamıştı."Hadi buna da oldu diyelim. Geçelim gerisine:"E peki bir Başvekil İsmet
Paşa var bilir misin?"Halil Ağa
İsmet Paşa' nın yüzüne baktı ve gözlerini yere indirdi:"Şanlı İsmet
Paşamız bilinmez olur mu hiç? O bugüne bugün..."Atatürk Halil Ağa' yı
durdurdu."Bırak şimdi övgüleri" dedi. "Ben lafın gerisini getireyim:
Tamam öyleysehemen her hafta İstanbul'
a geliyor Florya Köşkü' ne iniyor köşk deşuracıkta. Bir
gün kapıda bekleseydin de derdini dökseydin ona. Herhaldebir çaresini
bulurdu."Halil Ağa yine kaçamak yanıt verdi:"Kapıya koymazlar ya bizi koysalar da Şanlı
paşamıza ****ümüzü müyanacağız!.."Atatürk' ün sesi iyice
sertleşti:"Beni uğraştırma Halil Ağa" dedi. "Erkek
adam sözünü yalamaz. Ne dediysen tıpkısını
tekrarlayacaksın!.."Halil Ağa ürktü toparlandı. Başını yine
yere gömüp konuştu:"Şanlı Paşamıza da sağır dedikti ya...""Yalnız sağır
değil 'sağırın sağırı'
değil miydi?"Halil Ağa yere eğik başını acıyla salladı:"Öyle dedikti
paşam doğrusun!.."
diyebildi.Atatürk İsmet Paşa konusunda daha
fazla ısrar etmedi sözü kendinegetirdi."Son
soruyu sorayım şimdi" dedi. "Bunun da karşılığını ver ****ünü al git.""Koca yaz
şuracıkta Atatürk oturmuyor mu? Gitseydin çıksaydın önüneanlatsaydın halini. O da
seni yüzüstü bırakacak değildi ya?""Hiç bırakır mı Aslan Paşam benim!..
Erip erişir de tarlama dek gelirhalimi dinler.""Bırak
bunları Halil Ağa dediğini tekrarla."
Halil Ağa birden diklendi.Her şeyi göze almış insanların yiğitliği
içinde doğruldu. Atatürk' üngözlerinin içlerine bakarak konuştu."İşte
bunu demem Paşam" dedi. "Ağzıma ataş doldur işte bunu demem!"Atatürk
gülmeye başladı:"Zorlatacak bizi bu Halil Ağa laf anlamıyor." dedi.
"Mustafa Kemal PaşaAtatürk' ümüzün yüzünü görmek için Peygamber gücü gerek
demiştinyanılmıyorsam. 'Görsem de işinden gücünden yiyip içmekten
başınıkaldıracak da bizim ****ün arkasından mı seğirtecek' demiştin."
Halil Ağa'nın gözlerinden yaşlar inmeye başladı. Tam kesilmiş duruyordu.
Atatürkkonuşmasını içtenlikle sürdürdü:"Atatürk de işi içkiye vurmuş sarhoşun biri' demeye
getirdin ya fazlaüstelemeyeyim" dedi."Şimdi bak beni dinle Halil Ağa... Seni şu
kadar üzmemin sebebi şunuanlatmak içindi: Şu
gördüğün altı bay hükümet... Yani biri Başbakanötekiler de Bakan!
Memlekete göz kulak olacak işleri evirip
çevireceklerdiye bu makama getirilmişler. Bir kanun gerekti mi bu baylar hemensıvanırlar İsviçre' den mi olur İtalya' dan mı olur Fransa' dan mıvelhasıl neredense bir kanun buluştururlar Türkçe' ye çevirtirler sonrabasıp imzayı
gönderirler Büyük Millet Meclisi' ne... Bu Millet Meclisidediğim şu alt baştan senin
yanına kadar olan beyler. Kanun bunlaragelir.Bunlar da 'hükümet elbette
incelemiş gerekeni düşünmüştür benim ayrıcazorlanmama
gerek yok' derler ve kaldırırlar parmaklarını olur sana birkanun!.. Ama
sonra bir vergi memuru gelir vergi borcundan Halil
Ağa' nın****ünü çeker satar... Halil Ağa da
tarlasını bir yanda merkep bir yanda**** ırgalana ırgalana
sürmeye çalışır. Ama üretim düşermiş ekimzorlaşırmıs kimin umurunda... Sonra
ben bunları görürüm içim kan ağlarişitirim tasalanırım ! E hakça söyle bakalım şimdi
Halil Ağa... Senbenim yerimde olsan efkar dağıtmak için bunları bu beylerle
konuşmak içiniçmez misin? Ama sonra da Halil Ağa tutar sana 'sarhoş'
der..."Halil Ağa' nın dili çözülmüştü:"Öyle diyen yok haşa!.. Dinden
çıkmak gibidir...Buldun mu bunu hacısı da içer hocası da içer..."Atatürk
sordu:"Peki sen de içer misin?""Hiç bulunur da içilmez olur mu Paşam?.. İçeriz ki tıpkı şerbet
gibi!.."Atatürk hizmet edenlere işaret etti kadehleri doldurttu.
Kendi kadehiniHalil Ağa' ya uzattı:"Hadi bakalım Halil Ağa" dedi.
"Sağlığına içelim."Halil Ağa "Koca Allah benim ömrümden de sana
pay düşürsün Paşam sağlıkdüşürsün" dedikten
sonra Halil Ağa edeple başını kenara
çevirdi elineverilen
kadehi bir yudumda boşaltıverdi. Yüzü kızarmış gözleriparlıyordu.
Ellerini dizlerinin üzerine koyarakAtatürk'e döndü:"Yunan' ı denize
döktün Paşam bayrağımızı başucumuza
diktin. Benim gibibir köylü parçasını sofrana alıp içirdin sana duaya bilem dilim
dönmezki... Nideyim ben şimdi? Bırak ki oh paşam ayağını öpem..."Halil
Ağa Atatürk' ün ayağını öpmek için davranınca Atatürk onu sıkıcatuttu
ve bu hareketi yapmasını önledi. Halil Ağa bu kez Atatürk' ünellerine
sarıldı ellerini öpmeye
başladı: "Bayrağımız gibi sen debaşımızdan eksik olma inşallah! Sana
her kim düşman ise onun yeri seninayağının
altı olsun!.. Gayri bana izin koca Paşam!..""Yemek
yemedin!..""Yemek kolay... Meraklanır çocuklar ben köyüme
döneyim."Atatürk Nuri Conker' e işaret etti.Conker kalkıp Halil Ağa' nın
yanına geldi kalktı Halil Ağa önceAtatürk'ü sonra sofradakileri
selamlayıp kapıya doğru edeple geri geriçekildi. Kapı kapandığı zaman
Atatürk sofradaki öteki konuklarına döndü:"Efendimizin halini gördünüz
mü beyler?" dedi. "Devlet size böyledavransa siz ne yaparsınız?
Mübarek millet bu adam millet bu... Şimdi
buadam milletin karşısında 'adam olmak' bize düşüyor!.."Sofrada
kesin bir sessizlik vardı. Kimse gözlerini Atatürk' ten
ayıramıyordu:"Halil Ağa' nın ****ünü satıp üretimini aksatan kanunu
ya biz yaptık yada bizim yaptığımız kanun yanlış yorumlanarak Halil
Ağa' nın ****ünüsatıyor. İkisi de bence birbirinden farksız... Böyle
bir kanun yaptıksamemleket çıkarlarına
aykırıdır. Nasıl yaparız nasıl yapmışız bunu?
Eğeryaptığımız kanun doğru da yorumlaması yanlış
oluyorsa o zaman sormaklazım.
Hükümet nasıl bir yönetim içindedir? Sonra unutmayın ki olayİstanbul'da geçiyor.
Bunun Van' ı var Bitlis' i var kıyı bucak ilçesivar;
acaba oralarda neler oluyor? Bu çark iyi dönmüyor beyefendiler!.."
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz