Selçuk Aydın
1 sayfadaki 1 sayfası
Selçuk Aydın
Aslen Trabzonun Akçaabat ilçesine bağlı Çamlıca Köyünden olan Selçuk Aydın 1983 yılında Akçaabatta dünyaya gözlerini açtı. Okul yaşantısı Trabzonun 24 Şubat İlkokulu ile başlayan Aydın sırasıyla Cumhuriyet Ortaokulu Trabzon Lisesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Beden Eğitimi bölümlerinden başarıyla mezun oldu.
Üç kardeşin en büyüğü olan Selçuk Aydının babası Ali AydınTrabzon Devlet Malzeme Ofisinde yönetici olarak görev yaparken annesi Emine Aydın emekli bir ev hanımıdır. Kendisinden bir yaş küçük olan (Benim en samimi arkadaşım ve hayattaki en büyük destekçim) dediği
Yalçın Aydın ise yine milli takımımız adına birçok uluslar arası
organizasyonlarda dövüşmüş başarılı bir boksördür. Henüz ilkokula devam
eden küçük kız kardeşi Sinem ise dövüşleri sırasında abisi için dua ediyor.
On yaşındayken Trabzonda kardeşi Yalçın ile birlikte boks hayatına başlayan Selçuk Aydın bir gün dünyanın sayılı boksörleri arasına adını altın harflerle yazdıracağını tahayyül bile edememişti.
Ben burada Selçuk Aydının kişilik özelliklerinden de bahsetmek istiyorum
Kendisi bundan pek hoşlanmasa da okurların öğrenmesi amacıyla
yazılmasının zaruri olduğunu düşünüyorum. Profesyonel boksta çok önemli
bir felsefe vardır
Dünya şampiyonu olabilmek için dünya şampiyonu gibi düşünmek gerek!
şeklinde. Ben dünyanın en iyi boksörleri arasında gösterilen Arthur
Abraham ile birlikte birçok kez kamplara katıldım. Dünya şampiyonu
olmadan önce birçok maçını çektim ve samimi bir arkadaşlığımız oldu bu vesileyle kişisel özelliklerini de analiz etme fırsatı buldum. Abraham dünya şampiyonu olmadan önce şampiyon gibi düşünüyordu
bu benim çok dikkatimi çekmişti. Buradan aynı özelliklerin Selçuk Aydın
da da çok bariz bir şekilde olduğunu sezinlediğimin özellikle altını
çizerek vurgulamak istiyorum. Kendisi henüz çocuk yaşta iken amatör
boks yaşamı nedeniyle dünyada gitmediği ülke yaşamadığı tecrübe kalmamış bu da zengin bir kişilik oluşmasına vesile olmuş.
Şampiyonun yaşadığı ilginç ve bir o kadar da insanı hayretlere düşüren anılarına ilerleyen bölümlerde yer vereceğiz ancak şimdi şampiyonu başarıya götüren ender kişilik özelliklerinden bilhassa bahsetmek istiyorum.
Selçuk Aydını yakından tanıyan herkes karakter yaşının fiziki yaşından birkaç kat daha yüksekte olgun bir insan olduğunu iyi bilir. Şampiyonu olayları çok hızlı-doğru analiz eden ve süratle kararlar verebilen
ayrıca verdiği kararların arkasında sonuna kadar durabilen bir insan
olarak nitelendirirsek hata yapmış olmayız sanırım. Selçuk Aydının
karakterinin temelini ise ciddiyet ve cesaret oluşturduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz. Türk örf ve adetlerini iyi bilen ve bunları istisnasız
olarak uygulayan olgun bir insan. İradesi inanılmayacak kadar sağlam ve
dünyanın en hırslı insanlarından. Tıpkı boksta attığı usta yumruklar
gibi özel hayatında da her şeyi yerli yerinde yapan
neyi ne zaman ve nerede yapacağını çok iyi bilen zeki bir insan.
Savaşçı ve mücadeleci bir kişilik ancak bu savaşçılığın altında müthiş
merhametli bir kalp olduğunu da özellikle belirtmeliyim. Şampiyonun
özel zevkleri arasında ilk sırayı istisnasız olarak
en yakın arkadaşım dediği dizüstü bilgisayarı gelmektedir. Boş
zamanlarının büyük bir bölümü internette gazete okumak ve bilgi
edinmekle geçmektedir. Bunun dışında sinema filmleri izlemek kitap okumak ve dostlarıyla bir araya gelerek sohbet etmekten de oldukça büyük haz almaktadır.
Selçuk Aydın
çocukluk yıllarında Trabzonspor stadyumunun yakınında ikamet ediyordu.
O dönemlerde futbola ilgi en az bugünkü kadar yoğundu bu yüzden kardeşi
Yalçın ile ikiz gibi görünen Selçuk Aydını futbolcu yapabilmek için
birçok futbol antrenörü çeşitli hediyeler veriyor ve futbol oynattırmak
istiyorlardı. Mahallesindeki hemen hemen tüm arkadaşlarının bir futbol
kulübünde top koşturmasına rağmen Selçuk Aydın
kardeşi Yalçın ile birlikte boksu tercih etmişti. Şampiyon bunu şöyle
açıklıyordu: Futbol ve birçok diğer spor dalları bana sadece bir oyun
gibi geliyordu. Oysaki boks sadece güçlülerin ayakta kalabildiği reel
bir arenaydı. Ben çok hırslı bir çocuktum kanım kıpır kıpırdı. Diğer sporlar beni tatmin edemezdi bu yüzden kendimi ringlere attım.
Selçuk Aydın boksa henüz on yaşındayken memleketi Trabzonda başladı.
Kendisinden bir yaş küçük kardeşi Yalçın ile birlikte boksa
sevdalandılar. 1993 yılında ilk eldiveni giydiklerinde dünyanın
zirvesine isimlerini altın harflerle kazdıracaklarını düşünmemişler
hatta kısa bir süre sonra bu sporu bırakacaklarını sanmışlardı. Ta ki
aynı yıl minikler 30 kiloda katıldığı Türkiye şampiyonasında Türkiye
üçüncüsü oluncaya kadar. İşte elde ettiği bu başarı Selçuk Aydını boksa
bağladı ve motive etti ateşledi büyük rüyalar görmesini sağladı. Ardık Karadenizin sert çocuğu Selçuk Aydın geliyordu onu kimse durduramazdı!
O günkü antrenman imkanları da çok ilginçti
gelin biz bunu en iyisi Selçuk Aydının kendi ağzından dinleyelim
İmkanların çok kısıtlı olduğunun özellikle altını çizen Selçuk Aydın Küçük bir salonda antrenman yapıyorduk. Elimize giyeceğimiz boks eldiveni yoktu. Bir eldiveni on kişi sırayla giyiyorduk
eldivenler yırtık pırtıktı. Bu eldivenleri de bulduğumuz için kendimizi
şanslı sayıyorduk. O dönemlerde Trabzon ve hatta Türkiyede boks
eldiveni bulmak çok zordu. Bu durum babamı rahatsız etmeye başladı ve
konuya bir çözüm üretmek amacıyla araştırmalara başladı. Trabzondaki
Rus pazarından kalın eldivenler bulmuştu. Bu eldivenleri Ruslar
soğuktan korunmak için kullanıyordu biraz boks eldivenini andırıyordu
ancak bununla boks yapılmazdı çünkü vurduğun yeri şişiriyordu. Biz
bunlarla idman yapıyoruz ama kum torbaları eldivenden beter. Brandadan
yapılmış sağlıksız torbalardı. Neyse biz antrenmandan eve geliyoruz
babam büyük bir merakla hadi oğlum gösterin bakalım bugün ne
öğrendiniz. Biz çıkarıyoruz Rus eldivenlerimizi
kardeşim Yalçınla başlıyoruz birbirimize vurmaya ama canımız çok
yanıyor. Ben kardeşime kıyamıyorum vurmaya ancak o bana sağlam vuruşlar
yapıyor ve vurduğu her yer ya kanıyor ya da şişiyor
çünkü eldivenlerin koruyucu hiç bir etkisi yok. Tabi ben de bazen
sinirlenip kardeşime vuruyorum onun yaptığı etkileri de Yalçının
kendisine sorun en iyisi. İşte biz o günlerden buralara geldik.
İçimizde memleket sevdası yüreğimizde kalıba sığmaz bir cesaret. Bana
en çok zevk veren şey yabancı ülkelerde kazandığım başarının ardından
ülkemin bayrağını göndere çektirerek istiklal marşımızı dünyaya dinletmektir. Bu sevdayla ringlerde vuruyorum.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen 1994 yılında 54 kilo Yıldızlar Avrupa Şampiyonu olan Selçuk Aydın
dünyaya güçlü bir sinyal vermişti. Katıldığı ilk ciddi uluslararası
turnuvada bu başarıyı gösteren bir sporcu ne kadar yetenekli olduğunu
da tüm dünyaya ispatlamıştı. Bu arada şampiyonun babası Ali Aydın ve
Kardeşi Yalçında şampiyona büyük destek veriyor ve başarılı olabilmesi
için ellerinden gelen her türlü imkânı sunuyorlardı.
Bu başarı şampiyonu motive edecek yere bir boşluğa düşmesine neden olmuştu
çünkü Selçuk Aydının en büyük hedefi Avrupa Şampiyonu olmaktı ve buna
çok kısa bir sürede ulaşmıştı. Şampiyon kendisini tüm hedeflerine
ulaşmış birisi gibi hissediyor ve boks yapma hevesi bulunmuyordu. İşte
bu aşamada ailesi özellikle de babası Ali Aydın
devreye girerek oğlunu motive ediyor ve önüne yeni hedefler koyarak hem
yönlendiriyor hem de boksa devam etmesini sağlıyordu. Şampiyon yeni ve
daha büyük hedeflere yelken açmıştır artık. İlerleyen yıllarda gençler
ve ardından büyükler kategorisinde ülkemize birçok madalyalar getirerek
İstiklal Marşımızı dünya ringlerinde okutmayı başarmıştır.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz