Beşiktaş Jimnastik Kulübü, Bjk
1 sayfadaki 1 sayfası
Beşiktaş Jimnastik Kulübü, Bjk
Beşiktaş Jimnastik Kulübü" 1903 yılının Mart ayı içinde ekserisi saraya mahsup 26 genç tarafından Serencebey’deki "Osman Paşa Konağı"’ında kuruldu... Başlangıçta "İstibdat Rejimi’nin baskısından kurtulamayan Beşiktaş’lı kurucu ve sporcuları sarayın bireyleri olarak
sadece spor yapmak amacıyla bir kulüp kurma teşebbüsünde bulunduklarını
Seryaver Mehmet Paşa kanalıyla Padişah II.Abdülhamid’e kanıtladıktan
sonradır ki O’nun özel izniyle faaliyetini sürdürme imkanı buldu... Padişahın tek şartı "İngilizlerin icadı ayak topunu oynamayacaksınız" sözleriyle belirlenmişti... Bu yüzden Beşiktaş’ın futbol faaliyeti II.Meşrutiyet - Hürriyet Rejimi’nin ilanını takip eden yıllarda yani ancak 1911’de hayata geçebilmişti... İlk adı "Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü" olan kulüp faaliyetinin daha net bir şekilde anlaşılması için isminde bir değişiklik yapmış ve "OSMANLI BEŞİKTAŞ TERBİYE-İ BEDENİYE MEKTEBİ" adını alarak Saray Emniyet Teşkilatı’na gerçek amacının sadece "gençlere spor yaptırmak" olduğunu kanıtlamaya çalışmıştı...
1908’de ilan edilen "İkinci Meşrutiyet"in arkasından
"Cemiyetler Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle spor kulüplerinin bağlı
oldukları kaymakamlıklarda tescil işlemlerini yaptırmaları sonucunda
siyah-beyazlı kulübün adı bu defa da "OSMANLI BEŞİKTAŞ JİMNASTİK
KULÜBÜ" oldu. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte "Osmanlı" sözcüğü
kaldırtılarak isim
bugünkü son şeklini aldı... Beşiktaş’ın ilk renkleri
Kırmızı-Beyaz’dı... "Balkan Harbi" sırasında binlerce vatan evladının
şehit düşmesi ve Balkanlar’ın önemli bir bölümünün kaybı üzerine
teessüre kapılan Beşiktaş Kulübü fevkalade kongreye başvurmuş ittifakla aldığı kararla: "Balkan topraklarının tamamı tekrar Türk milletinin oluncaya kadar Kırmızı-Beyaz olan renklerini "Siyah-Beyaz"a çevirmiştir... Beşiktaş’a "KARAKARTAL" lakabı ise
1932-1933 sezonunda Fenerbahçe ile oynanan "Lig Şampiyonluğu Finali’nde
verilmiştir. Şeref Bey’in ölümü münasebetiyle simsiyah formalarla maça
çıkan Beşiktaş Takımı 90 dakika tek kale oynadığı oyunda ezeli rakibinin kalesine tam 66 akın yapınca seyirciler; "Karakartallar gibi saldırıyor" haykırışlarıyla ona yepyeni bir ünvan bahsetmişlerdir...
O gün beraberlik halinde dahi Fener’in şampiyon olacağı bu kritik maçta Beşiktaş’ın nizami golünü iptal eden hakem Kemal Halim’in taraflı tutumu
Siyah-Beyazlı Takım’ı hakettiği bir başarıdan men etmiştir. Çok değil
bir sezon sonraki karşılaşmalarda ise Beşiktaş hem İstanbul Ligi’ni hem
de Türkiye Futbol Şampiyonluğu’nun kazanarak bir yıl evvel kendisine yapılan haksızlığa en anlamlı cevabı vermiştir.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü Osmanlı Sarayı’na mensup ailelerin fertleri tarafından bir spor teşekkülüdür. Kurucuları yöneticileri ve sporcuları arasında "müşir"ler "seryaver"ler "elçi"ler kara hava deniz subayları çok iyi eğitim görmüş meslek sahipleri daima çoğunluğu teşkil etmişlerdir.... Bununla beraber bu "saray kulübü" zamanla kapılarını halk kesimlerine de açmakta sakınca görmemiş ve iyi ahlaklı olması şartıyla işçi
esnaf gibi küçük işlerle uğraşan sporculara da bünyesinde "spor yapma
imkanı" vermiştir. Üstelik her dönemde.... İş ve göreve bağlılık cemiyetlerin bünyesinde önemle üzerinde durulan bir husustur. Eskiler buna "vazife mukaddesatı" derler...
Bu özelliklerden uzak kalan fertler takdir ve tasvip göremez tenkit konusu olurlar. Ferdin cemiyetle bu en yakın ilişkisi meslek gruplarının doğmasına ve çeşitlenmesine sebebiyet vermiştir. Fertler de şahsi yeteneklerine yetişme olanaklarına göre bu meslek gruplarına katılarak gerek kitleye karşı sorumluluklarını ve gerekse yaşamlarını sürdürme yollarını sağlarlar... Uzun tahsilin geniş kültürün getirdiği meslekler yanında basit metodlarla elde edilen iş ve görevlere de rastlanır toplumumuzda... Böylece gruplarda kademe kademe bir irtifa görülür. İleri cemiyetlerde insanlar jüri durumundaki toplum her çeşit meslek grubuna layık olduğu değeri verdiği gibi dürüstlük çerçevesi içinde yapılan her işi mukaddes ve muteber sayar...Zaten "zirvesiz bir piramit olamayacağı gibi tabansız bir zirveye de rastlayabilmek mümkün değildir" dünyamızda.... Nedense bu gerçeğin maddi cephesindeki fizik kaidesi mukaddesatta eşitliğe ulaştığa halde aynı değerlendirme
manevi cephesinde müşahade edilemiyor.... Beşiktaş’a rekabetin en fazla
görüldü spor sahalarında tahkir edercesine ve çalışma hayatımızı
manalandıran iş meslek piramidinin bir seviyesine tecavüze yeltenerek "ARABACILAR" diye bağıranlara şu suali sormak lazım: Acaba mühendisler avukatlar doktorlar diplomatlar ya da bakkallar ameleler köfteciler yakıştırmaları şeklinde bağırsalardı. Siyah-Beyaz renkler için ne farkederdi?
Ne gibi bir hissiyatın tesiri altında kalırlardı Siyah-Beyazlılar. Şüphesiz ki hiç... Ancak yıllardır Beşiktaş’ın tarihi ile iç içe olmuş bir araştırmacı olarak bu camianın bilinmeyen yönlerini spor kamuoyuna anlatmak öğretmek ve bazı kendini bilmezleri biraz olsun aydınlatmak
meslek ilkemizdir.... Açıklayalım: Beşiktaş Jimnastik Kulübü spor
tarihini tetkik edenler bilirler. Osmanlı Sarayı bünyesinde oluşmuş
olan bu gençlik teşekkülü "İstibdat Dönemi" nin zor şartlarına rağmen bir spor akademisi hüviyeti taşıdığı içindir ki
Padişah II.Abdülhamit’in özel izniyle faaliyetlerini sürdürebilmiştir.
Başlangıçta onlar bile meşhur "Hasan Paşa Karakolu" na davet edilip
sorguya çekilmiştir Seryaver Mehmet Paşa’nın müdahalesiyle zindana atılmaktan Fizan’a sürülmekten son anda kurtulmuşlardı... Her birinin saraya mahsup aile fertleri oluşları amaçlarının sadece spor yapmak ve yeni sporcular yetiştirmek üzere planladığı açıklık kazandığı içindir ki bir ayrıcalığa sahip olabilirmiştir.
Beşiktaş’lı sporcular İstabli Amire (Has Ahır) Müdürü’nün de Beşiktaş’a katılmasından faydalanarak Serencebey’deki idman mahalli olan "Osman Paşa Konağı"na gidip gelirlerken Dolmabahçe Saray Arabaları’ndan istifade etmeye başlamışlardı. Her hareketin göze battığı ve dedikodu mevzuu olduğu o günlerde saray arabalarıyla haftanın muayyen günlerinde yapılan bu seyahatler
halkın Beşiktaş’lı gençlere: "SARAY ARABALARIYLA GEZEN GENÇLER" ya da
"SARAY ARABALILAR" şeklinde isimler takmalarına sebep olmuştur.... O
zamanlar samimi ve sıcak bir ifadenin mahsulü olan bu tabirler herhalde zaman geçtikçe Beşiktaş’ın ihtişamı karşısında tedirgen olan rakip taraftarlarca istismar edilerek "ARABACILAR" olarak değiştirilmiştir. Konumuzun başında da ifade ettiğimiz gibi Osmanlı İmparatorluğu döneminde saraydan doğup serpilen yaşamını Cumhuriyet Türkiye’sine taşıyarak asırlık bir çınar ağacı gibi sportif ve sosyal etkinlikleriyle "dev bir görüntü" arzeden Beşiktaş Jimnastik Kulübü üst düzey her meslek grubuyla olduğu kadar işçisi esnafı ile de ifthar eden bir cemiyettir...
sadece spor yapmak amacıyla bir kulüp kurma teşebbüsünde bulunduklarını
Seryaver Mehmet Paşa kanalıyla Padişah II.Abdülhamid’e kanıtladıktan
sonradır ki O’nun özel izniyle faaliyetini sürdürme imkanı buldu... Padişahın tek şartı "İngilizlerin icadı ayak topunu oynamayacaksınız" sözleriyle belirlenmişti... Bu yüzden Beşiktaş’ın futbol faaliyeti II.Meşrutiyet - Hürriyet Rejimi’nin ilanını takip eden yıllarda yani ancak 1911’de hayata geçebilmişti... İlk adı "Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü" olan kulüp faaliyetinin daha net bir şekilde anlaşılması için isminde bir değişiklik yapmış ve "OSMANLI BEŞİKTAŞ TERBİYE-İ BEDENİYE MEKTEBİ" adını alarak Saray Emniyet Teşkilatı’na gerçek amacının sadece "gençlere spor yaptırmak" olduğunu kanıtlamaya çalışmıştı...
1908’de ilan edilen "İkinci Meşrutiyet"in arkasından
"Cemiyetler Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle spor kulüplerinin bağlı
oldukları kaymakamlıklarda tescil işlemlerini yaptırmaları sonucunda
siyah-beyazlı kulübün adı bu defa da "OSMANLI BEŞİKTAŞ JİMNASTİK
KULÜBÜ" oldu. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte "Osmanlı" sözcüğü
kaldırtılarak isim
bugünkü son şeklini aldı... Beşiktaş’ın ilk renkleri
Kırmızı-Beyaz’dı... "Balkan Harbi" sırasında binlerce vatan evladının
şehit düşmesi ve Balkanlar’ın önemli bir bölümünün kaybı üzerine
teessüre kapılan Beşiktaş Kulübü fevkalade kongreye başvurmuş ittifakla aldığı kararla: "Balkan topraklarının tamamı tekrar Türk milletinin oluncaya kadar Kırmızı-Beyaz olan renklerini "Siyah-Beyaz"a çevirmiştir... Beşiktaş’a "KARAKARTAL" lakabı ise
1932-1933 sezonunda Fenerbahçe ile oynanan "Lig Şampiyonluğu Finali’nde
verilmiştir. Şeref Bey’in ölümü münasebetiyle simsiyah formalarla maça
çıkan Beşiktaş Takımı 90 dakika tek kale oynadığı oyunda ezeli rakibinin kalesine tam 66 akın yapınca seyirciler; "Karakartallar gibi saldırıyor" haykırışlarıyla ona yepyeni bir ünvan bahsetmişlerdir...
O gün beraberlik halinde dahi Fener’in şampiyon olacağı bu kritik maçta Beşiktaş’ın nizami golünü iptal eden hakem Kemal Halim’in taraflı tutumu
Siyah-Beyazlı Takım’ı hakettiği bir başarıdan men etmiştir. Çok değil
bir sezon sonraki karşılaşmalarda ise Beşiktaş hem İstanbul Ligi’ni hem
de Türkiye Futbol Şampiyonluğu’nun kazanarak bir yıl evvel kendisine yapılan haksızlığa en anlamlı cevabı vermiştir.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü Osmanlı Sarayı’na mensup ailelerin fertleri tarafından bir spor teşekkülüdür. Kurucuları yöneticileri ve sporcuları arasında "müşir"ler "seryaver"ler "elçi"ler kara hava deniz subayları çok iyi eğitim görmüş meslek sahipleri daima çoğunluğu teşkil etmişlerdir.... Bununla beraber bu "saray kulübü" zamanla kapılarını halk kesimlerine de açmakta sakınca görmemiş ve iyi ahlaklı olması şartıyla işçi
esnaf gibi küçük işlerle uğraşan sporculara da bünyesinde "spor yapma
imkanı" vermiştir. Üstelik her dönemde.... İş ve göreve bağlılık cemiyetlerin bünyesinde önemle üzerinde durulan bir husustur. Eskiler buna "vazife mukaddesatı" derler...
Bu özelliklerden uzak kalan fertler takdir ve tasvip göremez tenkit konusu olurlar. Ferdin cemiyetle bu en yakın ilişkisi meslek gruplarının doğmasına ve çeşitlenmesine sebebiyet vermiştir. Fertler de şahsi yeteneklerine yetişme olanaklarına göre bu meslek gruplarına katılarak gerek kitleye karşı sorumluluklarını ve gerekse yaşamlarını sürdürme yollarını sağlarlar... Uzun tahsilin geniş kültürün getirdiği meslekler yanında basit metodlarla elde edilen iş ve görevlere de rastlanır toplumumuzda... Böylece gruplarda kademe kademe bir irtifa görülür. İleri cemiyetlerde insanlar jüri durumundaki toplum her çeşit meslek grubuna layık olduğu değeri verdiği gibi dürüstlük çerçevesi içinde yapılan her işi mukaddes ve muteber sayar...Zaten "zirvesiz bir piramit olamayacağı gibi tabansız bir zirveye de rastlayabilmek mümkün değildir" dünyamızda.... Nedense bu gerçeğin maddi cephesindeki fizik kaidesi mukaddesatta eşitliğe ulaştığa halde aynı değerlendirme
manevi cephesinde müşahade edilemiyor.... Beşiktaş’a rekabetin en fazla
görüldü spor sahalarında tahkir edercesine ve çalışma hayatımızı
manalandıran iş meslek piramidinin bir seviyesine tecavüze yeltenerek "ARABACILAR" diye bağıranlara şu suali sormak lazım: Acaba mühendisler avukatlar doktorlar diplomatlar ya da bakkallar ameleler köfteciler yakıştırmaları şeklinde bağırsalardı. Siyah-Beyaz renkler için ne farkederdi?
Ne gibi bir hissiyatın tesiri altında kalırlardı Siyah-Beyazlılar. Şüphesiz ki hiç... Ancak yıllardır Beşiktaş’ın tarihi ile iç içe olmuş bir araştırmacı olarak bu camianın bilinmeyen yönlerini spor kamuoyuna anlatmak öğretmek ve bazı kendini bilmezleri biraz olsun aydınlatmak
meslek ilkemizdir.... Açıklayalım: Beşiktaş Jimnastik Kulübü spor
tarihini tetkik edenler bilirler. Osmanlı Sarayı bünyesinde oluşmuş
olan bu gençlik teşekkülü "İstibdat Dönemi" nin zor şartlarına rağmen bir spor akademisi hüviyeti taşıdığı içindir ki
Padişah II.Abdülhamit’in özel izniyle faaliyetlerini sürdürebilmiştir.
Başlangıçta onlar bile meşhur "Hasan Paşa Karakolu" na davet edilip
sorguya çekilmiştir Seryaver Mehmet Paşa’nın müdahalesiyle zindana atılmaktan Fizan’a sürülmekten son anda kurtulmuşlardı... Her birinin saraya mahsup aile fertleri oluşları amaçlarının sadece spor yapmak ve yeni sporcular yetiştirmek üzere planladığı açıklık kazandığı içindir ki bir ayrıcalığa sahip olabilirmiştir.
Beşiktaş’lı sporcular İstabli Amire (Has Ahır) Müdürü’nün de Beşiktaş’a katılmasından faydalanarak Serencebey’deki idman mahalli olan "Osman Paşa Konağı"na gidip gelirlerken Dolmabahçe Saray Arabaları’ndan istifade etmeye başlamışlardı. Her hareketin göze battığı ve dedikodu mevzuu olduğu o günlerde saray arabalarıyla haftanın muayyen günlerinde yapılan bu seyahatler
halkın Beşiktaş’lı gençlere: "SARAY ARABALARIYLA GEZEN GENÇLER" ya da
"SARAY ARABALILAR" şeklinde isimler takmalarına sebep olmuştur.... O
zamanlar samimi ve sıcak bir ifadenin mahsulü olan bu tabirler herhalde zaman geçtikçe Beşiktaş’ın ihtişamı karşısında tedirgen olan rakip taraftarlarca istismar edilerek "ARABACILAR" olarak değiştirilmiştir. Konumuzun başında da ifade ettiğimiz gibi Osmanlı İmparatorluğu döneminde saraydan doğup serpilen yaşamını Cumhuriyet Türkiye’sine taşıyarak asırlık bir çınar ağacı gibi sportif ve sosyal etkinlikleriyle "dev bir görüntü" arzeden Beşiktaş Jimnastik Kulübü üst düzey her meslek grubuyla olduğu kadar işçisi esnafı ile de ifthar eden bir cemiyettir...
Similar topics
» Tek ihtimal var: Beşiktaş
» Beşiktaş'ın Unutulmaz Oyuncuları
» Beşiktaş'ta yabancı istikrarı
» Beşiktaş TV'den çıt çıkmıyor
» Son durak Beşiktaş
» Beşiktaş'ın Unutulmaz Oyuncuları
» Beşiktaş'ta yabancı istikrarı
» Beşiktaş TV'den çıt çıkmıyor
» Son durak Beşiktaş
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz