Sokrates'in Savunması - Platon (İÖ 399)
1 sayfadaki 1 sayfası
Sokrates'in Savunması - Platon (İÖ 399)
Güçlük, dostlarım, ölümden kaçınmak değil, ama haksızlıktan
kaçınmaktır; çünkü o ölümden daha hızlı koşar. Sizin istediğiniz gibi
konuşup yaşamaktansa, kendim gibi konuşup ölmeyi yeğlerim.
Beni suçlayanların üzerinizde nasıl bir etki bıraktıklarını bilemem,
Atinalılar; ama öylesine inandırıcı konuştular ki, neredeyse bana
kendimi unutturdular; ve gene de söylediklerinin hemen hemen tek bir
sözcüğü bile doğru değil. Ama söyledikleri sayısız yalan arasında beni
en çok biri şaşırttı: Sizlere benim tarafımdan aldatılmamak için
kendinizi kollamanız gerektiği çünkü çok inandırıcı bir konuşmacı
olduğum söylendi. Aslında ağzımı açar açmaz büyük bir konuşmacı olmaktan
nasıl uzak olduğumu göstereceğimi bilebile bunu söylemeleri bana çok
utanmazca göründü—hiç kuşkusuz usta bir konuşmacı ile demek istedikleri
şey gerçekliği dile getiren biri değilse. Ama demek istedikleri buysa,
usta bir konuşmacı olduğumu kabul ederim, hiç kuşkusuz onlarla aynı
tarzda olmamak üzere. Evet, dediğim gibi, söyledikleri arasında gerçek
tek bir sözcük bile yok; ama benden yalnızca gerçeği işiteceksiniz. Gene
de, Atinalılar, onlarınki gibi güzel sözlerle ve deyimlerle süslenmiş
bir konuşma biçiminde değil. Hayır, hiç de değil; benden duyacaklarınız
dosdoğru o anda aklıma gelen sözler ve uslamlamalar olacaktır; çünkü
söylediklerimin haklılığına inanıyorum. Aslında, benim gibi yaşlı bir
insana sizlerin karşısına sözlerini hoş göstermeye çabalayan genç bir
söylevci gibi çıkmak yakışmaz—ve kimse benden bunu beklemesin. Ama,
Atinalılar, sizlerden bir ricada bulunmam gerekiyor: Eğer kendimi
alışıldık tarzımda savunursam, ve eğer pazar yerlerindeya da başka
yerlerde kullanma alışkanlığında olduğum sözleri kullandığımı
duyarsanız, şaşırmamanızı ve bu yüzden sözümü kesmemenizi isteyeceğim.
Çünkü yaşım yetmişin üstünde, ve şimdi ilk kez bir mahkeme önüne
çıktığım için buranın diline oldukça yabancıyım. Bu yüzden bana sanki
gerçekten de bir yabancıymışım gibi, eğer büyürken işittiği kendi
lehçesinde ve kendi ülkesinin tarzında konuşursa bağışlayacak olduğunuz
biri gibi bakmanızı istiyorum. Sizlerden haksız bir istekte mi
bulunuyorum? Lütfen tarzıma aldırmayın, iyi olabilirya da olmayabilir;
ama yalnızca sözlerimin haklı olup olmadığını düşünün ve yalnızca bunu
dikkate alın. Çünkü yargıcın erdemi budur, tıpkı konuşmacının erdeminin
gerçeği söylemek olması gibi.
Benim için doğru olan şey ilkin bana yöneltilen ilk yalancı suçlamalara
ve beni ilk suçlayanlara karşı savunma yapmaktır, ve ardından daha
sonraki suçlamalara ve suçlayıcılarageçeceğim . Bu ayrımı yapıyorum
çünkü sizden önce birçokları tarafından yıllarca yalan yanlış suçlandım;
ve bunlardanAnitus ve arkadaşlarından olduğundan daha çok korkarım,
üstelik onların da kendi yollarında oldukça tehlikeli olmalarına karşın.
Ama sizleri daha birer çocukken yakalayıp kafalarınızı bana karşı doğru
olmayan suçlamalarla dolduran ötekiler çok daha tehlikelidir. Bunlar
bir Sokrates'ten, yukarıda gökyüzündeki şeyler hakkında kafasını yorup
aşağıda yeraltındaki şeyleri araştıran, zayıf uslamlamayı kuvvetliye
çeviren bir bilge insandan söz ettiler. Beni korkutan suçlayıcılar bu
masalı yayanlardır, Atinalılar; çünkü onları dinleyenler böyle şeyleri
araştıranların tanrılara tapınmaya bile inanmadıklarını sanırlar.
Dahası, bunlar sayıca kalabalıktır, ve bana karşı suçlamaları eskilere
gider, ve üstelik bu suçlamaları onlara en kolay inanabileceğiniz çağda
yaptılar—çocukluğunuzda,ya da belki de gençliğinizde; ve yargı gıyaben
verildi, çünkü beni savunacak kimse yoktu. Ve tüm bunların içinde en
usdışı olanı suçlayıcılarımınpekçoğunu tanımamam ve adlarını bile
bilmememdir—tek bir durum, bir güldürü ozanının2 durumu dışında.
Kıskançlık veçekememezlikten sizi bana karşı döndürmüş olanların tümü—ki
bunlardan bir bölümü yalnızca başkalarından duyup inandıklarını
yinelemişlerdir—, tüm bu insanlar uğraşılması en güç olanlardır; çünkü
onları buraya getirtemem ve yakından sorgulayamam; bu yüzden kendimi
savunmak için bir bakıma gölgelerle savaşmak ve yanıtlayacak kimse
yokken sorgulamak zorundayım. O zaman lütfen, söylediğim gibi,
karşıtlarımın iki sınıfa düştüğünü anımsayın; birinciler suçlamalarını
şimdi getirmiş olan yeniler, ötekiler çok önceden getirmiş olan eskiler.
Ve umarım kendimi ilkin ikincilere karşı savunmamın yerinde olduğunu
kabul edeceksiniz, çünkü bunların suçlamalarını yenilerden çok daha önce
ve çok daha büyük bir şiddetle yaptıklarını duydunuz. Evet, şimdi
savunmamı yapmalıyım, Atinalılar, ve böylesine uzun bir zamandır
kafalarınıza yerleştirilen bu iftirayı elimdeki bu kısa sürede gidermeye
çalışmalıyım. Aslında eğer benim için olduğu gibi sizler için de iyi
olacaksa bunu başarabilmeyi ve savunmamda başarılı olmayı isterim. Ama
sanırım bu güç olacak, ve görevin doğasının ne olduğunu çok iyi
anlıyorum. Ne olursa olsun Tanrının istediği olacaktır, ve şimdi yasaya
boyun eğmeli ve savunmamı yapmalıyım.
Şimdi baştan alarak bana yöneltilen iftiraya yol açan ve gerçekte bana
karşı bu davayı açarkenMeletos'un inandığı suçlamanın ne olduğunu
soracağım. Evet, suçlamacılar beni suçlamak için neler dediler? Onları
sanki savcılarımmış gibi görelim, ve yeminli bildirimlerini ben
okuyayım: ''Sokrates herkesin işine burnunu sokan bir suçludur, yerin
altındaki ve gökteki şeyleri araştırır, zayıf uslamlamaları güçlü kılar
ve yukarıda sözü edilen öğretileri başkalarına öğretir.'' Suçlamaların
doğası böylebirşeydir , ve bunlarıAristofanes'in komedisinde kendiniz
gördünüz. Bir Sokrates sunar ki, ortalarda dolanıp havada yürüdüğünü
söyler ve haklarında azya da çokhiçbirşey bilmediğim konular üzerine bir
yığın saçma sapan sözler eder. Eğer [fizikle ilgili] bu konularda
bilgili olanlar varsa sanmasınlar ki bunu söylerken bu tür bilgiyi
küçümsüyorum. EğerMeletos bana karşı böylesine ciddi bir suçlama
getirecek olsaydı, bu beni gerçekten çok üzerdi! Ama, ey Atinalılar,
işin aslı bu [tür fiziksel] konularla hiçbir ilgimin olmadığıdır. Burada
bulunanların pek çoğu bunun doğruluğuna tanıktır, ve onlara, beni
söyleşilerimde dinlemiş olanpekçoğunuza sesleniyorum. Anlatın o zaman;
şimdi birbirinize aranızdan birinin beni bu tür konular üzerine ister
uzun uzadıya olsun isterse kısacabirşeyler söylerken duyup duymadığını
söyleyin. Yanıtlarını duyuyorsunuz. Ve bundan kalabalığın hakkımda
söylediği başka şeylerin de doğru olmadığını anlayacaksınız.
Ama gerçekte bunların hiç birinin doğru olmaması gibi, eğer birinden
benim insanları eğittiğimi ve karşılığında para aldığımı duymuşsanız, bu
da doğru değildir. Gene de, eğer biri gerçekten de insanları
eğitebilirse bence bu iyibirşeydir . İşteLeontiumluGorgias
,KeosluProdikus , veElisliHippias . Bu insanların her biri herhangi bir
kente gidebilir ve gençleri onlara karşılıksız öğretim verebilecek olan
kendi yurttaşlarını bırakıp kendilerine katılmaya, bunun için para
ödemeye, ve bunun üstüne bir de minnettar kalmaya inandırabilirler.
Aslında bu sıralar burada bir başka bilge, Atina'da kaldığını
öğrendiğimParioslu biri var, ve onu duymam şöyle oldu. Bir gün
Sofistlere dünyalar denli para ödemiş biriyle,Hipponikus'un oğluKallias
ile karşılaştım ve iki oğlu olduğunu bilerek şunları sordum:
''Kallias,'' dedim, ''eğer iki oğlun iki tayya da iki buzağı olmuş
olsalardı, onlara bir bakıcı bulmamız güç olmazdı. Onlara bir at
yetiştirici,ya da belki de bir çiftçi tutardık ve onları kendilerine
özgü üstün yanlarında güzelce ve eksiksizce yetiştirirdi. Ama insan
olduklarına göre, onları kimin yetiştirmesi gerektiğini düşünüyorsun?
Kim bir insanın ve bir yurttaşın erdemlerini bilir? Bu konuda düşünmüş
olmalısın, çünkü oğulların var. Böyle biri var mı yok mu?'' ''Var,''
dedi. ''Kimdir o,'' dedim, ''ve nereden gelir ve öğrettikleri için
ücreti nedir?'' ''Evenos '' dedi, ''Parios'tan, sevgili Sokrates, ve
beşmina .'' VeEvenos mutlu biri olmalı, dedim kendi kendime, eğer
gerçekten de bu bilgelik ondaysa ve böyle alçakgönüllü bir ücretle
öğretiyorsa. Eğer aynı şey bende olsaydı, en azından burnu büyük ve
kendini beğenmiş biri olurdum; ama işin gerçeği benim bu tür bir
bilgimin olmadığıdır, ey Atinalılar.
O zaman, Atinalılar, belki de aranızdan biri çıkıp bana şunu
söyleyebilir; ''Evet, Sokrates, ama sana karşı getirilen bu suçlamaların
kaynağı nedir? Yapmakta olduğun tuhafbirşey olmalı. Eğer başkaları gibi
olmuş olsaydın, hakkında tüm söylentiler ve konuşmalar hiçbir zaman
doğmazdı. O zaman nedir bunların nedeni, söyle ki hakkında yanlış bir
yargıda bulunmayalım.'' Bu bana bütünüyle haklı görünüyor, ve bana böyle
yanlış bir ün kazandırmış olanın ne olduğunu açıklamaya çalışacağım.
Lütfen kulak verin. Ve belki de kimilerinize şaka yapıyor gibi görünsem
de hiç kuşkunuz olmasın sizlere bütün gerçeği anlatacağım.
Atinalılar, bu ünü bana kazandıran yalnızca bir tür bilgelikten başkası
değildir. Ne tür bir bilgelik diye sorarsanız, yanıtım bunun belki de
insan bilgeliği olduğudur, çünkü gerçekten de bu düzeye dek bilge
olduğuma inanıyorum. Buna karşı sözünü ettiğim kimselerin insan-üstü bir
bilgelikleri olabilir; ama bunu nasıl tanımlayabileceğimi bilmiyorum,
çünkü bende böyle bir şey yok; ve kim bunu bildiğimi söylerse yalan
söylüyor ve bana karşı önyargı yaratmak için konuşuyor olacaktır. Ve
lütfen burada sözümü kesmeyin Atinalılar, üstelik size övünüyor gibi
görünsem bile; çünkü söyleyecek olduklarım benim kendi sözlerim
değildir. Size güvenilmeye değer bulacağınız bir tanığın sözlerini
aktaracağım. Bilgeliğim için—eğer buna bilgelik diyecekseniz—, ve doğası
için, sizlere tanık olarakDelfi Tanrıçasını6 göstereceğim.Kairefon'u
tanımış olmalısınız. Çocukluğumdan bu yana arkadaşım oldu ve ayrıca
sizin demokratik partinizin de bir dostudur, çünkü yakınlarda sizlerle
birlikte sürgüne gitti ve sizlerle birlikte geri döndü. Nasıl bir insan
olduğunu, yaptığıherşeyde nasıl atılgan olduğunu hiç kuşkusuz
bilirsiniz. Evet, bir keresindeDelfi'ye gitti ve yürekli bir biçimde
biliciye—, lütfen, sizden bunları söylerken sözümü kesmemenizi
istemiştim—, benden daha bilge birinin olup olmadığını sordu.Pütia
Rahibesi daha bilge hiç kimsenin olmadığı yanıtını verdi.Kairefon'un
kendisi öldü; ama kardeşi burada mahkemededir ve söylediklerimin
gerçekliğini doğrulayacaktır.
kaçınmaktır; çünkü o ölümden daha hızlı koşar. Sizin istediğiniz gibi
konuşup yaşamaktansa, kendim gibi konuşup ölmeyi yeğlerim.
Beni suçlayanların üzerinizde nasıl bir etki bıraktıklarını bilemem,
Atinalılar; ama öylesine inandırıcı konuştular ki, neredeyse bana
kendimi unutturdular; ve gene de söylediklerinin hemen hemen tek bir
sözcüğü bile doğru değil. Ama söyledikleri sayısız yalan arasında beni
en çok biri şaşırttı: Sizlere benim tarafımdan aldatılmamak için
kendinizi kollamanız gerektiği çünkü çok inandırıcı bir konuşmacı
olduğum söylendi. Aslında ağzımı açar açmaz büyük bir konuşmacı olmaktan
nasıl uzak olduğumu göstereceğimi bilebile bunu söylemeleri bana çok
utanmazca göründü—hiç kuşkusuz usta bir konuşmacı ile demek istedikleri
şey gerçekliği dile getiren biri değilse. Ama demek istedikleri buysa,
usta bir konuşmacı olduğumu kabul ederim, hiç kuşkusuz onlarla aynı
tarzda olmamak üzere. Evet, dediğim gibi, söyledikleri arasında gerçek
tek bir sözcük bile yok; ama benden yalnızca gerçeği işiteceksiniz. Gene
de, Atinalılar, onlarınki gibi güzel sözlerle ve deyimlerle süslenmiş
bir konuşma biçiminde değil. Hayır, hiç de değil; benden duyacaklarınız
dosdoğru o anda aklıma gelen sözler ve uslamlamalar olacaktır; çünkü
söylediklerimin haklılığına inanıyorum. Aslında, benim gibi yaşlı bir
insana sizlerin karşısına sözlerini hoş göstermeye çabalayan genç bir
söylevci gibi çıkmak yakışmaz—ve kimse benden bunu beklemesin. Ama,
Atinalılar, sizlerden bir ricada bulunmam gerekiyor: Eğer kendimi
alışıldık tarzımda savunursam, ve eğer pazar yerlerindeya da başka
yerlerde kullanma alışkanlığında olduğum sözleri kullandığımı
duyarsanız, şaşırmamanızı ve bu yüzden sözümü kesmemenizi isteyeceğim.
Çünkü yaşım yetmişin üstünde, ve şimdi ilk kez bir mahkeme önüne
çıktığım için buranın diline oldukça yabancıyım. Bu yüzden bana sanki
gerçekten de bir yabancıymışım gibi, eğer büyürken işittiği kendi
lehçesinde ve kendi ülkesinin tarzında konuşursa bağışlayacak olduğunuz
biri gibi bakmanızı istiyorum. Sizlerden haksız bir istekte mi
bulunuyorum? Lütfen tarzıma aldırmayın, iyi olabilirya da olmayabilir;
ama yalnızca sözlerimin haklı olup olmadığını düşünün ve yalnızca bunu
dikkate alın. Çünkü yargıcın erdemi budur, tıpkı konuşmacının erdeminin
gerçeği söylemek olması gibi.
Benim için doğru olan şey ilkin bana yöneltilen ilk yalancı suçlamalara
ve beni ilk suçlayanlara karşı savunma yapmaktır, ve ardından daha
sonraki suçlamalara ve suçlayıcılarageçeceğim . Bu ayrımı yapıyorum
çünkü sizden önce birçokları tarafından yıllarca yalan yanlış suçlandım;
ve bunlardanAnitus ve arkadaşlarından olduğundan daha çok korkarım,
üstelik onların da kendi yollarında oldukça tehlikeli olmalarına karşın.
Ama sizleri daha birer çocukken yakalayıp kafalarınızı bana karşı doğru
olmayan suçlamalarla dolduran ötekiler çok daha tehlikelidir. Bunlar
bir Sokrates'ten, yukarıda gökyüzündeki şeyler hakkında kafasını yorup
aşağıda yeraltındaki şeyleri araştıran, zayıf uslamlamayı kuvvetliye
çeviren bir bilge insandan söz ettiler. Beni korkutan suçlayıcılar bu
masalı yayanlardır, Atinalılar; çünkü onları dinleyenler böyle şeyleri
araştıranların tanrılara tapınmaya bile inanmadıklarını sanırlar.
Dahası, bunlar sayıca kalabalıktır, ve bana karşı suçlamaları eskilere
gider, ve üstelik bu suçlamaları onlara en kolay inanabileceğiniz çağda
yaptılar—çocukluğunuzda,ya da belki de gençliğinizde; ve yargı gıyaben
verildi, çünkü beni savunacak kimse yoktu. Ve tüm bunların içinde en
usdışı olanı suçlayıcılarımınpekçoğunu tanımamam ve adlarını bile
bilmememdir—tek bir durum, bir güldürü ozanının2 durumu dışında.
Kıskançlık veçekememezlikten sizi bana karşı döndürmüş olanların tümü—ki
bunlardan bir bölümü yalnızca başkalarından duyup inandıklarını
yinelemişlerdir—, tüm bu insanlar uğraşılması en güç olanlardır; çünkü
onları buraya getirtemem ve yakından sorgulayamam; bu yüzden kendimi
savunmak için bir bakıma gölgelerle savaşmak ve yanıtlayacak kimse
yokken sorgulamak zorundayım. O zaman lütfen, söylediğim gibi,
karşıtlarımın iki sınıfa düştüğünü anımsayın; birinciler suçlamalarını
şimdi getirmiş olan yeniler, ötekiler çok önceden getirmiş olan eskiler.
Ve umarım kendimi ilkin ikincilere karşı savunmamın yerinde olduğunu
kabul edeceksiniz, çünkü bunların suçlamalarını yenilerden çok daha önce
ve çok daha büyük bir şiddetle yaptıklarını duydunuz. Evet, şimdi
savunmamı yapmalıyım, Atinalılar, ve böylesine uzun bir zamandır
kafalarınıza yerleştirilen bu iftirayı elimdeki bu kısa sürede gidermeye
çalışmalıyım. Aslında eğer benim için olduğu gibi sizler için de iyi
olacaksa bunu başarabilmeyi ve savunmamda başarılı olmayı isterim. Ama
sanırım bu güç olacak, ve görevin doğasının ne olduğunu çok iyi
anlıyorum. Ne olursa olsun Tanrının istediği olacaktır, ve şimdi yasaya
boyun eğmeli ve savunmamı yapmalıyım.
Şimdi baştan alarak bana yöneltilen iftiraya yol açan ve gerçekte bana
karşı bu davayı açarkenMeletos'un inandığı suçlamanın ne olduğunu
soracağım. Evet, suçlamacılar beni suçlamak için neler dediler? Onları
sanki savcılarımmış gibi görelim, ve yeminli bildirimlerini ben
okuyayım: ''Sokrates herkesin işine burnunu sokan bir suçludur, yerin
altındaki ve gökteki şeyleri araştırır, zayıf uslamlamaları güçlü kılar
ve yukarıda sözü edilen öğretileri başkalarına öğretir.'' Suçlamaların
doğası böylebirşeydir , ve bunlarıAristofanes'in komedisinde kendiniz
gördünüz. Bir Sokrates sunar ki, ortalarda dolanıp havada yürüdüğünü
söyler ve haklarında azya da çokhiçbirşey bilmediğim konular üzerine bir
yığın saçma sapan sözler eder. Eğer [fizikle ilgili] bu konularda
bilgili olanlar varsa sanmasınlar ki bunu söylerken bu tür bilgiyi
küçümsüyorum. EğerMeletos bana karşı böylesine ciddi bir suçlama
getirecek olsaydı, bu beni gerçekten çok üzerdi! Ama, ey Atinalılar,
işin aslı bu [tür fiziksel] konularla hiçbir ilgimin olmadığıdır. Burada
bulunanların pek çoğu bunun doğruluğuna tanıktır, ve onlara, beni
söyleşilerimde dinlemiş olanpekçoğunuza sesleniyorum. Anlatın o zaman;
şimdi birbirinize aranızdan birinin beni bu tür konular üzerine ister
uzun uzadıya olsun isterse kısacabirşeyler söylerken duyup duymadığını
söyleyin. Yanıtlarını duyuyorsunuz. Ve bundan kalabalığın hakkımda
söylediği başka şeylerin de doğru olmadığını anlayacaksınız.
Ama gerçekte bunların hiç birinin doğru olmaması gibi, eğer birinden
benim insanları eğittiğimi ve karşılığında para aldığımı duymuşsanız, bu
da doğru değildir. Gene de, eğer biri gerçekten de insanları
eğitebilirse bence bu iyibirşeydir . İşteLeontiumluGorgias
,KeosluProdikus , veElisliHippias . Bu insanların her biri herhangi bir
kente gidebilir ve gençleri onlara karşılıksız öğretim verebilecek olan
kendi yurttaşlarını bırakıp kendilerine katılmaya, bunun için para
ödemeye, ve bunun üstüne bir de minnettar kalmaya inandırabilirler.
Aslında bu sıralar burada bir başka bilge, Atina'da kaldığını
öğrendiğimParioslu biri var, ve onu duymam şöyle oldu. Bir gün
Sofistlere dünyalar denli para ödemiş biriyle,Hipponikus'un oğluKallias
ile karşılaştım ve iki oğlu olduğunu bilerek şunları sordum:
''Kallias,'' dedim, ''eğer iki oğlun iki tayya da iki buzağı olmuş
olsalardı, onlara bir bakıcı bulmamız güç olmazdı. Onlara bir at
yetiştirici,ya da belki de bir çiftçi tutardık ve onları kendilerine
özgü üstün yanlarında güzelce ve eksiksizce yetiştirirdi. Ama insan
olduklarına göre, onları kimin yetiştirmesi gerektiğini düşünüyorsun?
Kim bir insanın ve bir yurttaşın erdemlerini bilir? Bu konuda düşünmüş
olmalısın, çünkü oğulların var. Böyle biri var mı yok mu?'' ''Var,''
dedi. ''Kimdir o,'' dedim, ''ve nereden gelir ve öğrettikleri için
ücreti nedir?'' ''Evenos '' dedi, ''Parios'tan, sevgili Sokrates, ve
beşmina .'' VeEvenos mutlu biri olmalı, dedim kendi kendime, eğer
gerçekten de bu bilgelik ondaysa ve böyle alçakgönüllü bir ücretle
öğretiyorsa. Eğer aynı şey bende olsaydı, en azından burnu büyük ve
kendini beğenmiş biri olurdum; ama işin gerçeği benim bu tür bir
bilgimin olmadığıdır, ey Atinalılar.
O zaman, Atinalılar, belki de aranızdan biri çıkıp bana şunu
söyleyebilir; ''Evet, Sokrates, ama sana karşı getirilen bu suçlamaların
kaynağı nedir? Yapmakta olduğun tuhafbirşey olmalı. Eğer başkaları gibi
olmuş olsaydın, hakkında tüm söylentiler ve konuşmalar hiçbir zaman
doğmazdı. O zaman nedir bunların nedeni, söyle ki hakkında yanlış bir
yargıda bulunmayalım.'' Bu bana bütünüyle haklı görünüyor, ve bana böyle
yanlış bir ün kazandırmış olanın ne olduğunu açıklamaya çalışacağım.
Lütfen kulak verin. Ve belki de kimilerinize şaka yapıyor gibi görünsem
de hiç kuşkunuz olmasın sizlere bütün gerçeği anlatacağım.
Atinalılar, bu ünü bana kazandıran yalnızca bir tür bilgelikten başkası
değildir. Ne tür bir bilgelik diye sorarsanız, yanıtım bunun belki de
insan bilgeliği olduğudur, çünkü gerçekten de bu düzeye dek bilge
olduğuma inanıyorum. Buna karşı sözünü ettiğim kimselerin insan-üstü bir
bilgelikleri olabilir; ama bunu nasıl tanımlayabileceğimi bilmiyorum,
çünkü bende böyle bir şey yok; ve kim bunu bildiğimi söylerse yalan
söylüyor ve bana karşı önyargı yaratmak için konuşuyor olacaktır. Ve
lütfen burada sözümü kesmeyin Atinalılar, üstelik size övünüyor gibi
görünsem bile; çünkü söyleyecek olduklarım benim kendi sözlerim
değildir. Size güvenilmeye değer bulacağınız bir tanığın sözlerini
aktaracağım. Bilgeliğim için—eğer buna bilgelik diyecekseniz—, ve doğası
için, sizlere tanık olarakDelfi Tanrıçasını6 göstereceğim.Kairefon'u
tanımış olmalısınız. Çocukluğumdan bu yana arkadaşım oldu ve ayrıca
sizin demokratik partinizin de bir dostudur, çünkü yakınlarda sizlerle
birlikte sürgüne gitti ve sizlerle birlikte geri döndü. Nasıl bir insan
olduğunu, yaptığıherşeyde nasıl atılgan olduğunu hiç kuşkusuz
bilirsiniz. Evet, bir keresindeDelfi'ye gitti ve yürekli bir biçimde
biliciye—, lütfen, sizden bunları söylerken sözümü kesmemenizi
istemiştim—, benden daha bilge birinin olup olmadığını sordu.Pütia
Rahibesi daha bilge hiç kimsenin olmadığı yanıtını verdi.Kairefon'un
kendisi öldü; ama kardeşi burada mahkemededir ve söylediklerimin
gerçekliğini doğrulayacaktır.
DonaLd- кσρυкƒям üує-üує
- Mesaj Sayısı : 24
Rep Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 24/05/10
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz