Join the forum, it's quick and easy

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

'çamurlu su içinde ilk hücre oluştu' iddiası sahtekarlıktır

Aşağa gitmek

'çamurlu su içinde ilk hücre oluştu' iddiası sahtekarlıktır Empty 'çamurlu su içinde ilk hücre oluştu' iddiası sahtekarlıktır

Mesaj tarafından DonaLd Ptsi Mayıs 24, 2010 7:47 pm

'ÇAMURLU SU İÇİNDE İLK HÜCRE OLUŞTU' İDDİASI SAHTEKARLIKTIR

Darwin’in evrim teorisine göre cansız maddelerin tesadüfen bir araya
gelmeleriyle meydana gelen hayali bir "ilk hücre" vardır. Darwinizm’e
göre her şey bu "ilk hücre" ile başlar. Bütün canlılığın, kelebeklerin,
kuşların, aslanların, kartalların, balinaların, tavşanların, geyiklerin
ve nihayet teknolojiler üreten, medeniyetler kuran, profesörler
yetiştiren, uzaya çıkan, laboratuvarlarda sahip olduğu hücreleri
inceleyen insanın da kaynağı Darwinizm’e göre hep bu hayali "ilk
hücre"dir.

Darwinizm'e göre bu hayali ilk hücrenin kaynağı ise; bir miktar çamurlu
su, zaman ve tesadüflerdir! Darwinizm dinine göre bu üç sihirli(!) ve
akıllı(!) güç birleşerek, Nobel ödüllü bilim adamlarının 21. yüzyıl
teknolojisinin hakim olduğu laboratuvarlarda bile üretemedikleri,
detaylarını anlayabilmek için insanların yarım yüzyılı aşkın bir süredir
üzerinde araştırmalar yaptığı, son derece kompleks ve mükemmel
mekanizmalara, organellere ve indirgenemez bir kompleksliğe sahip
"hücre"yİ her nasIlsa meydana getİrmİşlerdİr! DahasI, bu üç muhteşem(!)
güç bİrleşerek şu an yeryüzünde gördüğümüz muhteşem canlIlIğI da meydana
getİrmİşlerdİr. Darwİnİzm dİnİ, İşte İnsanlarI bu safsataya İnandIrmaya
çalIşIr.

Oysa bu iddia büyük bir sahtekarlık, büyük bir yalandır.

Aslında Darwin’in ortaya attığı çamurlu suda oluşan bu ilk hücre
fantazisi, Darwin dönemi bilimi ve teknolojisine uygun düşmektedir.
Darwin’in hücreyi yalnızca içi su dolu bir baloncuk zannettiği dikkate
alındığında, bu çocuk masalı da dönemin bilgi ve bilim anlayışından
beklenen bir şeydir. Dahası insanlar, hücrenin neye benzediğini
bilmediklerinden bu yalana çok daha kolay kanmışlardır. Fakat genetik
bilimi ile ortaya çıkan sonuçlar, Darwinizm’in büyük bir yalan olduğunu
bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Şu anki bilgi ve veriler doğrultusunda
hücrenin sahip olduğu sayısız proteinden yalnızca tek bir tanesi bile
evrim teorisini çürütmektedir. Proteinler üstün komplekslikte
yapılardır, tesadüfen oluşmaları imkansızdır. Öyle ki laboratuvarlarda
bilinçli, kontrollü ortamlarda oluşturulması bile 21. yüzyıl
teknolojisiyle mümkün olmamıştır. Böyle bir yapının tesadüfen çamurlu
bir suda oluştuğunu iddia etmek, bilim adına gülünç, hatta akla aykırı
bir iddiadır. Amerikalı bilim filozofu Stephen C. Meyer, tek bir
proteinin tesadüfen oluşma ihtimalinin imkansızlığını şu sözlerle ifade
etmiştir:

Sadece 100 amino asit uzunluğunda kısa bir protein molekülünü oluşturmak
için aşılması gereken olasılık engellerini düşünün. Protein zincirinde
diğer amino asitler ile birleşmeleri için amino asitlerin öncelikle
peptid bağı olarak bilinen kimyasal bağlar kurmaları gerekir. Fakat
doğada amino asitler arasında diğer birçok türde kimyasal bağ
kurulabilir. Tüm bağlantıların peptid bağlarından oluştuğu 100 amino
asitlik bir zincir oluşturma olasılığı kabaca 1030’da bir ihtimaldir.

İkincisi, doğada her amino asidin kendisine ait aynada yansımasını
andıran bir eşi vardır. Biri sol elli L-formunda, diğeri ise sağ elli
D-formundadır. Bu birbirinin yansıması olan formlara optik izomerler
denir. İşlevsel proteinler sadece sol elli amino asitleri kabul eder,
fakat sağ elli ve sol elli izomerler doğada aşağı yukarı eşit sıklıkta
bulunur. Bunun dikkate alınması, biyolojik olarak işlevsel bir protein
elde etmenin olanaksızlığını daha da arttırır. 100 amino asitten oluşan
hayali bir peptid zincirinde tesadüfler sonucunda sadece sol elli amino
asitleri kullanma olasılığı (1/2)100 ya da yine kabaca 1030’da bir
ihtimaldir.

Üçüncü ve en önemlisi işlevsel proteinlerin belirli bir dizilimde
düzenlenerek birbirine bağlanmış amino asitlere sahip olması gerekir,
aynen anlamlı bir cümledeki harfler gibi. Biyolojik olarak 20 amino asit
bulunduğu için belirli bir amino asit elde etme olasılığı 1/20’dir. Bu
zincir üzerinde bazı alanların birkaç amino aside izin vereceğini
düşünürsek (MIT’den biyokimyager Robert Sauer tarafından belirlenen
varyanslar kullanılarak), birden fazla işlevsel proteinde fonksiyonel
bir amino asit dizilimini rastgele elde etme olasılığının 1065’te bir
ihtimal olarak, "yok denecek kadar az" olduğunu görebiliriz. Bu sadece
yüz amino asit uzunluğunda bir protein için astronomik büyüklükte bir
rakamdır. (Aslında bu olasılık daha da azdır, çünkü doğada bu
hesaplamada yer almayan ve proteinlerde yer almayan birçok başka amino
asit bulunmaktadır.)

Eğer uygun bağların ve optik izomerlerin sağlanması ihtimali de bu
hesaplamaya dahil edilirse, oldukça küçük ve işlevsel bir proteini
rastgele elde etme olasılığı o kadar az olur ki, milyarlarca yıl yaşında
bir evrende bile bu gerçekten sıfır sayılır (10125’te bir ihtimal).
Dahası, işlevsel bir DNA’nın tesadüfi olarak elde edilmesinde benzer
ciddi zorluklar olduğunu hesaba katmak gerekir. Bunun yanı sıra, en alt
düzeyde kompleks bir hücrede 1 değil, en azından 100 kompleks protein
bulunması gerekir (ve DNA ile RNA gibi diğer başka bio-moleküler
bileşenler) ve bunlar yakın koordinasyon içindedirler. Bu nedenle
hücredeki karmaşıklığın niceliksel olarak değerlendirilmesi 1960’ların
ortalarından beri biyolojinin hayatın kökeni alanında hakim olan bir
görüşü güçlendirmiştir: Tesadüf, biyolojik karmaşıklığın ve özgüllüğün
kökenini açıklamak için yeterli bir açıklama değildir.[1]

Bütün bu kompleks yapıların imkansız oluşumunun tesadüfen
gerçekleştiğini varsaydığımızda bile, Darwinistlerin DNA gibi muhteşem
bir molekülün içinde bir milyon ansiklopedi sayfasını dolduran bilginin
oluşumunu açıklamaları gerekmektedir. Fakat hücre ve hayatın kökeni ile
ilgili her konuda olduğu gibi bu konuda da Darwinistler
açıklamasızdırlar. Çarpık Darwinist mantığına göre, çamurlu suyun içinde
tesadüfen oluşan bir hücrenin içindeki olağanüstü bilginin de çeşitli
dış etkiler yoluyla tesadüfen oluşmuş olması gerekmektedir. Kuşkusuz
böyle bir oluşum imkansızdır. DNA’nın içindeki bilgi, DNA ile birlikte
yaratılmış muazzam bir bilgidir.

Darwinistlerin çamurlu suda tesadüfen hücre oluştu iddiası, hücreyi içi
su dolu bir baloncuk zanneden Darwin döneminden kalma köhne bir
inanıştır. Ancak 19. yüzyıl hurafeleri, bilimin ve teknolojinin oldukça
geliştiği günümüzde geçersizdir kuşkusuz. Bir canlı bedeninde
açıklanması gereken sayısız kompleks yapı varken, Darwinizm tek bir
proteinin oluşumunu bile açıklayamamaktadır. Fakat Darwinistler bu
imkansızlıklardan habersiz gibi davranırlar. Halen evrimci yayınlarda,
çamurlu sudaki bu imkansız oluşum, adeta bir çocuk hikaye kitabındaki
öyküler şeklinde anlatılır. Amaç, bu bilimsellikten uzak, mantıksız ama
aynı zamanda da ispatsız anlatımla kitleleri aldatabilmektir. Bu batıl
dinin taraftarlarına göre, söz konusu hikayeye ne kadar çok kişi inansa,
o kadar kişi Darwinizm büyüsünün etkisi altına girecektir.

Fakat artık Darwinistlerin sahte hikayelerine insanlar inanmamaktadır.
Yaratılanların tümü, evreni ve içindekileri kusursuzca yaratan Yüce
Rabbimiz’in Üstün Gücünü ve Kudretini sergilemektedir. Kuran'da Yüce
Allah, hücrenin ve insanın üstün yaratılışını haber vermiştir:

Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu bir su
damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. Sonra o
su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı
(hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o
çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et
giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en
güzeli olan Allah, ne yücedir. (Müminun Suresi, 12-14)

Kuran'ın dışında açıklama arayanlar, yeryüzündeki muhteşemliğe
istedikleri kadar basit bir açıklama getirmeye çalışsınlar, yaratılan
eserin çok büyük ve ihtişamlı olduğu açıktır. Ve bu üstün yaratılış
karşısında evrim teorisinin bir yaşam sahası yoktur. Yüce Allah bir
ayetinde yarattığı eserlerin büyüklüğünü şöyle haber verir:

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha
büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler. (Mümin Suresi, 57)
DonaLd
DonaLd
кσρυкƒям üує-üує
кσρυкƒям üує-üує

<B>Mesaj Sayısı</B> Mesaj Sayısı : 24
<B>Rep Sayısı</B> Rep Sayısı : 21
<B>Kayıt tarihi</B> Kayıt tarihi : 24/05/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz