Join the forum, it's quick and easy

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Vahdettin Han

Aşağa gitmek

Vahdettin Han Empty Vahdettin Han

Mesaj tarafından GoDFaTHeR Ptsi Mayıs 31, 2010 10:41 pm

Vahdettin Han 161

Otuzaltıncı ve son Osmanlı padişahı, yüzbirinci İslam halifesi.

Saltanatı: 1918-1922
BabasıVahdettin Han Confusedultan Abdülmecid Han - Annesi: Gülistu Kadın Efendi
Doğumu: 2 Şubat 1861 Vefatı: 16 Mayıs 1926

Sultan Abdülmecid Han'ın en küçük oğludur. Küçük yaşta anne ve babasını
kaybettiğinden, ağabeyi II. Abdülhamid'in himayesinde yetişti. Çok zeki
olup fıkıh bilgisinde pek ileriydi. 4 Temmuz 1918'de ağabeyi Sultan
Reşad'ın vefat ettiği gün padişah ve halife oldu. Saltanata geçtiğinde
I. Dünya Savaşı'nın korkunç neticeleri alınmak üzereydi. Nitekim 30
Ekim 1918'de Mondros mütarekesi imza edilerek, Birinci Dünya Harbi
mağlubiyetimizle bitti. Vahideddin Han bu mütareaaae imza koyan
delegeleri kabul etmedi. Mütarekeden hemen sonra Osmanlı Devleti'ni
sebepsiz yere savaşa sokan, milyonlarca vatan evladını cephelerde
eriten Talat, Enver ve Cemal paşalar yurt dışına kaçtılar.

İttihatçı liderlerin baskısından kurtulan Sultan Vahideddin'in elinde
ancak düşmanlara teslim edilmiş bir milleti idare etmek kaldı.
İstanbul, 16 Mart 1920'de İtilaf devletleri tarafından işgal edildi.
Yunanlılar İzmir'e, İtalyanlar güney batıya, Fransızlar da Güney
Anadolu'ya girdiler. Vahideddin Han 11 Mayıs 1920'de düşmanların
hazırladığı ve Anadolu'nun işgalini ihtiva eden Sevr antlaşmasını bütün
baskılara rağmen imzalamadı. Osmanlı ordusu tamamen lağvedildi. Medine
muhafızı Fahri Paşa, on ikinci ordu kumandanı Ali İhsan Paşa ve harbiye
nazırı Mersinli Cemal Paşa gibi değerli kumandanlar Malta'ya
sürüldüler. Padişah'ın şahsını korumak için yalnız yedi yüz kişilik
maiyyet-i seniyye kıtası bırakıldı. Sultan bu taburu, Ayasofya
etrafındaki sipere sokup camiye çan takmak veya müze yapmak isteyenlere
ateş etmeleri emrini verdi.

İşgal altındaki İstanbul'dan vatanın kurtarılmayacağını anlayan
Vahideddin Han, güvendiği kumandanları Anadolu'ya göndermek istedi.
Ancak bunlar; "Dış dünyaya karşı harp edilmez. Bu iş olmaz." diyerek
gitmeyi reddettiler. Sultan'ın kurtuluşun Anadolu'dan gerçekleşeceğine
ümidi tamdı. Bir ara kendisi gitmeyi düşündü ise de, İngilizler "Eğer
Anadolu'ya geçersen İstanbul'u Rumlara işgal ettirir, taş üstünde taş
bırakmayız." diyerek engellediler. Bunun üzerine bir gün saraya
çağırdığı Mustafa Kemal'i; "Paşa paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet
ettin. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim
olabilir. Devleti kurtarabilirsin!" sözlerinden sonra, büyük yetkilerle
Anadolu'ya gönderdi. Böylece İstiklal mücadelesi başlamış oldu.

İstiklal harbi zafer ile neticelendikten sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisi hükümeti 1 Kasım 1922'de hilafet ile saltanatın ayrıldığını ve
saltanatın kaldırıldığını bir kanun ile ilan etti. Vahideddin Han'ın
adı hutbelerden kaldırıldı. İstanbul ve Anadolu basınında aleyhinde
yazılar çıkmaya başladı.

17 Kasım 1922 Cuma günü Dolmabahçe Sarayı'ndan Malaya harp gemisi
tarafından alınıp Malta adasına götürüldü. Oradan Melik Hüseyin'in
daveti üzerine Mekke'ye gitti. Oradan da İtalya'daki Sen Remo şehrine
giderek orada ikamet etti. Vahideddin Han, acı ve sıkıntı içinde geçen
bir sürgün hayatından sonra, 16 Mayıs 1926'da İtalya'da vefat etti.
Cenazesi Şam'a getirilerek Sultan Selim Camii kabristanına defnedildi.

Vahideddin Han, çok akıllı ve çabuk kavrayışlı idi. Arada Sultan Reşad
olmayıp da, II. Abdülhamid Han'dan sonra tahta çıksaydı, belki devletin
başına böyle bir bela gelmezdi. Çünkü O, İttihat ve Terakki hükümetinin
hatalarını önleyip, felaketlerin önüne geçebilecek kudret ve irade
sahibi bir kimseydi. Çok sevdiği vatanından koparken yanında şahsi ve
pek cüzî mal varlığından başka bir şey götürmediği, ülkesinden
ayrılmasının üzerinden henüz dört yıl geçmeden vefatında kasaba,
bakkala ve fırına olan borçlarından dolayı 15 gün tabutunun
kaldırılmamış olmasından da anlaşılmaktadır.

Vahideddin Han'ın vatanının ve milletinin uğradığı felaketler
karşısında neler düşündüğü ve neler hissettiği kayıtlara geçmiş şu
hadiseden çıkarılabilir. 1919 senesi Ramazanında bir sabah Yıldız
Sarayı'nda yangın çıkar. Kısa zamanda büyüyen alevler, Sultan'ın
geceleri kaldığı daireyi de sarar. O geceyi tesadüfen Cihannüma
Köşkü'nde geçirmiş olan Vahideddin, yangını haber alınca, üzerine
pardesüsünü giyerek dışarı çıkar. Köşkün önünde hiç telaş göstermeden
yangını seyrederken çevrede ağlayanları görünce gözleri yaşararak;
"Benim vatanım ateş içinde, onun yanında bunun ne kıymeti var."
demekten kendini alamaz.

Hakkında Yazılanlar

1.Şahbaba
Osmanoğulları'nın Son Hükümdarı 6. Mehmed Vahideddin'in Hayatı, Hatıraları ve
Özel Mektupları
Murat Bardakçı
Pan Yayıncılık / Gri Yayın Dizisi

Torunları, Sultan Vahideddin'e "Şahbaba" derlerdi... Şahbaba,
yukarıdaki satırları, ölümünden sadece birkaç gün önce yazmıştı... Son
padişahın tarihteki rolü yıllarca tartışıldı ama, o hiç katılmadı bu
tartışmaya... Şimdi, ölümünün üzerinden geçen 70 küsur yıl boyunca
ailesinin titizlikle sakladığı özel arşivi ilk kez bu kitapla gün
ışığına çıkıyor ve Sultan
Vahideddin, hakkındaki tartışmalara belgeleriyle, mektuplarıyla, yarım
bıraktığı anılarıyla, yani kendi kalemiyle katılıyor... Murat
Bardakçı'nın titiz bir araştırmayla topladığı ve bugüne kadar hiçbir
yerde yayınlanmamış belgelere dayanarak kaleme aldığı "Şahbaba" sadece
Sultan Vahideddin'in değil, ailesinin ve yakın çevresinin de
hikayesi... Hükümdarın kızı Sabiha Sultan'ın ifadesiyle, "Masalı
andıran bir hayat yaşayıp başdöndürücü iniş-çıkışlar ve taşkın
fırtınalar atlattıktan sonra pek de kolay olmayan bir şekilde ayakta
kalabilen insanların" öyküsü...

2.Son Padişah Vahdettin
Yılmaz Çetiner
Milliyet Yayınları / Tarih Dizisi

3.Yıldız'dan Sanremo'ya
Vahdettin'in Dördüncü Kadınefendisi Nevzat Vahdettin'in Hatıraları ve
150'liklerin Gurbet Maceraları
Nevzat Vahdettin
Arma Yayınları / Tarih-Anı Dizisi

1937 yılında Tan Gazetesinde dizi olarak yayınlandığı zaman büyük yankı
yapan bu kitap iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım olan Osmanlı
Padişahı Vahdettin'in Dördürcü Kadınefendisi Nevzat Hanım'ın
hatıralarından ibarettir. Son derece önemli olan bu hatıralarda Nevzat
Hanım'ın Sultan Reşad'ın sarayında geçirdiği çocukluk dönemi,
Vahdettin'in Dördüncü Kadınefendisi olarak katıldığı Vahdettin'in
haremine ait hatıralar ve son nefesine kadar yanında bulunduğu
Vahdettin'in Sanremo'ya ait hatıraları anlatılmaktadır.

İkinci kısımda ise Vahdettin'in yurt dışına kaçışından sonra gittiği
Malta, Hicaz ve Sanremo'da başından geçenlerle, İngiliz elçiliğine
sığınıp bir süre Taşkışla'da kalan, daha sonra İngiliz gemileriyle yurt
dışına çıkarılan ve büyük bir çoğunluğu 150'likler listesine dahil
olanların Malta, Mısır, Sanremo, Romanya, Yunanistan ve Hicaz'da
başlarından geçenler yer almaktadır.
GoDFaTHeR
GoDFaTHeR
Farkımız*Tarzımız*
Farkımız*Tarzımız*

<B>Mesaj Sayısı</B> Mesaj Sayısı : 3016
<B>Rep Sayısı</B> Rep Sayısı : 455
<B>Kayıt tarihi</B> Kayıt tarihi : 30/04/10

https://kopuk1.forum.st

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz