MetaL TürLeri
1 sayfadaki 1 sayfası
MetaL TürLeri
Death
Komünizme karşı batıda gelişen sinirli tepki döneminde müzik ; tam bir
nihilzm içeriği taşıyordu yada inanca karşı bir önyargı...Ve ölümün insanların politik
çıkarlarından daha gerçek olduğu ortaya çıkmaya başladı.Gitarların
tonlarındaki sertlik ve tellere nefretle dokunuşlar yüksek tonlarda
ayarlanmış müzik sistemleri yırtıcı son derece sert
vokaller...Hepsi bu karşı çıkışın "insanlığın politik
emellere alet edilmesi savaşların asıl amacı dinlerin amaçlarından
saptırılması" birer sembolüdür..
Death Metal
Death metal senelerce herhangi bir isim takılmadan bazı gruplar
tarafından icra ediliyordu. Speed metal türünde Destruction Thrash metal türünde
Cryptic Slaughter ve zaman zaman hardcore grubu The Exploited bu tarzı
ilk zamanlarda başarı ile yapan grupların başında gelir. Örneğin the Exploited'in
kullandığı gitar riffleri günümüz Death Metal'inde sıkça kullanılan
rifflerdendir (özellikle "Lets Have A War" albümü).Benzer olarak
distortion kullanımı şarkı altyapıları ile
Destruction'un şarkıları günümüzde kolaylıkla Death Metal grupları
tarafından çalınabilir.Destruction şarkılarında hayatımızın
salt gerçeğini ortaya koymuştur içinde yaşadığımız
fiziksel doğal dünyanın üzerinde
yaşayan canlıların ve insanların bir gün gelip öleceği fikri... Bu
konuda en güzel örnek Hellhammer grubunun sloganıdır. Her konserine
"Sadece ölüm gerçektir" sloganı ile çıkarlardı..
Sosyal toplumun koyun sürüsü zihniyetini reddedip kendi karşı
çıkışlarını gösteren doğal gerçekleri konu
alan politik amaçlar ve
ideolojilerden uzak durup onlar hakkında
düşündüklerini çok sert biçimde ifade eden bu müzik türü gerçekdışılık nihilizm ve doğalcılık
akımlarından son derece etkilenip kendi stillerince bu akımlara katılmış
ve müziklerini üretmişlerdir. Müziklerinde din dil ırk ayrımı yapmayan ve
grupların karma kültürlerden oluştuğu farklı ülkelerden grupların aynı müziği icra edebilme
adına konserlere ve turnelere çıktığı bu müzik türündeki dayanışma
imrenilecek düzeydedir. Müziklerini ticari kaygıdan uzak sadece hissettiklerini
yansıtabilme adına yapan death-metal grupları zaman zaman yerel
müziksel motifleride kullanmışlardır.
Pek çok grup müziklerini gelişmiş gitar riffleri hızlı gitar soloları ve
yerel ritmlerle süslüyordu. Bu yeni doğan müzik stiline "Death Metal"
adı verilmişti. Müziklerinin gelişimlerinde eski nihilist metal
gruplarının şarkı altyapı ve teknikleri ile şarkı sözleri oldukça önemli
etkenler olmuştur.Bu konuda özellikle "Bathory" örnek alınan grup
olmuştur. Grupların bu yeni müzik stilinde yer alan o kaotik sert
ritmler zaman zaman mitolojik hikayeler ile süslenmiştir. Ve yeni
konularından en önemlisi de dünyanın sonu yani mahşer günü
olacaktı..
Bu yeni jenerasyon müziğin ilk öncüleri şüphesiz death-metal'in babası
olarak kabul edilen Death Obituary Malevolant Creation Master Hatebreed ve Internal
Bleeding'dir.Burada dikkat edilmesi gereken nokta bu grupların tamamının
Amerikalı olması hatta ve hatta Hatebreed hariç geriye kalanların
"Florida" kökenli olması Death-Metal'in doğum yerinin Florida olduğunu
bize gösterir.Bu ilk jenerasyondan sonra ikinci bir jenerasyon geldi.
Öncüleri Sepultura Massacra Possessed Necrovore ve Morbid Angel
idi. Bu türün öncülerinin müziklerinde daha radikal bir ilkelcilik
(eski çağlara özlem ) ve geleceğe adapte olma kaygısı yer alıyordu.
Müziklerinde iki gitaristin karşılıklı son derece sert gitar
riffleri kullanarak atışmaları ve zaman zaman müziğin tonunda inişler ve
çıkışların olması Mozart'ın senfonilerini andırmaktaydı (Bir dergide
okuduğum yazı aklıma geldi orada "Mozart eğer
günümüzde yaşasaydı kesin Metal müzik yapar" deniyordu).
Estetiksel olarak Death Metal iğrenç ve rahatsız edici
bir müzik olarak görünmekteydi bunun sebebi ise
vokallerdi.Normalden sessiz yada aksine cok bağırtı lı olarak çıkan
sesler direkt gırtlaktan
gelmekteydi. Müzik eleştirmenleri bu vokali ; savunmaya
geçen bir vahşi hayvanın kendisine saldırmaya hazırlanan düşmanını
dehşete düşürüp korkutup kaçırmak için çıkardığı çığlık böğürtü ile
eşleştirmekteydi.Bateristler genelde iki bas davulu ile çalmakta ve bu
ikisini seri bir ritm halinde kullanmaktaydılar.Bazı gruplar gitar bas gitar ve bateri gibi
klasik enstümanlarının yanında yan enstrümanlar kullanmaktaydılar ama
bunlar her zaman ana müzik haricinde kalan sadece zaman zaman müziğe
katılan enstrümanlardı asla birincil derecede
öneme sahip olmadılar.Müzik içinde genelde rock jazz ve blues gibi müzik
türlerinin kullandığı ritmleri acımasız sert gitar soloları riffleri ve bateri
soloları ile kullanılmaktaydılar. Pek çok müzik dinleyicisi bu müziği
dünyaya ait olmayan iğrenç sadist ve antisosyal
olarak tanımlamaktaydı.
Bu noktada bu tür değişik stillere ayrılmaktaydı. Massacra grubu akıcı yüksek sesli çalınmış
tonlar kullanmaya başladı. Önceleri Incantation Hypocrisy Vader ve daha sonraları
gitarlarının tremola kollarını çokça kullanan iki İsveçli grup Dismember
ve Entombed bu türün öncüleri ve bilinen gruplarıdır. Bazı gruplar
baterilerini çok seri kullanır gitar tonlarını biraz
kısmışlar ve müziklerinde vurmalı çalgılara daha ön planda yer
vermişlerdir bu tarzın öncüleri ise
Sinister Suffocation Suffer ve Cryptopsy'dır.
Possessed grubu ise üstte bahsedilen iki türün ortalaması bir müzik
yaparak yeni bir stile yol açmıştır. Possessed'in yolunu takip eden ünlü
gruplardan bazıları Therion Demogod Monstrosity Deicide ve Unleashed'dir.
Bazı gruplar ise tekniklerine biraz daha önem vererek Death Metal içinde
Jazz ritmleri kullanmışlardı.Enstrümanlarını daha teknik kullanarak
müziklerini daha değişik bir yöne sürüklemişlerdir ki kişisel kanımca en
iyi yapılan Death Metal müzik tarzı budur. En önemli örnekleri Cynic ve
Atheist grubudur.Bu yazıyı yazarken benim için her zaman ayrı yeri olan
Atheist grubunun "Piece Of Time" şarkısı arka planda durmadan çalmakta.
Eğer death metal seviyor dinliyor ve Atheist dinlemediyseniz şiddetle
dinlemenizi tavsiye ederim. Ama maalesef iki grupta diğer tarzlar kadar
ön plana çıkamamışlardır buna rağmen müziklerinden
ödün vermemişlerdir. Bazı gruplar ise müziklerinin sertliklerinin içine
melodik kompozisyonları serpiştirmiş ve daha çok ön plana çıkmıştır mesela Amorphis ve
Demilich. Müziklerinde kullandıkları melodik ritmleri mitolojik şarkı
sözleri ile süslemelerinden dolayı daha çok ön plana çıkmışlardır.
Death-Metal; genel olarak underground yani yeraltı müziği
olarak ortaya çıkmıştı. Ekonomik çıkarlardan daha çok müziksel tatmin ön
plandaydı. Buna rağmen bir nefret müziği olarak adlandırılmıştı.Bazı
gruplar ise müziklerindeki sertlik ve ritm ile beraber farklı şarkı
sözleri kullanması ile ön plana çıkmaktaydı.Bunun en önemli örneği
Cannibal Corpse grubudur.Şarkı sözlerindeki vahşilik müziklerinden daha çok ön
plana çıkmıştır. "Çekiçle parçalanmış surat" "bıçak ile düzmek" gibi
sözlerinde tamamı ile vahşilik ve sapıklığa yer vermişledir. Cannibal
Corpse (Ceset Yamyamı) yaptığı müziklerde tamamıyla nefreti ve vahşiliği
ön plana koymuş bunu scream vokal
dediğimiz çığlık vokali sert brutal vokal ile
karıştırarak yeni bir stil elde etmişti. Death Metal özellikle İsveç
piyasasının patlaması ve ön plana çıkması ile en verimli dönemine girmiş
Dismember Entombed Tiamat Unleashed gibi gruplarla
ön plana çıkmıştır ama yine İsveç
piyasasının müzik stillerindeki değişim süreci ile duraklama ve gerileme
dönemine girmişlerdir. Özellikle Tiamat ve Therion gruplarının
müziklerindeki nefreti biraz daha melankoliye döndürüp müziklerini yavaşlatması
ve yan enstrümanlara önem vermesi ile bu süreç hızlanmıştır.
Aslında Death Metal bir başka metal türü olan Grindcore'unda ilham
kaynağı idi. Grindcore; Punk ve Thrash metal ritmlerinin son derece
hızlı gitar bas gitar ve bateri
partisyonları ile tam bir kaos şeklinde çalınması olarak tanımlanabilir.
Vokaller iyice sertleşmiş neredeyse vokalistin
söyledikleri anlaşılmaz düzeye gelmişti. Carcass Napalm Death ve Godflesh
bu türün öncüleri olarak görülebilir. Burada özellikle Carcass grubunu
ele almak gerekir. Tıp fakültesinden atılma gitarist Bill Steer ve
vokalist Jeff Walker'in okula duydukları özlemden olsa gerek şarkı sözlerinin hemen
hemen hepsinde tıp terimlerini kullanması anlaşılması zor gelen
şarkı sözlerinin son derece seri gitar soloları ve J.Walker'in inanılmaz
güçlü gırtlağı sayesinde çok fazla dinleyici kitlesine sahip
olmuşlardır.Sözlerinde farklılıklara rastlanan bir başka grup İngiliz
Bolt Thrower grubudur. Şarkı sözlerinde daha destansı ibareler kullanan
grup özellikle The IVth Crusade albümünde 4.cü haçlı seferi ve
yaşananları anlatarak katolik kilisesini karşısına almış ve
İngiltere'deki Anglikan kilisesi tarafından kafir ilan edilmişti. Bir
başka örnek Alman Blood grubudur. Şarkılarında mitolojik ve gizemli
şarkı sözlerini kullanarak kendisine ayrı bir yer edinmiştir.
Bugün dünyanın hemen her ülkesinde ayrı bir dinleyici kitlesine sahip
olan death metal her ne kadar 90'lı yıllardaki gücüne sahip olmasa da
hala müzik yapan grupların sert gitar ritmleri lokomotif gibi bateri
tonları ve sert vokalleri ile ayakta ve dimdik yoluna devam etmektedir..
Black
Soğuk savaş döneminden başlaması ile batıda insan moralini milletler
geçmişlerini överek tarihte yaptıkları
kahramanlıkları sık sık anımsatarak kişilerin milliyetçilik duygularını
ön planda tutarak politikalarına alet etmişlerdir. Death Metal'in ritm
ve alt yapı olarak tıkanmaya başladığı dönemde black metal daha fazla
müziksel tekniğin üstüne yönelmiş ve ağırlıklarını şarkı sözlerine
özenmeye vermişlerdir. Uzun kaliteli gitar sololarının üzerine gotik
klavye tonları kullanmışlar bunu şarkının sözlerindeki duyguya göre
normal vokal yada çığlık vokal veyahut sert brutal vokal ile
süslemişlerdir. Zaman zaman bir koro arka alanda yer almıştur.
Black MetaL
Black Metal müzik türü aslında temel olarak uzun
yıllardan beri bilinmekteydir fakat bir ismi yoktu..
Celtic Frost ve Bathory grupları bu müzik türünün ilk
örneklerini çıkarmışlardı.Death Metal'in klasik gitar bas gitar bateri üçlüsüne karşın
daha fazla yan enstrüman kullanarak armoni zenginliği yaratıp
müziklerinde daha melankolik ve mistik bir hava vermişlerdi.
Dinleyicilerin oldukça ilgisini çekmesinin üzerine ilerleyen yıllarda
Darkthrone Immortal Emperor Burzum Enslaved Havahej Gorgoroth Graveland gibi gruplar bu
misyonu yüklenip müziklerini daha da sertleştirip daha satanik vampirik ve mistik ögeler
kullanmaya başladılar. Özellikle 1991-1994 yılları arasında
İskandinavya black metal konusunda nerede ise dünya black metal
müziğinin merkezi haline geldi. Emperor Burzum Darkthrone ve Mayhem gibi
gruplar ön plana çıkıp Death Metal sertliğindeki müziklerini klavye ile
süsleyip vokallerinde daha fazla çok seslilik yarattılar. Death
Metal'daki klasik brutal vokal olarak bilinen sert yırtıcı vokalin
yanında çığlık vokaller ve zaman zaman normal vokal koroları ile
süslediler.
Sanatsal olarak Black metal Death-Metal'den tamamı ile farklı türlerde
şarkı sözleri kullanıyorlardı.Şarkı sözleri genellikle kötülük şeytan ve büyü sanatları
ile ilgiliydi. Hatta ileriye gidip "kara büyü" ve "voodoo" büyülerini
şarkı sözlerinde kullanmaya başladılar.Şarkı sözlerindeki bu yeni
yönlenme bir süre sonra bazı gruplar tarafından daha da değişikliğe
uğratılıp biraz romantik ve
doğaüstü olaylara yöneldiler. Senfonik Black Metal türünün doğuşu bu
süreçte başlar. Bu tarzda hayatın içindeki stres ve koşturmacaların paranın gücün herşeyin gelip
geçici olduğu insanların tek gerçeği (" tek gerçek ölüm ") kabullenmesi
gerektiği konseptini kullanmaya başladılar.
Bununla beraber Emperor'un öncülüğünü yaptığı gruplar mistik büyü
konularını epik bir şekilde kullanmaya başladı. "I am The Black Wizard My Journey To The Stars"
gibi şarkıları bu türün en güzel örneklerindendir.Epik içerikli mistik
şarkı sözlerini klavye destekli bir müzik
ile süsleyip kendilerine ait bir tarz edindiler.Black metalin sert ve
keskin ritmleri ile klasik müziğin o melankolik havasını değişik bir
harmoni içinde kullandılar ve haklı olarak Black Metal dünyasında ayrı
bir yer edindiler.
Gazete ve televizyonlarda okudukları magazinsel haberleri kulak ardı
edip saçma sapan
politik kavgalar ekonomik sorunlar dinsel tartışmalardan
uzak kalarak müziklerini tamamı ile pagan bir hava içinde yapmaya özen
gösteren Black Metal grupları özellikle tek tanrılı
dinleri karşılarına almışlardır. Genelde şarkılarını bir konsept içinde
albüm haline getirip piyasaya sürmüşlerdir. Örneğin Enthroned'un bir
albümündeki hikaye şöyledir.
"Ortaçağ döneminde yaşayan bir adam rüyasında eğer haçlı
sefer ordusuna katılırsa çok zengin olacağını görür ve sefere katılır.
Haçlı ordularının yağma tecavüz gibi dönemlerini
anlatan albümün sonunda kişi 5 kuruş parasız evine döndüğünde karısı ve
çocuğunun vebadan öldüğünü görür tanrı'ya isyan eder ve kendisini
şeytana adar."
Bu albümün sözlerini ayrıntılı okuduğumda tarihsel içeriklerin birebir
doğru olduğunu gördüm. Oldukça destansı bir dilde anlatılmış olan bu
albümün sözleri beni oldukça etkilemişti. Ölüm acı hırs gibi konuları içeren
herhangi bir ideolojik mesaj verme kaygısı taşımayan bir tarz olarak
başlayan Black Metali malesef bazı gruplar satanizm paganizm ve okültizm adı
altında kullanıp para kazanma trendine girdiler.
Dani Filth'in öncülüğünü yaptığı İngiliz black metal grubu "Cradle Of
Filth" buna en güzel örnektir. Şarkı konseptlerini çok geniş tutarak vampirizmden paganizme
satanizmden okültizme kadar konuları kullanmış ve çok başarılı bir
tanıtım ağı ile t-shirt ve benzeri C.O.F malzemelerinin satışından
senelik $160 milyon gibi büyük rakamlara ulaşmışlardır. MTV Cradle Of Filth için bir
belgesel çekmiştir. 4 bölümden oluşan bu belgeseli seyredenler Dani'nin
şirin
görünmek adına ne tür taklalar attığının farkına varmışlardır. Müziksel
olarak takdir ettiğim ama kendilerinin söylemlerine ( "Black Metal
Dünyasının Kralı" ) katılmadığımı da ifade etmek isterim. Black Metal
dünyasında bir Dark Funeral Emperor Burzum Dark Throne'un
kattıklarını kimse yadsıyamaz..
Zaman ilerledikça black metalin alt dallarıda çoğalmaya başladı. Total
Black Metal War Black Metal Odium Black Metal Occult Black Metal Neo Black Metal gibi
türler ortaya çıktı. Bunların içinde Neo Black Metali irdelemek gerekir.
Daha çok faşist duygularla müzik yapan ve kendi ülkelerini göklere
çıkarırken diğer ülkeleri aşağılayan
ilginç bir türdür. Bunun en güzel örneği Finlandiyalı grup Impaled
Nazare'dir .
"Suomi Finland Perkele" onların
sloganları idi. Burada "Suomi" fince Finlandiya demek. "Perkele" ise
eski dönem Fin devlet uygarlığıdır. Yani benzer bir örnekle "Türkiye Turkey Göktürk " şeklinde ifade
edebiliriz. Daha sonra Impaled Nazare istediğini bulamayınca türünü
değiştirip Cyber Punk Industrial Metal şeklinde acaip bir müzik yapmaya
başladılar. Bu sırada Norveçte N.S.B.M yani National Socialist Black
Metal doğdu. Nazizim yanlısı bu Neo Sosyalist gruplar şarkı sözlerinde
genellikle Adolf Hitler Ted Kaczynski ve Pentti
Linkola konu olarak yer aldı.Burada Şeytan ve Hitler'i özdeştirip ilginç
bir tür yarattıklarını ve her ikisininde aynı amaca hizmet ettiğini
söylediklerini ifade etmek sizi şaşırtacaktır eminim..
Death Metal ve Thrash Metal'in tamamı ile duraklamaya geçtiği dönemde
iyice güçlenen Black Metal'in en önemli alt dallarından birisi de
Senfonik Black Metaldir. Melankolik şarkı sözlerini keman klavye yan flüt gibi pek çok
enstrüman ile süsleyen bir metal operası yapan bu türün en önemli
öncüleri Dimmu Borgir Cradle Of Filth ve Dark
Funeral'dir. Değişik tarzlarda şarkı sözü kullanmalarına karşın müzikal
altyapıları birbirinden farklıdır. Cradle Of Filth erotizm ve vampirizm
ağırlıklı şarkı sözü kullanırken Dark Funeral tam manası ile satanist
şarkı sözleri yapmıştır.[Bir albüm ismi "Teach Children To Workship
Satan" yani çocuklarınıza şeytana tapmasını öğretin]...
Black Metal'i bir başka farklı yapan durum ise genellikle grup
üyelerinin yüzlerine makyaj yapmalarıdır. En yaygın olanı bembeyaz
boyanan suratın üzerine siyah yada kırmızı gözlerden dudaklardan akan kan izi
yapılması dudakların ve tırnakların
siyaha boyanmasıdır.Bunun yanında sahnede dekoratif araçlarda
kullanıyorlardı. Balta ve kılıç en çok görülen malzemelerdi. Sahnenin
kenarlarına konan tabutlar büyük gothik şamdanlıklar üzerine pentagram
çizilmiş sahne zeminleri gibi . Sahne ışıklandırmasına ve görsel şovlara
çok önem verilirdi. Genelde karanlık sahne üzerine vuran flaşör
dediğimiz flash ile sahnenin aydınlatılması yada kırmızı bir ışık
kullanılması sahnede sis kullanılması kollarda ve botların
üzerinde çivili bileklikler kullanılması. Bu gibi pek çok görsel şov
kullanılırdı. Meraklılarına Dimmu Borgir'in Spellbound şarkısının Dynamo
festivalinde çekilmiş kliplerini bulup seyretmelerini öneririm. Ne
kadar güzel görsel şov yapıldığının en güzel örneklerinden biridir bu
klip...
1970'lerde Celtic Frost ve Bathory ile başlayan günümüze kadar devam
eden black metal müziğinde şarkı sözleri sahne şovları ve yan
enstrümanların bol miktarda kullanılması ile zengin bir içeriğe sahip
olmuş zaman zaman gruplar tarafından Satanizm amaçlı kullanılmıştır.
Acheron grubunun vokalisti Vincent Crowley aynı zamanda Church Of
Satan'ın ("Şeytanın Kilisesi") baş rahibidir. Müziklerini dinlerini yayma amaçlı
kullanmışlardır. Günümüzdeki hala gücünü koruyan black metal heavy-metal müzik
türlerinin içinde en marjinal olanıdır ve aynı zamanda en fazla alt dala çok renge sahip olanıdır.
Özümsenmesi zor içeriği geniş olan black
metal için "satanist müziği" adını koyanlara gülüyor ve birgün onların
bu müziği anlayabileceklerini umuyorum...
MementoMori
Doom
Doom metal....
“Kötü kader yazgı” anlamına gelen iç
karartan metal... Acelesi olmayan uyuşmuş durgun sıkkın metal... Thrash
Metal “hız”a odaklanırken Doom Metal için tek bir
kelime söylenebilir: “yavaşlık”. Oldukça ağır gitar riffleri ve melodik
vokal bu metal türünü etkileyen öğelerdir. Black Sabbath yeryüzünün en ve ilk baba
metal grubu ilk dönemlerinde ağır ve
yavaş rifflere odaklanmıştır. O yüzden Black Sabbath ilk Doom Metal grubu
olarak gösterilebilir. Doom Metal’in önemli bir alt kolu olan
“DoomDeath” ise Doom’un yavaşlığını Death Metal vokaliyle birleştirir.
Bu türün mucitleri ve krallarıysa (Doom’un üç babası olarak bilinen) üç
İngiliz Doom grubudur: Paradise Lost My Dying Bride ve
Anathema... Sırf bu üç gruba bakarak bile Doom’un metal müzikte nasıl
bir yere sahip olduğunu görmek hayli mümkündür...
Black Sabbath’ın ilk günlerinden günümüzün modern Doom’una..
70’lerin ilk Doom grupları
Çoğu insan Black Sabbath’ın tüm
Heavy Metal ve alt gruplarını en çok etkileyen grup olduğuna katılır.
Doom Metal grupları da bunun içindedir. İlk albümleri “Black Sabbath” “Paranoid” “Master of Reality” “Vol.4” “Sabbath Bloody Sabbath”
ve “Sabotage” şüphesiz ki birer başyapıttır. Ve bu albümler olmasa da
belki şu anda Doom Metal de (hatta genel anlamıyla metal) olmayabilirdi.
Black Sabbath’ın çağdaşlarından çok ayrı bir müzik yaptığı ve metali
bugünlere kadar getirdiği açık. Ama onlardan da önce 60’ların sonları ve
70’lerin başlarında bazı Doom-Metal prototipleri bulmak ta mümkün.
Bunlar tabiki gerçek anlamıyla Doom değildi ama sonradan Doom Metal’i
şekillendirecek sayısız riffler barındırıyorlardı. Bu tip şarkılardan
biri de Iron Butterfly’ın “Inna Gadda Da Vida”sıydı.
Black Sabbath’la aynı dönemde bulunan gruplardan biri Pentagram ilk Doom
grupları arasında sayılır. Pentagram’ın ikizi olarak gösterilen diğer
bir grup Bodemon da “erken Doom Metal” için ilk ve en iyilerden biridir.
Bu gruplar doğal olarak Black Sabbath’ın bir hayli etkisindeydi ama
onlar daha çok müziğin “durağan ve kasvetli” kısmına odaklanmışlardı.
Böylelikle de dünyanın ilk Doom Metal kayıtlarını oluşturmuşlardı..
80’ler...
1980’ler gerçek anlamda ilk Doom Metal hareketlerini barındırır. Bu
dönemler Def Leppard Warrant ve Bon Jovi gibi
grupların öne çıktığı ve “Heavy Metal” ustaları olduğu bunların yanında Thrash Speed ve Death Metal’in
de metal camiasını kasıp kavurduğu yıllardır.
Bu dönemlerde basın deri ceket giyen ve
saçını uzatan herkese pis ve aşağılayıcı bir tavırla “Heavy metalci”
damgasını yapıştırıveriyordu. Ama bu yıllarda “Doom-Metal’in kralını
yapan” ama basının tavrı yüzünden hep gölgede kalan pek çok ta kıyıda
köşede kalmış grup vardı. 80’ler ayrıca bir diğer yarı-hızlı metal türü
olan N.W.B.H.M açmak gerekirse “Yeni
Dalga İngiliz Heavy Metal”in de son demlerini yaşadığı yıllardı.
Kısacası Speed ve Thrash Metal’in alıp başını yürüdüğü bu yıllarda Doom Metal hep gölgede
kaldı dışlandı. Ama bu
yıllar aynı zamanda Doom Metal’in kendini gizli gizli de olsa çok iyi
geliştirdiği yıllardı.
80’lerin Doom’u en çok geliştiren gruplarından birisi Trouble’dı. Aslen
Chicago’lu olan bu grup 1979’da kurulmuş ama 1984’de adını duyurmayı
başarabilmişti. Trouble Heavy metalin yavaş
çekimine benzeyen ve Black Sabbath’dan hayli öğe barındıran bir müziğe
sahipti. Ama grup aşırı dinci (Hristiyan) olduğu ve bunu da sözlerine
yansıttığı için sonraları White Metal (namı diğer: Christian Metal)
olarak anılmaya başlandı.
Bir başka Doom grubu Saint Vitus ise belki de (Candlemass ile birlikte)
Doom Metal’e en büyük etkiyi bırakan gruptur. İlk çalışmaları Black
Flag’i (hardcore grubu) andırsa da sonraları yarı-Doom bir
müziğe sahip olmuşlardır. Grubun lideri Wino ise şu anda dahi Doom
Metal’in en efsane adamlarından biri olarak gösterilir. Hem ilk grubu
The Obsessed hem de sonraları Saint
Vitus’ta Doom Metal’e katkısı çok büyük olmuştur.
1986 senesinde İsveç’li grup Candlemass “Epicus Doomicus Metallicus”
albümünü çıkardı ve bu albüm erken dönem Doom Metal için bir başyapıt
sayıldı. Bu albüm Black Sabbath’ın (ve Ozzy’nin) eski tarzına sahip olsa
da modern etkilere de sahipti. Candlemass’in en iyi yıllarıysa temiz derin ve çok özel bir
vokale sahip olan vokalist Messiah Marcolin’li dönemi oldu. “Doom Metal
nedir?” diye merak eden yeni heveslilerin " As It Is As It Was: The Best Of
Candlemass” (1994) albümünü dinlemeleri bu bakımdan hayli faydalı
olacaktır..
80’lerin sonlarına damgasını vuran bir diğer Doom grubuysa
Cathedral’dir. Grubun lideri Lee Dorrian 1989 yılında Napalm
Death’den ayrıldığında kimse ondan böylesi bir "u" dönüşü beklemiyordu.
(Çünkü Napalm Death bir Grindcore grubudur yani Doom’a belki de en
uzak metal türüdür.) Napalm Death’in ultra hızlı müziğine zıt bir
biçimde Cathedral’in ilk albümü ultra yavaş oldu. Ama grup seneler geçtikçe Doom
Metal’den yavaş yavaş sıyrılıp 70’lerin rock müziğine heves sardı..
ve 90’lar.....
90’ların başlarında Doom Metal bazı değişikliklere uğradı. Death
Metal’in meşaleyi ele almasıyla Doom Metal de rahat bir nefes aldı ve
adeta tekrar dirildi. Böylece bu yıllarda pek çok Doom-Death yapan grup
kuruldu. Ve yazının girişinde de belirtildiği gibi bu gruplar arasında
aynı müzik şirketine (Peaceville) ve aynı ülkeye (İngiltere) sahip üç
grup döneme damgasını vurdu. Şa anki Doom-Death türünü yarattı.
1990 senesinde ilk atağı Paradise Lost yaptı kendi adlarını taşıyan
ilk albümlerini çıkardı. İlk albümlerinde Death Metal daha ağır bassa da
ikinci albümleri “Gothic” (1991) ile neredeyse modern Doom’u tek
başlarına yeniden oluşturdular. Aynı sene My Dying Bride ise
“Symphonaire Infernus Et Spera Empyrium” isimli ilk resmi albümünü
çıkarmıştı. İkinci albümleri “Turn Loose the Swans” (1993) ile de Doom
Metal’in en iyileri ve özellikle 90 sonrası Doom Metal’in
geliştiriceleri arasına girmeyi başardılar. Albümleriyle tüm dünyaya
Doom Metal’i tekrar tanıttılar. Aynı misyona sahip bir diğer grupsa
Liverpool’lu Anathema’ydı. (Sonraları gruptan ayrılıp “The Blood
Divine”ı kuran) Darren White’ın vokaliyle Anathema sadece Doom değil genel anlamda metal seven
tüm 90 sonrası gençliğinin en sevdiği gruplardan biri oldu. Sıkılgan kasvetli ve hüzün dolu
müziğiyle döneme damgasını vurdu.
Ayrıca bu yıllarda Doom’un bir diğer önemli temsilci de Earth grubuydu.
(Yanlış anlaşılmasın Black Sabbath değil)
Sabbath’dan en çok etkilenen gruplardan biri olan Earth Doom’un üzerinde öyle
etkili oldu ki yaptıkları müziğe “Drone-Doom” adı verildi. Bu müzik Doom’un daha aşırısıydı.
90’ların ortalarında metal müziğin “deneysel” bir çabaya girişimi Doom
Metal’i de etkiledi. The 3rd and the Mortal gibi gruplar Doom’a daha
atmosferik bir tarz kattılar ve tüm albümleri boyunca (belki de ilk kez)
bir bayan vokal kullandılar. Bu deneysel girişimler şu anda var olan
pek çok Doom Metal türünün ortaya çıkmasına sebep oldu; Esoteric Evoken Skepticism gruplarının
yavaş ve “duygusuz” müziğinden Theatre of Tragedy ve
benzer grupların Gothic-Doom Metal türü melez karışımlarına kadar..
Doom Metal’i vuran bu deneyselcilik sayesinde türler arasındaki sınırlar
ortadan kalktı ve doğrusunu söylemek gerekirse Doom-Metal önüne gelen
her türle çiftleştirilip orijinalliğini yitirdi. Doom Metal’in dev
grupları dahi kendi yarattıkları bu türden uzaklaştı. Ama unutmayalım ki
tüm bu yeni tarzların yanında halen 80’lerin klasik Doom Metal’ini
yapan pek çok grupta mevcut...
Thrash
Hardcore ve metal birbirine zıt giderken
yepyeni bir tür punk’ın şarkı söyleme
stili ve müzikal özelliğiyle metal rifflerinin ve
kültürünün birleşimiyle ortaya çıktı. Genellikle bir dakikanın altında
süren muhalif şarkılar dinleyiciyi riff’lerle sersemletiyordu...Vokaller
neredeyse tellal ya da çığırtkanlar gibi yüksek sesli ve şiddetli
bağırıyordu. Müzik genelde düşük kalitede olsa da hızlı ve aniden durulup
coşan gitar tekniği alışılmışın oldukça dışındaydı. Tüm bunların yanında
açılan bu yeni bulvar sayesinde artık siyaset de ebedi olarak metale
girmiş bulunuyordu. Bu yeni türün adı thrash metaldi...
Thrash metalin kökeni 1970’lerin sonuna ve 1980’lerin başına bazı metal gruplarının hardcore punk’ın aşırı
hızını klasik metal
melodilerine eklemesine dayanır. İki grupsa bu yeni formu
belirginleştirme şerefine nail olmuştur: Venom ve tabiki Motörhead..
Tüm bunların ötesinde thrash metal kategorize
etmesi güç bir şey de kanıtlamıştı. Bazı metal fanları ve müziyenleri oluşan bu yeni türü
değişmez sabit bir konsepte oturtmaya çalışsalar da diğerleri bu
kısıtlamaya karşı çıkıp böyle bir sınıflandırmayı gereksiz buldular.
Çünkü iki farklı metal türü arasında geçişler olması genel bir durumdu.
Hatta metal olmayan türlerin bile metal müziğe etkisi oluyordu..
Bazıları 1981 senesini thrash metal için dönüm noktası olarak görse de
çoğu insan için hikaye çok daha eskiye dayanıyordu. Black Sabbath’ın
“Symptom of the Universe”inde (1975) muhtemelen ilk thrash riff’i
bulunuyordu. Hatta “Into the Void” ve “Children of the Grave”den (ikisi
de 1971) bile bahsetmek mümkündü. Speed metalin öncü grubu Judas
Priest’in 1978 yılındaki “Stained Class” çalışmasında da thrash metal
izleri vardı. Grubun bateristi Les Blink’in tempolu ritminin aykırı bir
gitar sounduyla birleştiği Tyrant’ın canlı versiyonu da stüdyo kaydına
göre thrash metale hayli yakındı.
Motörhead’in Overkill’i (1979) New York’lu bir gruba isim olmuştu ve o
grup 1981’de ilk thrash metal şarkısı olarak görülen eseri yapmıştı:
“Unleash the Beast Within”. Çok geçmeden San Francisco’lu Leather Charm
grubu da “Hit the Lights”ı hazırladı. Ama grup dağıldığı için bu şarkı
yapılmadı. Grubun bestecisinin bir sonraki grubu Metallica’ydı böylece Metallica bu
şarkıyı hayata geçirdi. Metal Church grubuysa 1980 ve 81’de
Metallica’nın ve Overkill’in ilk zamanlarında yaptığı müziğe benzeyen
bir iki çalışmayı çoktan kaydetmişti..
İlk thrash demosuysa yine Metal Church
grubunun Red Skies (1981) demosu olabilir. Thrash speed ve power metali
birleştiren bu enstrümantal demo grubun Ekim 1982’de
çıkardığı yeni demosu Four Hymns”in gölgesinde kaldı unutuldu gitti. Yani
Metal Church kronolojik olarak ilk thrash demo çıkaran grup oldu.
Metallica ise ikinci geldi. (Nisan 1982’de “Power Metal” Temmuz 1982’de “No Life
‘til Leather” demoları) Bir kaç ay sonraysa (Kasım 1982) Avrupa’lı
Artillery grubu bir demo doldurdu. “We are the Dead” isimli bu demo daha
çok Black Sabbath’ın müziğine odaklıydı. Metallica kadar hızlı olmasa
da riff’ler birbirine çok yakındı ve demo sonuç olarak bir thrash
demosuydu.
Thrash metal Overkill’in ikinci
demoları “Feel the Fire”ı çıkarması ve Slayer’ın (“Chemical Warfare”
şarkısını içeren) “Haunting the Chapel” EP’siyle 1984’de hız almaya
başladı. Bu çalışmalar thrash metal türüne daha karanlık ve baskın bir
ses özelliği kazandırdı. Bir sene sonra Artillery’nin “We are the Death“
albümü de türün hızlanmasına katkıda bulundu. Dave Mustaine’in
Megadeth’ini de unutmamak gerek: Megadeth Judas Priest’in speed
metaliyle thrash riff’lerini
birleştiren müziğiyle (özellikle “Rust in Peace”-1990 ile) çorbadaki tuz
miktarında önemli bir paya sahip oldu.
1986 yılı tür için gayet verimli bir yıl oldu. Dark Angel’ın “Darkness
Descends” albümü gelmiş geçmiş en sağlam ve hızlı thrash albümlerden
biri olarak görüldü. “Reign in Blood” (Slayer) bir klasik olarak kabul
edildi. Alman grubu Kreator “Pleasure to Kill” ile
türe yeni standartlar getirdiği gibi death metal üzerinde de hayli
etkili oldu. Megadeth hayli teknik bir albüm olan “Peace Sells”i
çıkardı. Metallica’nın “Master of Puppets” albümü ise thrash müziği çok
daha ilerilere taşıdı türün adeta sınırlarını
aştı.
80’lerin sonuna yaklaşılırken thrash metal son sürat hızına devam
ediyordu. Bu senelerde tür pek çok alt dala ayrılmaya başladı Death ve Possessed gibi
pek çok grubu da etkiledi. Possessed ilk death metal gruplarındandı ve
thrash metalden etkilenip belki de ilk death-thrash klasiği “Seven
Churches” albümünü çıkardı. Bazı gruplar da Megadeth’in ilk dönemlerinde
yaptığı gibi speed ve thrash metali birleştirdi. Helstar Heathen ve Testament gibi
gruplar da parlayan gitarlarıyla tanındı.
Neredeyse çeyrek asırı geçen tarihiyle thrash metal türünün en köklü
türleri arasındadır ve en çok tanınan tüm dünyayı sarsan çoğu
efsane metal grubunun da bahşettiği müzik türüdür. Metallica gibi..
Megadeth gibi.. Slayer gibi.. Testament gibi.. Anthrax gibi...
Speed
Speed metal soğuk savaşın ilk
günlerinde heavy metalin anti-sosyal
ve anarşist hardcore punk ile yakınlaşması sonucu ortaya çıktı. Gruplar
genel olarak 1970’erin progresif stilinden etkilenerek ani çıkışlarla bezenmiş patlamaya hazır hardcore
müziğini değiştirip metali; hızlı fakat kontrol edilebilir daha çok teknik
kullanımını gerektiren bir müzik haline getirdiler. Şarkılar genel
olarak savaş kirlilik nükleer silahlar ve
egemenlikler üzerine kuruluydu. Bu müzik oldukça kompleks ve yaratıcılık
gerektiren bir hal alırken kabaca rock tabanlı
müziği temel alarak arkasından gelen death metal thrash ve grindcore’a da
öncü oldu..
Speed metal genel olarak thrash
metalle karıştırılan fakat daha melodik ve daha az punk öğeler içeren
bir heavy metal uzantısıdır.. Türün öncü grubu olarak Judas Priest
gösterilir.. 1990’da çıkardıkları “Painkiller” albümü kısa-süratli riffleri uzun gitar soloları ve
düelloları ve tabi ki Rob Halford’un inanılmaz vokali ile speed metalin
ne olduğunu anlatabilecek en iyi örnektir.
Speed metal insanların aklında ‘heavy
metalin hızlısı işte’ şeklinde yer etmiştir ki bu büyük bir
genellemedir.. Sonuç olarak diğer gruplar da bu akım içerisinde
kendilerine yer aramaya başlamışlardır. Motörhead bu akıma kendini
vermiş ve tarzını speed metal olarak belirlemiştir hatta black metal
efsanelerinden Venom bile bazen bu tarzdan etkilenmiştir.. Thrash metal
de hızlı bir tür
olduğu göz önünde bulundurularak speed metalin alt türü gibi
tanımlamalara maruz kalmıştır.
Thrash death power speed vb. tür isimleri
aslında yeni sayılır. 1980’lerde bu terimler iç içe geçmeye başlamıştır.
Venom (black speed metal) kendilerini ‘power metal’ olarak lanse
etmişlerdir (bu olayın Bon Jovi kişisinin heavy metal yaptığını
söylemesi ve piyasadan olumlu tepki almasıyla gerçekleştiği söylenir) ve
Metallica (thrash) aynı terimi kendi kartları üzerinde bile
kullanmıştır. Motörhead ise speed metalden fazlasını yapmaktadır..Speed
metali heavy metal punk ve rock’n roll
öğeleri kullanarak icra etmektedir..
Tarihteki ilk speed metal şarkısı 1970’de Black Sabbath
“Paranoid”ine Deep Purple’nin “Speed
King”ine karşın yine Deep Purple’nin 1972 de çıkardığı “Highway Star”ı
olarak kabul edilir. Her ne kadar “Highway Star” metal camiasına speed
olarak tanıtılsa da şarkı gitar ve klavye soloları riffleri ile 70’lerin
progresif rock’ından hatta klasik müzikten bile esinlenildiği belli
oluyordu...
Daha sonra Helloween’in “Walls of
Jericho” (1985) Motörhead’in live albümü
“No Sleep 'til Hammersmith”(1981) Judas Priest’in live
albümü “Priest in the East”(1979) gibi speed-metal performansları en
sonunda ilk thrash metal kaydı olan “Tyrant”ı doğurdu..
Speed metal günümüzde hala varlığını sürdürebilen türlerden olsa bile
artık yeterli yaratıcılığı barındırmamakta.. “Painkiller” ın 1990’da
ortaya koyduğu standarta erişebilen hatta yaklaşabilen grup henüz ortaya
çıkmadı. Alman "Gamma Ray" ile "Primal Fear" son dönemde türün en
önemli grupları konumundalar.. Tabi Judas Priest ve Motörhead
enselerinde dolaşırken ne kadar iyi olabilirler? belirsiz...
Power
Power Metal müziği Almanya ve İskandinavya öncülüğünde doğmuş ve yoluna
devam etmiştir. Bilinen en eski power metal şarkısı Rainbow'un 1976
yılında çıkardığı "Stargazer" şarkısıdır...
Power metal tam manasi ile 1980'li yılların başında Alman grubu
Helloween ile başladı. Iron Maiden ve Judas Priest'ten etkilenen grup
özellikle "Keeper Of The Seven Keys" albümü ile zirveye ulaştı. Power
Metal aslında 1970'li yılların Rock gruplarından kalma bir mirastır.
Değişen müzikalite içinde 70'li yılların Rock gruplarının müziklerine
biraz daha tempo ve melodi eklenmiştir.70'li yılların gruplarının
kullandıkları kişisel yaşam hikayeleri tarihsel olaylar sosyal yorumlar ve
yaşamın gerçeklerini konu alan şarkı sözlerine ek olarak yeni gelişen
power grupları şarkı sözlerinde kozmolojik veta metafiziksel konular
eklenmiş . Ayrıca bilim kurgu mitoloji ve fantezide
şarkı sözlerinde yer almıştır. Özellikle Tolkien ekolünden gelen gruplar
ön plana çıkmışlardır. (Blind Guardian Iced Earth ve son
zamanlarda Elvenking)
Power metalde vokaller genellikle normaldir. Yani bir death metal vokali
gibi değildir. Bununla beraber iyi bir power metal vokalisti olmak için
gerçekten güçlü bir sese ihtiyaç vardır. Vokal oyunları yapabilecek sözlerdeki duyguyu vokali
ile verebilecek iniş ve çıkışları yapabilecek ses eğitimli kişiler
tercih edilir. Genelde konservatvuar eğitimi almış kişiler ön
plandadır.Power metal grupları klasik metal grupları düzenindedir iki gitar bir bas gitar bateri ve vokalden
oluşur. Bazı gruplar klavye de kullanmıştır. İtalyan Rhapsody gibi
gruplar ise senfonik enstrümanlar (keman yan flüt pan flüt viola vb..) kullanarak
müziklerini zenginleştirmiştir.
Komünizme karşı batıda gelişen sinirli tepki döneminde müzik ; tam bir
nihilzm içeriği taşıyordu yada inanca karşı bir önyargı...Ve ölümün insanların politik
çıkarlarından daha gerçek olduğu ortaya çıkmaya başladı.Gitarların
tonlarındaki sertlik ve tellere nefretle dokunuşlar yüksek tonlarda
ayarlanmış müzik sistemleri yırtıcı son derece sert
vokaller...Hepsi bu karşı çıkışın "insanlığın politik
emellere alet edilmesi savaşların asıl amacı dinlerin amaçlarından
saptırılması" birer sembolüdür..
Death Metal
Death metal senelerce herhangi bir isim takılmadan bazı gruplar
tarafından icra ediliyordu. Speed metal türünde Destruction Thrash metal türünde
Cryptic Slaughter ve zaman zaman hardcore grubu The Exploited bu tarzı
ilk zamanlarda başarı ile yapan grupların başında gelir. Örneğin the Exploited'in
kullandığı gitar riffleri günümüz Death Metal'inde sıkça kullanılan
rifflerdendir (özellikle "Lets Have A War" albümü).Benzer olarak
distortion kullanımı şarkı altyapıları ile
Destruction'un şarkıları günümüzde kolaylıkla Death Metal grupları
tarafından çalınabilir.Destruction şarkılarında hayatımızın
salt gerçeğini ortaya koymuştur içinde yaşadığımız
fiziksel doğal dünyanın üzerinde
yaşayan canlıların ve insanların bir gün gelip öleceği fikri... Bu
konuda en güzel örnek Hellhammer grubunun sloganıdır. Her konserine
"Sadece ölüm gerçektir" sloganı ile çıkarlardı..
Sosyal toplumun koyun sürüsü zihniyetini reddedip kendi karşı
çıkışlarını gösteren doğal gerçekleri konu
alan politik amaçlar ve
ideolojilerden uzak durup onlar hakkında
düşündüklerini çok sert biçimde ifade eden bu müzik türü gerçekdışılık nihilizm ve doğalcılık
akımlarından son derece etkilenip kendi stillerince bu akımlara katılmış
ve müziklerini üretmişlerdir. Müziklerinde din dil ırk ayrımı yapmayan ve
grupların karma kültürlerden oluştuğu farklı ülkelerden grupların aynı müziği icra edebilme
adına konserlere ve turnelere çıktığı bu müzik türündeki dayanışma
imrenilecek düzeydedir. Müziklerini ticari kaygıdan uzak sadece hissettiklerini
yansıtabilme adına yapan death-metal grupları zaman zaman yerel
müziksel motifleride kullanmışlardır.
Pek çok grup müziklerini gelişmiş gitar riffleri hızlı gitar soloları ve
yerel ritmlerle süslüyordu. Bu yeni doğan müzik stiline "Death Metal"
adı verilmişti. Müziklerinin gelişimlerinde eski nihilist metal
gruplarının şarkı altyapı ve teknikleri ile şarkı sözleri oldukça önemli
etkenler olmuştur.Bu konuda özellikle "Bathory" örnek alınan grup
olmuştur. Grupların bu yeni müzik stilinde yer alan o kaotik sert
ritmler zaman zaman mitolojik hikayeler ile süslenmiştir. Ve yeni
konularından en önemlisi de dünyanın sonu yani mahşer günü
olacaktı..
Bu yeni jenerasyon müziğin ilk öncüleri şüphesiz death-metal'in babası
olarak kabul edilen Death Obituary Malevolant Creation Master Hatebreed ve Internal
Bleeding'dir.Burada dikkat edilmesi gereken nokta bu grupların tamamının
Amerikalı olması hatta ve hatta Hatebreed hariç geriye kalanların
"Florida" kökenli olması Death-Metal'in doğum yerinin Florida olduğunu
bize gösterir.Bu ilk jenerasyondan sonra ikinci bir jenerasyon geldi.
Öncüleri Sepultura Massacra Possessed Necrovore ve Morbid Angel
idi. Bu türün öncülerinin müziklerinde daha radikal bir ilkelcilik
(eski çağlara özlem ) ve geleceğe adapte olma kaygısı yer alıyordu.
Müziklerinde iki gitaristin karşılıklı son derece sert gitar
riffleri kullanarak atışmaları ve zaman zaman müziğin tonunda inişler ve
çıkışların olması Mozart'ın senfonilerini andırmaktaydı (Bir dergide
okuduğum yazı aklıma geldi orada "Mozart eğer
günümüzde yaşasaydı kesin Metal müzik yapar" deniyordu).
Estetiksel olarak Death Metal iğrenç ve rahatsız edici
bir müzik olarak görünmekteydi bunun sebebi ise
vokallerdi.Normalden sessiz yada aksine cok bağırtı lı olarak çıkan
sesler direkt gırtlaktan
gelmekteydi. Müzik eleştirmenleri bu vokali ; savunmaya
geçen bir vahşi hayvanın kendisine saldırmaya hazırlanan düşmanını
dehşete düşürüp korkutup kaçırmak için çıkardığı çığlık böğürtü ile
eşleştirmekteydi.Bateristler genelde iki bas davulu ile çalmakta ve bu
ikisini seri bir ritm halinde kullanmaktaydılar.Bazı gruplar gitar bas gitar ve bateri gibi
klasik enstümanlarının yanında yan enstrümanlar kullanmaktaydılar ama
bunlar her zaman ana müzik haricinde kalan sadece zaman zaman müziğe
katılan enstrümanlardı asla birincil derecede
öneme sahip olmadılar.Müzik içinde genelde rock jazz ve blues gibi müzik
türlerinin kullandığı ritmleri acımasız sert gitar soloları riffleri ve bateri
soloları ile kullanılmaktaydılar. Pek çok müzik dinleyicisi bu müziği
dünyaya ait olmayan iğrenç sadist ve antisosyal
olarak tanımlamaktaydı.
Bu noktada bu tür değişik stillere ayrılmaktaydı. Massacra grubu akıcı yüksek sesli çalınmış
tonlar kullanmaya başladı. Önceleri Incantation Hypocrisy Vader ve daha sonraları
gitarlarının tremola kollarını çokça kullanan iki İsveçli grup Dismember
ve Entombed bu türün öncüleri ve bilinen gruplarıdır. Bazı gruplar
baterilerini çok seri kullanır gitar tonlarını biraz
kısmışlar ve müziklerinde vurmalı çalgılara daha ön planda yer
vermişlerdir bu tarzın öncüleri ise
Sinister Suffocation Suffer ve Cryptopsy'dır.
Possessed grubu ise üstte bahsedilen iki türün ortalaması bir müzik
yaparak yeni bir stile yol açmıştır. Possessed'in yolunu takip eden ünlü
gruplardan bazıları Therion Demogod Monstrosity Deicide ve Unleashed'dir.
Bazı gruplar ise tekniklerine biraz daha önem vererek Death Metal içinde
Jazz ritmleri kullanmışlardı.Enstrümanlarını daha teknik kullanarak
müziklerini daha değişik bir yöne sürüklemişlerdir ki kişisel kanımca en
iyi yapılan Death Metal müzik tarzı budur. En önemli örnekleri Cynic ve
Atheist grubudur.Bu yazıyı yazarken benim için her zaman ayrı yeri olan
Atheist grubunun "Piece Of Time" şarkısı arka planda durmadan çalmakta.
Eğer death metal seviyor dinliyor ve Atheist dinlemediyseniz şiddetle
dinlemenizi tavsiye ederim. Ama maalesef iki grupta diğer tarzlar kadar
ön plana çıkamamışlardır buna rağmen müziklerinden
ödün vermemişlerdir. Bazı gruplar ise müziklerinin sertliklerinin içine
melodik kompozisyonları serpiştirmiş ve daha çok ön plana çıkmıştır mesela Amorphis ve
Demilich. Müziklerinde kullandıkları melodik ritmleri mitolojik şarkı
sözleri ile süslemelerinden dolayı daha çok ön plana çıkmışlardır.
Death-Metal; genel olarak underground yani yeraltı müziği
olarak ortaya çıkmıştı. Ekonomik çıkarlardan daha çok müziksel tatmin ön
plandaydı. Buna rağmen bir nefret müziği olarak adlandırılmıştı.Bazı
gruplar ise müziklerindeki sertlik ve ritm ile beraber farklı şarkı
sözleri kullanması ile ön plana çıkmaktaydı.Bunun en önemli örneği
Cannibal Corpse grubudur.Şarkı sözlerindeki vahşilik müziklerinden daha çok ön
plana çıkmıştır. "Çekiçle parçalanmış surat" "bıçak ile düzmek" gibi
sözlerinde tamamı ile vahşilik ve sapıklığa yer vermişledir. Cannibal
Corpse (Ceset Yamyamı) yaptığı müziklerde tamamıyla nefreti ve vahşiliği
ön plana koymuş bunu scream vokal
dediğimiz çığlık vokali sert brutal vokal ile
karıştırarak yeni bir stil elde etmişti. Death Metal özellikle İsveç
piyasasının patlaması ve ön plana çıkması ile en verimli dönemine girmiş
Dismember Entombed Tiamat Unleashed gibi gruplarla
ön plana çıkmıştır ama yine İsveç
piyasasının müzik stillerindeki değişim süreci ile duraklama ve gerileme
dönemine girmişlerdir. Özellikle Tiamat ve Therion gruplarının
müziklerindeki nefreti biraz daha melankoliye döndürüp müziklerini yavaşlatması
ve yan enstrümanlara önem vermesi ile bu süreç hızlanmıştır.
Aslında Death Metal bir başka metal türü olan Grindcore'unda ilham
kaynağı idi. Grindcore; Punk ve Thrash metal ritmlerinin son derece
hızlı gitar bas gitar ve bateri
partisyonları ile tam bir kaos şeklinde çalınması olarak tanımlanabilir.
Vokaller iyice sertleşmiş neredeyse vokalistin
söyledikleri anlaşılmaz düzeye gelmişti. Carcass Napalm Death ve Godflesh
bu türün öncüleri olarak görülebilir. Burada özellikle Carcass grubunu
ele almak gerekir. Tıp fakültesinden atılma gitarist Bill Steer ve
vokalist Jeff Walker'in okula duydukları özlemden olsa gerek şarkı sözlerinin hemen
hemen hepsinde tıp terimlerini kullanması anlaşılması zor gelen
şarkı sözlerinin son derece seri gitar soloları ve J.Walker'in inanılmaz
güçlü gırtlağı sayesinde çok fazla dinleyici kitlesine sahip
olmuşlardır.Sözlerinde farklılıklara rastlanan bir başka grup İngiliz
Bolt Thrower grubudur. Şarkı sözlerinde daha destansı ibareler kullanan
grup özellikle The IVth Crusade albümünde 4.cü haçlı seferi ve
yaşananları anlatarak katolik kilisesini karşısına almış ve
İngiltere'deki Anglikan kilisesi tarafından kafir ilan edilmişti. Bir
başka örnek Alman Blood grubudur. Şarkılarında mitolojik ve gizemli
şarkı sözlerini kullanarak kendisine ayrı bir yer edinmiştir.
Bugün dünyanın hemen her ülkesinde ayrı bir dinleyici kitlesine sahip
olan death metal her ne kadar 90'lı yıllardaki gücüne sahip olmasa da
hala müzik yapan grupların sert gitar ritmleri lokomotif gibi bateri
tonları ve sert vokalleri ile ayakta ve dimdik yoluna devam etmektedir..
Black
Soğuk savaş döneminden başlaması ile batıda insan moralini milletler
geçmişlerini överek tarihte yaptıkları
kahramanlıkları sık sık anımsatarak kişilerin milliyetçilik duygularını
ön planda tutarak politikalarına alet etmişlerdir. Death Metal'in ritm
ve alt yapı olarak tıkanmaya başladığı dönemde black metal daha fazla
müziksel tekniğin üstüne yönelmiş ve ağırlıklarını şarkı sözlerine
özenmeye vermişlerdir. Uzun kaliteli gitar sololarının üzerine gotik
klavye tonları kullanmışlar bunu şarkının sözlerindeki duyguya göre
normal vokal yada çığlık vokal veyahut sert brutal vokal ile
süslemişlerdir. Zaman zaman bir koro arka alanda yer almıştur.
Black MetaL
Black Metal müzik türü aslında temel olarak uzun
yıllardan beri bilinmekteydir fakat bir ismi yoktu..
Celtic Frost ve Bathory grupları bu müzik türünün ilk
örneklerini çıkarmışlardı.Death Metal'in klasik gitar bas gitar bateri üçlüsüne karşın
daha fazla yan enstrüman kullanarak armoni zenginliği yaratıp
müziklerinde daha melankolik ve mistik bir hava vermişlerdi.
Dinleyicilerin oldukça ilgisini çekmesinin üzerine ilerleyen yıllarda
Darkthrone Immortal Emperor Burzum Enslaved Havahej Gorgoroth Graveland gibi gruplar bu
misyonu yüklenip müziklerini daha da sertleştirip daha satanik vampirik ve mistik ögeler
kullanmaya başladılar. Özellikle 1991-1994 yılları arasında
İskandinavya black metal konusunda nerede ise dünya black metal
müziğinin merkezi haline geldi. Emperor Burzum Darkthrone ve Mayhem gibi
gruplar ön plana çıkıp Death Metal sertliğindeki müziklerini klavye ile
süsleyip vokallerinde daha fazla çok seslilik yarattılar. Death
Metal'daki klasik brutal vokal olarak bilinen sert yırtıcı vokalin
yanında çığlık vokaller ve zaman zaman normal vokal koroları ile
süslediler.
Sanatsal olarak Black metal Death-Metal'den tamamı ile farklı türlerde
şarkı sözleri kullanıyorlardı.Şarkı sözleri genellikle kötülük şeytan ve büyü sanatları
ile ilgiliydi. Hatta ileriye gidip "kara büyü" ve "voodoo" büyülerini
şarkı sözlerinde kullanmaya başladılar.Şarkı sözlerindeki bu yeni
yönlenme bir süre sonra bazı gruplar tarafından daha da değişikliğe
uğratılıp biraz romantik ve
doğaüstü olaylara yöneldiler. Senfonik Black Metal türünün doğuşu bu
süreçte başlar. Bu tarzda hayatın içindeki stres ve koşturmacaların paranın gücün herşeyin gelip
geçici olduğu insanların tek gerçeği (" tek gerçek ölüm ") kabullenmesi
gerektiği konseptini kullanmaya başladılar.
Bununla beraber Emperor'un öncülüğünü yaptığı gruplar mistik büyü
konularını epik bir şekilde kullanmaya başladı. "I am The Black Wizard My Journey To The Stars"
gibi şarkıları bu türün en güzel örneklerindendir.Epik içerikli mistik
şarkı sözlerini klavye destekli bir müzik
ile süsleyip kendilerine ait bir tarz edindiler.Black metalin sert ve
keskin ritmleri ile klasik müziğin o melankolik havasını değişik bir
harmoni içinde kullandılar ve haklı olarak Black Metal dünyasında ayrı
bir yer edindiler.
Gazete ve televizyonlarda okudukları magazinsel haberleri kulak ardı
edip saçma sapan
politik kavgalar ekonomik sorunlar dinsel tartışmalardan
uzak kalarak müziklerini tamamı ile pagan bir hava içinde yapmaya özen
gösteren Black Metal grupları özellikle tek tanrılı
dinleri karşılarına almışlardır. Genelde şarkılarını bir konsept içinde
albüm haline getirip piyasaya sürmüşlerdir. Örneğin Enthroned'un bir
albümündeki hikaye şöyledir.
"Ortaçağ döneminde yaşayan bir adam rüyasında eğer haçlı
sefer ordusuna katılırsa çok zengin olacağını görür ve sefere katılır.
Haçlı ordularının yağma tecavüz gibi dönemlerini
anlatan albümün sonunda kişi 5 kuruş parasız evine döndüğünde karısı ve
çocuğunun vebadan öldüğünü görür tanrı'ya isyan eder ve kendisini
şeytana adar."
Bu albümün sözlerini ayrıntılı okuduğumda tarihsel içeriklerin birebir
doğru olduğunu gördüm. Oldukça destansı bir dilde anlatılmış olan bu
albümün sözleri beni oldukça etkilemişti. Ölüm acı hırs gibi konuları içeren
herhangi bir ideolojik mesaj verme kaygısı taşımayan bir tarz olarak
başlayan Black Metali malesef bazı gruplar satanizm paganizm ve okültizm adı
altında kullanıp para kazanma trendine girdiler.
Dani Filth'in öncülüğünü yaptığı İngiliz black metal grubu "Cradle Of
Filth" buna en güzel örnektir. Şarkı konseptlerini çok geniş tutarak vampirizmden paganizme
satanizmden okültizme kadar konuları kullanmış ve çok başarılı bir
tanıtım ağı ile t-shirt ve benzeri C.O.F malzemelerinin satışından
senelik $160 milyon gibi büyük rakamlara ulaşmışlardır. MTV Cradle Of Filth için bir
belgesel çekmiştir. 4 bölümden oluşan bu belgeseli seyredenler Dani'nin
şirin
görünmek adına ne tür taklalar attığının farkına varmışlardır. Müziksel
olarak takdir ettiğim ama kendilerinin söylemlerine ( "Black Metal
Dünyasının Kralı" ) katılmadığımı da ifade etmek isterim. Black Metal
dünyasında bir Dark Funeral Emperor Burzum Dark Throne'un
kattıklarını kimse yadsıyamaz..
Zaman ilerledikça black metalin alt dallarıda çoğalmaya başladı. Total
Black Metal War Black Metal Odium Black Metal Occult Black Metal Neo Black Metal gibi
türler ortaya çıktı. Bunların içinde Neo Black Metali irdelemek gerekir.
Daha çok faşist duygularla müzik yapan ve kendi ülkelerini göklere
çıkarırken diğer ülkeleri aşağılayan
ilginç bir türdür. Bunun en güzel örneği Finlandiyalı grup Impaled
Nazare'dir .
"Suomi Finland Perkele" onların
sloganları idi. Burada "Suomi" fince Finlandiya demek. "Perkele" ise
eski dönem Fin devlet uygarlığıdır. Yani benzer bir örnekle "Türkiye Turkey Göktürk " şeklinde ifade
edebiliriz. Daha sonra Impaled Nazare istediğini bulamayınca türünü
değiştirip Cyber Punk Industrial Metal şeklinde acaip bir müzik yapmaya
başladılar. Bu sırada Norveçte N.S.B.M yani National Socialist Black
Metal doğdu. Nazizim yanlısı bu Neo Sosyalist gruplar şarkı sözlerinde
genellikle Adolf Hitler Ted Kaczynski ve Pentti
Linkola konu olarak yer aldı.Burada Şeytan ve Hitler'i özdeştirip ilginç
bir tür yarattıklarını ve her ikisininde aynı amaca hizmet ettiğini
söylediklerini ifade etmek sizi şaşırtacaktır eminim..
Death Metal ve Thrash Metal'in tamamı ile duraklamaya geçtiği dönemde
iyice güçlenen Black Metal'in en önemli alt dallarından birisi de
Senfonik Black Metaldir. Melankolik şarkı sözlerini keman klavye yan flüt gibi pek çok
enstrüman ile süsleyen bir metal operası yapan bu türün en önemli
öncüleri Dimmu Borgir Cradle Of Filth ve Dark
Funeral'dir. Değişik tarzlarda şarkı sözü kullanmalarına karşın müzikal
altyapıları birbirinden farklıdır. Cradle Of Filth erotizm ve vampirizm
ağırlıklı şarkı sözü kullanırken Dark Funeral tam manası ile satanist
şarkı sözleri yapmıştır.[Bir albüm ismi "Teach Children To Workship
Satan" yani çocuklarınıza şeytana tapmasını öğretin]...
Black Metal'i bir başka farklı yapan durum ise genellikle grup
üyelerinin yüzlerine makyaj yapmalarıdır. En yaygın olanı bembeyaz
boyanan suratın üzerine siyah yada kırmızı gözlerden dudaklardan akan kan izi
yapılması dudakların ve tırnakların
siyaha boyanmasıdır.Bunun yanında sahnede dekoratif araçlarda
kullanıyorlardı. Balta ve kılıç en çok görülen malzemelerdi. Sahnenin
kenarlarına konan tabutlar büyük gothik şamdanlıklar üzerine pentagram
çizilmiş sahne zeminleri gibi . Sahne ışıklandırmasına ve görsel şovlara
çok önem verilirdi. Genelde karanlık sahne üzerine vuran flaşör
dediğimiz flash ile sahnenin aydınlatılması yada kırmızı bir ışık
kullanılması sahnede sis kullanılması kollarda ve botların
üzerinde çivili bileklikler kullanılması. Bu gibi pek çok görsel şov
kullanılırdı. Meraklılarına Dimmu Borgir'in Spellbound şarkısının Dynamo
festivalinde çekilmiş kliplerini bulup seyretmelerini öneririm. Ne
kadar güzel görsel şov yapıldığının en güzel örneklerinden biridir bu
klip...
1970'lerde Celtic Frost ve Bathory ile başlayan günümüze kadar devam
eden black metal müziğinde şarkı sözleri sahne şovları ve yan
enstrümanların bol miktarda kullanılması ile zengin bir içeriğe sahip
olmuş zaman zaman gruplar tarafından Satanizm amaçlı kullanılmıştır.
Acheron grubunun vokalisti Vincent Crowley aynı zamanda Church Of
Satan'ın ("Şeytanın Kilisesi") baş rahibidir. Müziklerini dinlerini yayma amaçlı
kullanmışlardır. Günümüzdeki hala gücünü koruyan black metal heavy-metal müzik
türlerinin içinde en marjinal olanıdır ve aynı zamanda en fazla alt dala çok renge sahip olanıdır.
Özümsenmesi zor içeriği geniş olan black
metal için "satanist müziği" adını koyanlara gülüyor ve birgün onların
bu müziği anlayabileceklerini umuyorum...
MementoMori
Doom
Doom metal....
“Kötü kader yazgı” anlamına gelen iç
karartan metal... Acelesi olmayan uyuşmuş durgun sıkkın metal... Thrash
Metal “hız”a odaklanırken Doom Metal için tek bir
kelime söylenebilir: “yavaşlık”. Oldukça ağır gitar riffleri ve melodik
vokal bu metal türünü etkileyen öğelerdir. Black Sabbath yeryüzünün en ve ilk baba
metal grubu ilk dönemlerinde ağır ve
yavaş rifflere odaklanmıştır. O yüzden Black Sabbath ilk Doom Metal grubu
olarak gösterilebilir. Doom Metal’in önemli bir alt kolu olan
“DoomDeath” ise Doom’un yavaşlığını Death Metal vokaliyle birleştirir.
Bu türün mucitleri ve krallarıysa (Doom’un üç babası olarak bilinen) üç
İngiliz Doom grubudur: Paradise Lost My Dying Bride ve
Anathema... Sırf bu üç gruba bakarak bile Doom’un metal müzikte nasıl
bir yere sahip olduğunu görmek hayli mümkündür...
Black Sabbath’ın ilk günlerinden günümüzün modern Doom’una..
70’lerin ilk Doom grupları
Çoğu insan Black Sabbath’ın tüm
Heavy Metal ve alt gruplarını en çok etkileyen grup olduğuna katılır.
Doom Metal grupları da bunun içindedir. İlk albümleri “Black Sabbath” “Paranoid” “Master of Reality” “Vol.4” “Sabbath Bloody Sabbath”
ve “Sabotage” şüphesiz ki birer başyapıttır. Ve bu albümler olmasa da
belki şu anda Doom Metal de (hatta genel anlamıyla metal) olmayabilirdi.
Black Sabbath’ın çağdaşlarından çok ayrı bir müzik yaptığı ve metali
bugünlere kadar getirdiği açık. Ama onlardan da önce 60’ların sonları ve
70’lerin başlarında bazı Doom-Metal prototipleri bulmak ta mümkün.
Bunlar tabiki gerçek anlamıyla Doom değildi ama sonradan Doom Metal’i
şekillendirecek sayısız riffler barındırıyorlardı. Bu tip şarkılardan
biri de Iron Butterfly’ın “Inna Gadda Da Vida”sıydı.
Black Sabbath’la aynı dönemde bulunan gruplardan biri Pentagram ilk Doom
grupları arasında sayılır. Pentagram’ın ikizi olarak gösterilen diğer
bir grup Bodemon da “erken Doom Metal” için ilk ve en iyilerden biridir.
Bu gruplar doğal olarak Black Sabbath’ın bir hayli etkisindeydi ama
onlar daha çok müziğin “durağan ve kasvetli” kısmına odaklanmışlardı.
Böylelikle de dünyanın ilk Doom Metal kayıtlarını oluşturmuşlardı..
80’ler...
1980’ler gerçek anlamda ilk Doom Metal hareketlerini barındırır. Bu
dönemler Def Leppard Warrant ve Bon Jovi gibi
grupların öne çıktığı ve “Heavy Metal” ustaları olduğu bunların yanında Thrash Speed ve Death Metal’in
de metal camiasını kasıp kavurduğu yıllardır.
Bu dönemlerde basın deri ceket giyen ve
saçını uzatan herkese pis ve aşağılayıcı bir tavırla “Heavy metalci”
damgasını yapıştırıveriyordu. Ama bu yıllarda “Doom-Metal’in kralını
yapan” ama basının tavrı yüzünden hep gölgede kalan pek çok ta kıyıda
köşede kalmış grup vardı. 80’ler ayrıca bir diğer yarı-hızlı metal türü
olan N.W.B.H.M açmak gerekirse “Yeni
Dalga İngiliz Heavy Metal”in de son demlerini yaşadığı yıllardı.
Kısacası Speed ve Thrash Metal’in alıp başını yürüdüğü bu yıllarda Doom Metal hep gölgede
kaldı dışlandı. Ama bu
yıllar aynı zamanda Doom Metal’in kendini gizli gizli de olsa çok iyi
geliştirdiği yıllardı.
80’lerin Doom’u en çok geliştiren gruplarından birisi Trouble’dı. Aslen
Chicago’lu olan bu grup 1979’da kurulmuş ama 1984’de adını duyurmayı
başarabilmişti. Trouble Heavy metalin yavaş
çekimine benzeyen ve Black Sabbath’dan hayli öğe barındıran bir müziğe
sahipti. Ama grup aşırı dinci (Hristiyan) olduğu ve bunu da sözlerine
yansıttığı için sonraları White Metal (namı diğer: Christian Metal)
olarak anılmaya başlandı.
Bir başka Doom grubu Saint Vitus ise belki de (Candlemass ile birlikte)
Doom Metal’e en büyük etkiyi bırakan gruptur. İlk çalışmaları Black
Flag’i (hardcore grubu) andırsa da sonraları yarı-Doom bir
müziğe sahip olmuşlardır. Grubun lideri Wino ise şu anda dahi Doom
Metal’in en efsane adamlarından biri olarak gösterilir. Hem ilk grubu
The Obsessed hem de sonraları Saint
Vitus’ta Doom Metal’e katkısı çok büyük olmuştur.
1986 senesinde İsveç’li grup Candlemass “Epicus Doomicus Metallicus”
albümünü çıkardı ve bu albüm erken dönem Doom Metal için bir başyapıt
sayıldı. Bu albüm Black Sabbath’ın (ve Ozzy’nin) eski tarzına sahip olsa
da modern etkilere de sahipti. Candlemass’in en iyi yıllarıysa temiz derin ve çok özel bir
vokale sahip olan vokalist Messiah Marcolin’li dönemi oldu. “Doom Metal
nedir?” diye merak eden yeni heveslilerin " As It Is As It Was: The Best Of
Candlemass” (1994) albümünü dinlemeleri bu bakımdan hayli faydalı
olacaktır..
80’lerin sonlarına damgasını vuran bir diğer Doom grubuysa
Cathedral’dir. Grubun lideri Lee Dorrian 1989 yılında Napalm
Death’den ayrıldığında kimse ondan böylesi bir "u" dönüşü beklemiyordu.
(Çünkü Napalm Death bir Grindcore grubudur yani Doom’a belki de en
uzak metal türüdür.) Napalm Death’in ultra hızlı müziğine zıt bir
biçimde Cathedral’in ilk albümü ultra yavaş oldu. Ama grup seneler geçtikçe Doom
Metal’den yavaş yavaş sıyrılıp 70’lerin rock müziğine heves sardı..
ve 90’lar.....
90’ların başlarında Doom Metal bazı değişikliklere uğradı. Death
Metal’in meşaleyi ele almasıyla Doom Metal de rahat bir nefes aldı ve
adeta tekrar dirildi. Böylece bu yıllarda pek çok Doom-Death yapan grup
kuruldu. Ve yazının girişinde de belirtildiği gibi bu gruplar arasında
aynı müzik şirketine (Peaceville) ve aynı ülkeye (İngiltere) sahip üç
grup döneme damgasını vurdu. Şa anki Doom-Death türünü yarattı.
1990 senesinde ilk atağı Paradise Lost yaptı kendi adlarını taşıyan
ilk albümlerini çıkardı. İlk albümlerinde Death Metal daha ağır bassa da
ikinci albümleri “Gothic” (1991) ile neredeyse modern Doom’u tek
başlarına yeniden oluşturdular. Aynı sene My Dying Bride ise
“Symphonaire Infernus Et Spera Empyrium” isimli ilk resmi albümünü
çıkarmıştı. İkinci albümleri “Turn Loose the Swans” (1993) ile de Doom
Metal’in en iyileri ve özellikle 90 sonrası Doom Metal’in
geliştiriceleri arasına girmeyi başardılar. Albümleriyle tüm dünyaya
Doom Metal’i tekrar tanıttılar. Aynı misyona sahip bir diğer grupsa
Liverpool’lu Anathema’ydı. (Sonraları gruptan ayrılıp “The Blood
Divine”ı kuran) Darren White’ın vokaliyle Anathema sadece Doom değil genel anlamda metal seven
tüm 90 sonrası gençliğinin en sevdiği gruplardan biri oldu. Sıkılgan kasvetli ve hüzün dolu
müziğiyle döneme damgasını vurdu.
Ayrıca bu yıllarda Doom’un bir diğer önemli temsilci de Earth grubuydu.
(Yanlış anlaşılmasın Black Sabbath değil)
Sabbath’dan en çok etkilenen gruplardan biri olan Earth Doom’un üzerinde öyle
etkili oldu ki yaptıkları müziğe “Drone-Doom” adı verildi. Bu müzik Doom’un daha aşırısıydı.
90’ların ortalarında metal müziğin “deneysel” bir çabaya girişimi Doom
Metal’i de etkiledi. The 3rd and the Mortal gibi gruplar Doom’a daha
atmosferik bir tarz kattılar ve tüm albümleri boyunca (belki de ilk kez)
bir bayan vokal kullandılar. Bu deneysel girişimler şu anda var olan
pek çok Doom Metal türünün ortaya çıkmasına sebep oldu; Esoteric Evoken Skepticism gruplarının
yavaş ve “duygusuz” müziğinden Theatre of Tragedy ve
benzer grupların Gothic-Doom Metal türü melez karışımlarına kadar..
Doom Metal’i vuran bu deneyselcilik sayesinde türler arasındaki sınırlar
ortadan kalktı ve doğrusunu söylemek gerekirse Doom-Metal önüne gelen
her türle çiftleştirilip orijinalliğini yitirdi. Doom Metal’in dev
grupları dahi kendi yarattıkları bu türden uzaklaştı. Ama unutmayalım ki
tüm bu yeni tarzların yanında halen 80’lerin klasik Doom Metal’ini
yapan pek çok grupta mevcut...
Thrash
Hardcore ve metal birbirine zıt giderken
yepyeni bir tür punk’ın şarkı söyleme
stili ve müzikal özelliğiyle metal rifflerinin ve
kültürünün birleşimiyle ortaya çıktı. Genellikle bir dakikanın altında
süren muhalif şarkılar dinleyiciyi riff’lerle sersemletiyordu...Vokaller
neredeyse tellal ya da çığırtkanlar gibi yüksek sesli ve şiddetli
bağırıyordu. Müzik genelde düşük kalitede olsa da hızlı ve aniden durulup
coşan gitar tekniği alışılmışın oldukça dışındaydı. Tüm bunların yanında
açılan bu yeni bulvar sayesinde artık siyaset de ebedi olarak metale
girmiş bulunuyordu. Bu yeni türün adı thrash metaldi...
Thrash metalin kökeni 1970’lerin sonuna ve 1980’lerin başına bazı metal gruplarının hardcore punk’ın aşırı
hızını klasik metal
melodilerine eklemesine dayanır. İki grupsa bu yeni formu
belirginleştirme şerefine nail olmuştur: Venom ve tabiki Motörhead..
Tüm bunların ötesinde thrash metal kategorize
etmesi güç bir şey de kanıtlamıştı. Bazı metal fanları ve müziyenleri oluşan bu yeni türü
değişmez sabit bir konsepte oturtmaya çalışsalar da diğerleri bu
kısıtlamaya karşı çıkıp böyle bir sınıflandırmayı gereksiz buldular.
Çünkü iki farklı metal türü arasında geçişler olması genel bir durumdu.
Hatta metal olmayan türlerin bile metal müziğe etkisi oluyordu..
Bazıları 1981 senesini thrash metal için dönüm noktası olarak görse de
çoğu insan için hikaye çok daha eskiye dayanıyordu. Black Sabbath’ın
“Symptom of the Universe”inde (1975) muhtemelen ilk thrash riff’i
bulunuyordu. Hatta “Into the Void” ve “Children of the Grave”den (ikisi
de 1971) bile bahsetmek mümkündü. Speed metalin öncü grubu Judas
Priest’in 1978 yılındaki “Stained Class” çalışmasında da thrash metal
izleri vardı. Grubun bateristi Les Blink’in tempolu ritminin aykırı bir
gitar sounduyla birleştiği Tyrant’ın canlı versiyonu da stüdyo kaydına
göre thrash metale hayli yakındı.
Motörhead’in Overkill’i (1979) New York’lu bir gruba isim olmuştu ve o
grup 1981’de ilk thrash metal şarkısı olarak görülen eseri yapmıştı:
“Unleash the Beast Within”. Çok geçmeden San Francisco’lu Leather Charm
grubu da “Hit the Lights”ı hazırladı. Ama grup dağıldığı için bu şarkı
yapılmadı. Grubun bestecisinin bir sonraki grubu Metallica’ydı böylece Metallica bu
şarkıyı hayata geçirdi. Metal Church grubuysa 1980 ve 81’de
Metallica’nın ve Overkill’in ilk zamanlarında yaptığı müziğe benzeyen
bir iki çalışmayı çoktan kaydetmişti..
İlk thrash demosuysa yine Metal Church
grubunun Red Skies (1981) demosu olabilir. Thrash speed ve power metali
birleştiren bu enstrümantal demo grubun Ekim 1982’de
çıkardığı yeni demosu Four Hymns”in gölgesinde kaldı unutuldu gitti. Yani
Metal Church kronolojik olarak ilk thrash demo çıkaran grup oldu.
Metallica ise ikinci geldi. (Nisan 1982’de “Power Metal” Temmuz 1982’de “No Life
‘til Leather” demoları) Bir kaç ay sonraysa (Kasım 1982) Avrupa’lı
Artillery grubu bir demo doldurdu. “We are the Dead” isimli bu demo daha
çok Black Sabbath’ın müziğine odaklıydı. Metallica kadar hızlı olmasa
da riff’ler birbirine çok yakındı ve demo sonuç olarak bir thrash
demosuydu.
Thrash metal Overkill’in ikinci
demoları “Feel the Fire”ı çıkarması ve Slayer’ın (“Chemical Warfare”
şarkısını içeren) “Haunting the Chapel” EP’siyle 1984’de hız almaya
başladı. Bu çalışmalar thrash metal türüne daha karanlık ve baskın bir
ses özelliği kazandırdı. Bir sene sonra Artillery’nin “We are the Death“
albümü de türün hızlanmasına katkıda bulundu. Dave Mustaine’in
Megadeth’ini de unutmamak gerek: Megadeth Judas Priest’in speed
metaliyle thrash riff’lerini
birleştiren müziğiyle (özellikle “Rust in Peace”-1990 ile) çorbadaki tuz
miktarında önemli bir paya sahip oldu.
1986 yılı tür için gayet verimli bir yıl oldu. Dark Angel’ın “Darkness
Descends” albümü gelmiş geçmiş en sağlam ve hızlı thrash albümlerden
biri olarak görüldü. “Reign in Blood” (Slayer) bir klasik olarak kabul
edildi. Alman grubu Kreator “Pleasure to Kill” ile
türe yeni standartlar getirdiği gibi death metal üzerinde de hayli
etkili oldu. Megadeth hayli teknik bir albüm olan “Peace Sells”i
çıkardı. Metallica’nın “Master of Puppets” albümü ise thrash müziği çok
daha ilerilere taşıdı türün adeta sınırlarını
aştı.
80’lerin sonuna yaklaşılırken thrash metal son sürat hızına devam
ediyordu. Bu senelerde tür pek çok alt dala ayrılmaya başladı Death ve Possessed gibi
pek çok grubu da etkiledi. Possessed ilk death metal gruplarındandı ve
thrash metalden etkilenip belki de ilk death-thrash klasiği “Seven
Churches” albümünü çıkardı. Bazı gruplar da Megadeth’in ilk dönemlerinde
yaptığı gibi speed ve thrash metali birleştirdi. Helstar Heathen ve Testament gibi
gruplar da parlayan gitarlarıyla tanındı.
Neredeyse çeyrek asırı geçen tarihiyle thrash metal türünün en köklü
türleri arasındadır ve en çok tanınan tüm dünyayı sarsan çoğu
efsane metal grubunun da bahşettiği müzik türüdür. Metallica gibi..
Megadeth gibi.. Slayer gibi.. Testament gibi.. Anthrax gibi...
Speed
Speed metal soğuk savaşın ilk
günlerinde heavy metalin anti-sosyal
ve anarşist hardcore punk ile yakınlaşması sonucu ortaya çıktı. Gruplar
genel olarak 1970’erin progresif stilinden etkilenerek ani çıkışlarla bezenmiş patlamaya hazır hardcore
müziğini değiştirip metali; hızlı fakat kontrol edilebilir daha çok teknik
kullanımını gerektiren bir müzik haline getirdiler. Şarkılar genel
olarak savaş kirlilik nükleer silahlar ve
egemenlikler üzerine kuruluydu. Bu müzik oldukça kompleks ve yaratıcılık
gerektiren bir hal alırken kabaca rock tabanlı
müziği temel alarak arkasından gelen death metal thrash ve grindcore’a da
öncü oldu..
Speed metal genel olarak thrash
metalle karıştırılan fakat daha melodik ve daha az punk öğeler içeren
bir heavy metal uzantısıdır.. Türün öncü grubu olarak Judas Priest
gösterilir.. 1990’da çıkardıkları “Painkiller” albümü kısa-süratli riffleri uzun gitar soloları ve
düelloları ve tabi ki Rob Halford’un inanılmaz vokali ile speed metalin
ne olduğunu anlatabilecek en iyi örnektir.
Speed metal insanların aklında ‘heavy
metalin hızlısı işte’ şeklinde yer etmiştir ki bu büyük bir
genellemedir.. Sonuç olarak diğer gruplar da bu akım içerisinde
kendilerine yer aramaya başlamışlardır. Motörhead bu akıma kendini
vermiş ve tarzını speed metal olarak belirlemiştir hatta black metal
efsanelerinden Venom bile bazen bu tarzdan etkilenmiştir.. Thrash metal
de hızlı bir tür
olduğu göz önünde bulundurularak speed metalin alt türü gibi
tanımlamalara maruz kalmıştır.
Thrash death power speed vb. tür isimleri
aslında yeni sayılır. 1980’lerde bu terimler iç içe geçmeye başlamıştır.
Venom (black speed metal) kendilerini ‘power metal’ olarak lanse
etmişlerdir (bu olayın Bon Jovi kişisinin heavy metal yaptığını
söylemesi ve piyasadan olumlu tepki almasıyla gerçekleştiği söylenir) ve
Metallica (thrash) aynı terimi kendi kartları üzerinde bile
kullanmıştır. Motörhead ise speed metalden fazlasını yapmaktadır..Speed
metali heavy metal punk ve rock’n roll
öğeleri kullanarak icra etmektedir..
Tarihteki ilk speed metal şarkısı 1970’de Black Sabbath
“Paranoid”ine Deep Purple’nin “Speed
King”ine karşın yine Deep Purple’nin 1972 de çıkardığı “Highway Star”ı
olarak kabul edilir. Her ne kadar “Highway Star” metal camiasına speed
olarak tanıtılsa da şarkı gitar ve klavye soloları riffleri ile 70’lerin
progresif rock’ından hatta klasik müzikten bile esinlenildiği belli
oluyordu...
Daha sonra Helloween’in “Walls of
Jericho” (1985) Motörhead’in live albümü
“No Sleep 'til Hammersmith”(1981) Judas Priest’in live
albümü “Priest in the East”(1979) gibi speed-metal performansları en
sonunda ilk thrash metal kaydı olan “Tyrant”ı doğurdu..
Speed metal günümüzde hala varlığını sürdürebilen türlerden olsa bile
artık yeterli yaratıcılığı barındırmamakta.. “Painkiller” ın 1990’da
ortaya koyduğu standarta erişebilen hatta yaklaşabilen grup henüz ortaya
çıkmadı. Alman "Gamma Ray" ile "Primal Fear" son dönemde türün en
önemli grupları konumundalar.. Tabi Judas Priest ve Motörhead
enselerinde dolaşırken ne kadar iyi olabilirler? belirsiz...
Power
Power Metal müziği Almanya ve İskandinavya öncülüğünde doğmuş ve yoluna
devam etmiştir. Bilinen en eski power metal şarkısı Rainbow'un 1976
yılında çıkardığı "Stargazer" şarkısıdır...
Power metal tam manasi ile 1980'li yılların başında Alman grubu
Helloween ile başladı. Iron Maiden ve Judas Priest'ten etkilenen grup
özellikle "Keeper Of The Seven Keys" albümü ile zirveye ulaştı. Power
Metal aslında 1970'li yılların Rock gruplarından kalma bir mirastır.
Değişen müzikalite içinde 70'li yılların Rock gruplarının müziklerine
biraz daha tempo ve melodi eklenmiştir.70'li yılların gruplarının
kullandıkları kişisel yaşam hikayeleri tarihsel olaylar sosyal yorumlar ve
yaşamın gerçeklerini konu alan şarkı sözlerine ek olarak yeni gelişen
power grupları şarkı sözlerinde kozmolojik veta metafiziksel konular
eklenmiş . Ayrıca bilim kurgu mitoloji ve fantezide
şarkı sözlerinde yer almıştır. Özellikle Tolkien ekolünden gelen gruplar
ön plana çıkmışlardır. (Blind Guardian Iced Earth ve son
zamanlarda Elvenking)
Power metalde vokaller genellikle normaldir. Yani bir death metal vokali
gibi değildir. Bununla beraber iyi bir power metal vokalisti olmak için
gerçekten güçlü bir sese ihtiyaç vardır. Vokal oyunları yapabilecek sözlerdeki duyguyu vokali
ile verebilecek iniş ve çıkışları yapabilecek ses eğitimli kişiler
tercih edilir. Genelde konservatvuar eğitimi almış kişiler ön
plandadır.Power metal grupları klasik metal grupları düzenindedir iki gitar bir bas gitar bateri ve vokalden
oluşur. Bazı gruplar klavye de kullanmıştır. İtalyan Rhapsody gibi
gruplar ise senfonik enstrümanlar (keman yan flüt pan flüt viola vb..) kullanarak
müziklerini zenginleştirmiştir.
Geri: MetaL TürLeri
Power Metal Heavy metalden müzik
ritmi (buradaki anlatım 4/4 ve 3/4
lük müzik altyapıdır metronom kullanılarak
yapılan üzerinde ciddi
çalışma ve emek harcanan müzik altyapısı)
ve tempoyu almıştır.Şarkılarda
inişler ve çıkışlara çokça
rastlanır. Bir power şarkısını dinlerken
sözlerini anlamasanızda
vokalistin ses tonundan şarkıdaki mutluluğu yada
üzüntüyü melankoliyi hemen
yakalayabilirsiniz.Vokal genelde
gruptaki diğer elemanların arka alan
vokalleri ile beslenir bir koro havası
yaratılır. Gitar riffleri daha komplike üzerinde çalışılmış
yüksek gitar tekniğine dayanan
rifflerdir.Zaman zaman akustik gitar
kullanılarak daha melodik bir
hava yaratılır.Bas gitar ve bateri genelde
ritm enstrümanları olarak
kalır ve ön plana çıkmazlar.
Thrash metalin içindeki o sertliğe
karşın power metaldaki melodi;
dinleyicileri iki ayrı
kitleye bölmüştür. Fakat Iron Maiden ve Judas
Priest'in öncülüğünü
yaptığı power metalde daha sonra Amerikan kaynaklı
gruplar devreye
girmiştir. Attacker Jag Panzer Iced Earth Liege Lord Savatage ve Queensryche.
Buna karşı olarak Avrupa'dan
Helloween Gamma Ray Blind Guardian Running Wild ve Grave
Digger ön plana çıkmışlardır.
Burada özellikle iki gruba özel paragraf
açmak gerekir Blind
Guardian ve Iced Earth. Tartışmasız power metal
müziğin en iyi ve en
ünlü gruplarıdır.
Blind Guardian :1988 yılında müziğe
başlayan Almanya'lı bir gruptur ve
çok ciddi bir Tolkien hayranıdır.
Hatta "Yüzüklerin Efendisi" serisi
çekildiği zaman çok
tartışılmıştı filmin müziklerinin Blind
Guardian tarafından yapılması
yönünde...Grubun vokalisti Hansi "Hiçbir
ücret almadan filmin
müziklerini yapmak isteriz" demişlerdi ama Peter
Jackson (Yönetmen)
olaya biraz ticari baktığı için Enya gibi şarkıcıları
seçti.
Hayranlar açısından bu büyük bir hata idi ve büyük
hayalkırıklığı
yarattı. Grup 1998 de çıkardığı Nightfall in Middle-Earth
albümünde
tamamı ile Yüzüklerin Efendisini konu almış ve bütün şarkılar
bu
seri üzerine yazılmıştı.FRP ve Tolkien hayranları; müzik zevkiniz ne
olursa olsun eğer bu albümü
dinlemediyseniz çok şey kaçırmışsınız
demektir. Acil olarak albümü alın
ve sözleri ile beraber albümü
hazmedin.(Her ne kadar FRP ve Power Metal
iç içe geçmiş iki kültür
gibiysede birbirinden haberi
olmayan fanlar hala mevcut.)
Iced
Earth : 1991 yılında Iced Earth albümü ile müzik piyasasına dalan
grup gerek müzik
teknikleri gerekse şarkı kaliteleri ile
hemen diğer gruplardan sıyrılmış
ve kendilerini göstermiştir .
Efsanevi Melancholy şarkısını dinlememiş
metal dinleyicisi hemen
hemen yoktur denilebilir. Son çıkardıkları 2004
Glorious Burden
albümünde Amerikan İç savaş tarihine değinen grup Power Metal tarihinin en
iyi iki grubundan birisi olmayı
haketmiştir.
Son senelerde değişik ülkelerden gruplar
piyasaya çıkmış ve gerçekten
son derece kaliteli albümler
yapmıştır.Bunların en önemlileri
Finlandiya'dan Sonata Arctica Brezilya'dan Angra italya'dan Rhapsody ve
Elvenking gruplarıdır.
Gothic
(Goth)
Goth Metal (Gothic Metal de denir) doom metal heavy metal ve orjinal
gothic tarzının arasındaki geçiş
gibidir. 1990’ların sonunda Avrupa ve
A.B.D. topraklarında ortaya
çıkan bu tarzı aslında kategorize etmek çok
zordur. Bazı
dinleyiciler ve müzisyenler metalin konsepti hakkında
çok katıdırlar; onlar için
belli bir tür ve o türlerin alt kolları
vardır. Fakat bazı
dinleyiciler ve müzisyenler de böyle ayrımlara sonuna
kadar karşı
çıkarlar. Metal ezgileri barındırmayan türlerden etkilenip onları metal ile
harmanlayan bir türdür gothic metal.
Aslında
Gothic metal; Celtic Frost bir kaç yıl sonra
Paradise Lost ve Theatre of Tragedy
gibi bayan vokal melodik klavye ve ağır
doom riffleri kullanan gruplardan
evrimleşmiştir. Type O Negative My Dying Bride ve
Anathema gibi gruplar da temel olarak
insanı ürperten klavye ezgileri ve
ağır hüzünlü havasıyla dikkat
çeker. Bayan vokalleri ve death metal
gırtlağıyla metal tarihinin
ilk gothic şarkısı olarak Paradise Lost’un
“Gothic” albümündeki aynı
isimli "Gothic" gösterilir. Albüm The Gathering gibi
gruplara hatta Paradise Lost’un
kendisine bile ilham kaynağı olmuştur.
Theatre of Tragedy Tristania ve Sins of Thy
Beloved gibi Norveçli gruplar zaten müziğin var olan
karanlık ve iç acıtan havasına
eşsiz vokaller ekleyerek goth metali
bambaşka boyutlara taşıdılar.
Ortaçağa ait klasik öğelerin de -
Gregorian İlahi koroları kilise orgları yan flütler viyolonlar ve operatik
bayan vokaller- eklenmesiyle doom
metal riffleriyle bezenmiş olan müzik kendi sağlam yapısının
üzerine bir kat daha çıkarak
büyüleyici bir tarza dönüştü. “İskandinav
Goth Metal” olarak bilinen
tarz sık sık black metale kaymasıyla birkaç
tür dinleyicilerinin
dikkatini çekti.
1990’ların sonlarına doğru gelirken ortaya
daha yumuşak bir goth metal
tarzı çıktı. Bu tarzı benimseyen gruplar
da temel olarak kendilerine
bayan vokali belirlediler ama doom
metal öğelerinden ve erkek death
vokallerden uzak durdular. The
Gathering Within Temptation Lacuna Coil ve Lacrimosa
gibi gruplar bu tanıma uyan
soft gothic gruplarıdır. Bu gruplardan
bazıları aynı zamanda müziğe
elektronik sesler veya klasik rock müziğini
ekleyerek daha geniş
kitlelere yayılma amacı güttüler.
Genel olarak Gothic metal’in
sözleri de belirli konular üzerine
sabitlenmişti; din ve Tanrı cennet-cehennem romantizm korku depresyon matem boşluk ve ölüm.
Dünyayı baz alacak olursak Gothic Metal genel olarak
Kuzey Avrupa’da özellikle de
Norveç’te metal türleri arasınada en
yaygın olanıdır.
N.W.O.B.H.M
(New
Wave Of British Heavy Metal)
Heavy Metal'in içinde yeni bir on
senelik devir açılmıştı "New Wave Of
British Heavy Metal" yada
kısaca NWOBHM olarak adlandırılan bu müzik
türü Heavy Metal için
yeni bir soluk getirmişti.70'li yılların sonu ile
80'li yılların
başlarında ortaya çıkan bu müzik akımı sayesinde pek çok
genç
müzisyen hırs kazanmışlar ve müzik piyasasına girmişlerdir. Neyse
onlardan
ileride bahsedeceğiz. N.W.O.B.H.M (Yeni Dalga İngiliz Heavy
Metali)
müziğinin göze batan grupları Iron Maiden Saxon ve Diamond Head
olarak dikkat çekmti. Bu gruplar
hala aktif müzik hayatının içindedir ve
20 senelerini çoktan aşıp
onlarca albüm yapmışlardır.
Aslında İngiliz kökenli bir çıkış
olan bu müziğin önderlerinden AC/DC İskoçya doğumlu ama ufak
yaşlarında Avusturalya'ya göç
etmiş iki kardeş Angus ve Malcolm Young
tarafından kurulmuştur.
Sonra efsanevi vokalistleri Bon Scott ile
tanışıp tam manası ile
harekete geçmişlerdir.1974-1980 yılları arasında 9
albüm çıkaran
AC/DC özellikle 1974 T.N.T 1976 High Voltage 1979 Highway To Hell
albümleri ile tarihe geçmişler 1980 yılında vokalistleri
Bon Scott'un trajik ölümünden
sonra Brian Johnson ile yoluna devam eden
grup günümüze kadar 22
albüm çıkarmıştır..
Iron Maiden için burada çok şey
anlatmamız manasız olur Linkleri Yalnızca
Üyelerimiz Görebilmektedir altından
bulup grubun tarihsel gelişimini
okuyabilirsiniz.. . Yanlız şunu
söylemek gerek N.W.O.B.H.M'in kabul
edilmesini ve bilinmesini sağlayan
temel grup Iron Maiden'dir. Steve
Harris karizması ve üstün müzik
yeteneğini konuşturup grubu her zaman
ayakta ve bir numara tutmasını
bilmiştir. Hemen her albümünde ayrı bir
konuyu işleyen Iron
Maiden'in bir albümünde eski mısır dönemine giderken
bir başkasında
uzaya bir başkasında satanik içeriği görebiliyorsunuz.
Motörhead
grubu da karizmatik vokalisti Lemmy önderliğinde büyük
kitleleri
peşinden sürüklemiş 1975 de başlayan müzik süreçlerini
günümüze
kadar sürdürmüşlerdir.22 albüm 4 konser Videosu ve DVDsi
çıkartması
grubun ne kadar üretken ve önemli olduğunun en önemli
ıspatlarından
birisidir.Grubun Overnight Sensation adlı fan klubü bir
Motorhead
Tribute albümü çıkarma fikrini ortaya attı ve dünyanın değişik
ülkelerinden gruplar Motörhead grubunu bir Tribute albüm ile
onurlandırdılar.
Bu
çok bilinen 3 önder grup haricinde N.W.O.B.H.M müziğinin diğer
bilinen
önemli grupları arasında Diamond Head Raven ve Saxon gruplarını
sayabiliriz. Burada önemli sayılacak
grupların başında Diamond Head
gelmektedir. Heavy Metal dünyasının
en ünlü gruplarından Metallica Diamond Head grubundan
esinlenmiş ve onları örnek
almıştır. Metallica'nın bateristi Lars Ulrich
Metallica kurulmadan
önce bir süre Diamond Head grubunda bateri
çalmıştır. Belirtmek
gerekir ki Metallica'nın ünlü
şarkılarından "Am I Evil" aslında
Metallica tarafından bestelenmiş bir
şarkı değildir. Şarkı Diamond
Head grubuna aittir Lars Ulrich Diamond Head
ile olan iyi ilişkilerini
kullanarak bu şarkıyı 1984 yılında
çıkardıkları "Creeping Death"
albümünde çalmışlardır.Görüldüğü gibi
N.W.O.B.H.M müziğinin
önderlerinden birisi Heavy Metal tarihin en
ünlü gruplarından Metallica'yı
nasıl etkilemiş ve müziğe atılmalarına
sebep olmuştur. Iron Maiden
grubundan etkilenen grupları saymakla
bitiremeyiz. Anlaşıldığı gibi
bu müzik akımı dünya üzerinde onlarca
gruba ilham vermiş ve onları
yüreklendirmiştir..
Bu akım içinde bir gruba ayrı parantez açmak
gerekir. Venom.... Cronos Mantas ve Abaddon 1979
yılında bir araya gelip Venom
grubunu kurdular. Abaddon'un sözlerini
yazdığı ilk şarkı grubun
türünün ilk ışıklarını veriyordu "Live Like An
Angel Die Like A Devil =
Melek gibi yaşa Şeytan gibi öl" . Black
Sabbath ile beraber Şeytan
objesini şarkı sözlerinde kullanan grup ünlü "Welcome To Hell" albümü
ile herkesi şaşırtmış bir anlamda Black Metal
müziğinin resmi doğuşunu
müjdelemiştir. Venom'un bir başka özelliğide
grup üyelerinin gerçek
isimlerinin yerine takma isim kullanmalarıdır
"Cronos" yunan
mitolojisinde baş tanrı Zeus'un babası "Mantas" = 1600'lü
yıllarda İngiltere'ye göçen bir
kızılderili kabilesinin reisinin adı "Abaddon" ibranice olup
cehennemde yaşayan bir zebaninin
ismidir. Venom'un çıkışı günümüz Black Metal
gruplarının hemen hepsine ilham
vermiş ve grupların isimlerinden grup
elemanlarının takma isimlerine
kadar mitolojik mistik ve satanik
öğelerden seçilmiştir..
Son
söz olarak önemsiz gibi görülen N.W.O.B.H.M aslında bugün var olan
bütün
heavy metal müzik dallarının hemen hepsini etkilemiştir (gerek
müzikalite
açısından gerek sahne şovları gerekse ideoloji açısından....)
Hardcore
Hardcore kısa gürültülü ve çok hızlı gitar
değişiklikleri kullanıp öfkeli müzikler yapan
gruplar tarafından şekillendirilen punk rock türünün daha
yoğun ve kuvvetli bir versiyonu
olarak doğdu. Müzik kadar şarkı sözleri de üslup
olarak hayli öfkeli ve çoğu zaman
siyasiydi..
Hardcore müzik akımı Kuzey Amerika’da öncelikle Los Angeles Washington New York City Vancouver Boston gibi büyük
şehirlerde gençliğin öfkesini dile
getirmek için bir araç olarak
başladı. Hatta “A Tribal History”
isimli yazısında yorumcu Steven
Blush’a göre “hardcore punk rock’ın 'varoş
gençlik' için olanıydı.” Çoğu
hardcore grubunun şarkı sözleri sosyal
hiyerarşiye ve sınıf
farklılıklarına oluşan öfkeden doğan bir anarşizm
düşüncesini temel
alıyordu..
“Hardcore” isminin temeli aslen punk rock’ın zamanla
yumuşaması esnemesi ve uyuşturucuyla
alkolden sıyrılmasına
dayanıyordu. Buna tepki olarak 1981 senesinde
Vancouver’lı D.O.A.
grubu “Hardcore 81” isimli bir albüm çıkardı. Ve
hardcore ismi ilk
kez kullanılmış oldu.
Amerikan Hardcore’u...
1976-78 arası
İngiliz punk dalgası gibi Amerikan hardcore’u da
türünün gelişmesi için sıkı ve
sağlam bir hareket içindeydi. Müzik The Ramones Wire ve The Dickies gibi
gruplardan öğeler de
içeriyordu. Amerikan hardcore’un doğuşu için önemli
sayılabilecek
gruplar ise The Germs Middle Class Fear D.O.A. ve özellikle
Washington’lu grup Bad Brains idi.
Los
Angeles’in KROQ radyo istasyonunda “Rodney on the ROQ” isimli bir
radyo
şovu hardcore için büyük önem taşıdı. Hardcore müzik türünün
özellikle
California’da popüler olmasına yardım etti. Hardcore müziği
tanıtan
Flipside Maximum RocknRoll ve
benzeri dergiler de tüm ülkeyi
dolaştı. Böylece hardcore müzik Amerika’da şiddet ve
öfkeyi temsil eden müzik türü
olarak bilinmeye başladı. Bu durum
özellikle “The Decline of Western
Civilization” isimli bir filmden sonra
oluştu. Çünkü filmin şiddet
sahnelerinde hardcore müzik kullanılıyordu.
Hardcore müzik ayrıca
kaykay ve benzeri adrenalin dolu şehir
sporlarıyla da bağdaşmış
oldu.
1980 ve 1984 arası yani hardcore’un ilk
dönemi olarak tabir edilen
periyodda etkili olan gruplarsa şunlardı:
Washington’lu Minor Threat Los Angeles’lı Black Flag Vancaouver’lı D.O.A. Toronto’lu Zeroption Boston’lu S.S.Decontrol
ve tabiki halen aktif olan San
Francisco’lu ünlü grup Dead Kennedys.
Black Flag grubunun 1981’de
çıkan albümü “Damaged” hardcore müziğin
agresifliğini müzikal
anlamda içeriyordu. Çok geçmeden yarı militan bir
grup olarak müzik
hayatına başlayan S.S.Decontrol agresif ve asi
Amerikan gençliğinin
lideri oldu hardcore’un dahi
sınırlarını aştı. Bu tip kült grupların
etkisi halen sürmekte..
Amerikan Hardcore’unun Etkisi
Hardcore özellikle Amerika’da rock
müzik üzerinde etki sahibi
oldu. Heavy metal grubu Metallica metal ile hardcore’u ilk
birleştiren gruplardan biriydi.
Metalin tekniği ve gitarını hardcore’un hızıyla ve
agresifliğiyle
birleştiriyorlardı. Bu tip müzikler sonraları thrash
metal ya da
alternatif speed metal adıyla anılmaya başlandı.
Metallica’nın
yanında Megadeth ve Slayer da benzer tarzlarda müzikler
yaptılar..
1985’te
New York’lu grup S.O.D (Stormtroopers of Death) “Speak English or Die”
albümünü çıkardı. Albüm heavy
gitar soundu hızlı baterisi ve gitar
riff’leriyle thrash metale yakın
olmasına rağmen aslen thrash’ten
ayrılıyordu. Çünkü albümde gitar solosu
hiç yoktu ve bol bol “mosh”
olarak tabir edilen bozuk gitar
cızırtıları vardı. Suicidal Tendencies
(ilk yılları) ve DRI gibi
gruplar da buna benzer müziklere sahipti.
Grunge da hardcore’dan
etkilenen müzik türleri arasındaydı. Eski grunge Black Sabbath ve Black
Flag’den etkilense de Mudhoney ve
Nirvana gibi gruplar bu sound’u punk
içinde ele alıyordu. İşin aslı bir keresinde Nirvana’nın
lideri Kurt Cobain müziklerini
tarif ederken “Black Flag ve Black
Sabbath’dan etkilendiklerini”
açık açık söylemişti. Bu durum Amerikan
hardcore’un 90’larda tekrar
yenilendiğini gösteriyordu.
Kuzey Amerika dışında
hardcore müziğin etkisinin o kadar yaygın olduğunu
söylemek zor.
İngiltere’de The Exploided ve The Anti-Nowhere League bu
tip
müzikler yapıyordu aynı zamanda diğer
hardcore grupları gibi sosyal
konulara da değiniyordu. Bu gruplar
aslında Sham 69’dan etkilenmişti
ve müzikal anlamda Amerika kadar
agresif değillerdi...
Hardcore
her ne kadar 80’lerde boy gösteren bir müzik akımı olsa da
halen
hardcore benzeri agresif punk rock ya da hardcore metal yapan
gruplar
yok değil. Aslen 80’lerin sonunda hardcore misyonunu tamamlamış
ve
polüleritisini kaybetmiştir. Ama günümüzde bu türü başarıyla temsil
eden
(ve büyük bir çoğunluğu doğal olarak Amerika’lı olan) halen pek çok
grup vardır...
Grindcore
Thrash ve diğer geçiş
türlerinin artıklarından doğan grindcore death metal vokali ile
bol enerjili hardcore rifflerinin
akışını kromatik ve sayı
sistemleri tabanlı kompozisyonlarla
sağlayan veya ani çıkışlar ve gelişi
güzel çalınan enstrümanlarla
tanımlanabilir..
Grindcore heavy metalin en uç
noktası olarak death metal thrash metal ve hardcore
punk birleşmesinden meydana
geldi.1980’lerin başında Siege RI ve Repulsion Sore Throat gibi
Amerikalı ve İngiliz proto-grindcore ve
hardcore punk grupları
dikaktlerin bir anda bu tür üzerine
çekilmesini sağladılar..
Aslında bu ilk grindcore gruplarının
çoğu hatta hepsi hala
karanlıktalar ve bilinmiyorlar.
Örnek olarak Siege grubu sadece ‘Drop
Dead’ demosu ile Repulsion ise
Carcass elemanlarının sahip olduğu
Necrosis Recordstan çıkan
‘Horrified’ albümü ile mevcutlar metal
piyasasında..
Hemen
herkesin kabul ettiği gerçek şudur ki ilk gerçek grindcore grubu
İngiliz
Napalm Death’tir.. Zira türe adınıv eren de grubun bateristi
Mick
Harris olarak yer alır metal tarihinde.. Grindcore n kadar çok
gelişse
de; yırtıcı gitarı lokomotif gibi baterisi
ve çok kısa süreli şarkılarıyla
kendilerini belli etmektedir.. (Napalm
Death’e ait 0.75 saniyelik
‘You Suffer’ hala dünyanın en kısa şarkısı
rekorunu elinde
bulundurmaktadır.Ayrıca bu parçanın yine bir diğer
grindcore grubu
Spazz tarafından yapılmış cover'ı olduğunuda
belirtelim..Parçaları
burdan indirebilirsiniz..[Napalm Death]::[Spazz])
Alt türlere
gelirsek ; grindcore kesinlikle kategorize edilmesi çok zor
bir
türdür. Bazı dinleyiciler ve müzisyenler kafalarında bir tür - alt
tür
belirleseler de geri kalanları bu kategorizasyonun müziği
kısıtlamaktan
başka birşey olmayacağı görüşündeler.
Alt Türleri
Political
Grindcore : Bu alt tür politik şarkı sözleri ve zaman zaman
crust
punk ile peace punk hareketine yatkınlığıyla ortaya çıkıyor..
Bütün
alt türler arasında ilk grindcore gruplarına en yakın müziki
benimsiyor.
Goregrind
: Bu alt türün öncüsü kesinlikle Carcass’tır.. Genel olarak
gore
vahşet temalı sözleri kullanan bu alt tür teknoloji destekli
vokalleriyle de dikkat çekmektedir..
Bütün bu alt türler arasında
tartışmasız en ticari olanıdır..
Cybergrind
: Cybergrind tamamen bilgisayar teknolojisi üzerine kurulmuş
klasik
metal enstrümanlarından uzak bir alt türdür...
Progressive
Progresif
metal (ya da kısaca prog metal) 80’lerin ortalarında çıkış
yapmış progresif rock ile
heavy metalin bir birleşimidir.
Çıktığı dönemde kalabalık olmayan ama
sadık bir dinleyici kitlesine
ulaşmış ve her geçen gün
büyüyerek bugün köklü ve sağlam
bir tür haline gelmiştir. Progresif
metal progresif rock
geleneğinden miras aldığı alışık
olunmayan caz diğer türlerin karışımı
öğeler kullanmış ortaya dinlemeye değer
orijinal bir metal türü
çıkarmıştır.
80’lerde geniş kitlelere ulaşamayan ve çapını
aşamayan progresif metal
özellikle Queensryche ile hız kazandı ve
90’larda son sürat büyümeye yayılmaya başladı.
Queensryche heavy metal ve hair
metalden kopup gelerek ilk progresif
öğeleri kullanmış gruplardan biri
oldu. 1983'te Seattle/ABD'de
kurulan grup bu kentten çıkan diğer
grupları aksine grunge'la hiç
ilgisi olmayan apayrı bir çizgide müzik
hayatına başladı. Judas
Priest Rush Yes King Crimson gibi
grupların etkisindeki müziğine çeşitli
öğeler kattı ve türün öncüsü
konumuna geldi. Şu anda bir klasik
olarak gösterilen grubun “Operation
Mindcrime” (1988) albümü heavy
metal gitarını progresif kompozisyon
teknikleri ve diğer progresif
rock öğeleriyle birleştirdi ve türün
gelmiş geçmiş belki de en iyi
albümü oldu. Bu albüm hem tempolu ve
istikrarlı müziği hem de
lirikleriyle işlediği karanlık temayla ayrıca
bir konsept (bütün
halinde konulu) albümdü. Konsept albümler “Operation Mindcrime”dan
sonra progresif metale has
önemli bir öğe de oldu.
Türün diğer çok önemli bir grubu da Dream
Theater oldu. Modern progresif
metalin efsane grubu haline gelen
Dream Theater için her şey 1986
senesinde başladı. Gitarist John
Petrucci ve bas gitarist John Myung’un
Boston’da kurduğu grup klasik
ve geleneksel metalden çok daha orijinal
bir şeyler yapmaya karar
verdi ve caz müzikten aşırı kompleks gitar
tekniklerine kadar bir
karışım oluşturup çok önemli bir progresif metal
grubu haline geldi.
1999 yılında çıkardıkları “Scenes From a Memory” ise
tam anlamıyla
muhteşem bir konsept albümdü. Toplam 12 “manzara”dan
oluşan bu albüm
başlı başına filmsel bir senaryoya sahipti ve türün en
iyi
örneklerindendi.
Diğer önemli grup Los Angeles’lı Tool ise
müzikal anlamda diğerlerine
nazaran daha geleneksel bir şekilde
progresif metale yaklaştı ve
müziğine New Age öğeleri de katarak
ilginç bir progresif metal sentezi
yaptı. En iyi metal grubu dalında
Grammy ödülüne sahip bir progresif
metal grubu olarak 90’lara adını
yazdı. 1993 yılının sonunda kurulan
Symphony X ise (adından da
anlaşılacağı üzere) klasik senfonik öğelere ağırlık
vererek progresif metali daha
da ilerilere götürdü.Grubun yaptığı
şarkıları ortalama 10-12dk
uzunluğunda olup destansı bir epik hava
içinde devam eder.
Bu
arada Amerikalı bir başka grup olan Fates Warning’i unutmamak
gerekir.
Özellikle Dream Theater’dan ayrılan klavyeci Kevin Moore (
Dream
Theater’da Space Dye Vest Ytsejam Wait For Sleep gibi
muhteşem şarkılara imza atan kişi )
Fates Warning grubuna dahil olunca
grup iyice çıktasını yükseltti ve
1997 yılında “A Pleasant Shade Of
Gray” adında 12 bölümden oluşan 1
şarkılık 50 dakika süren albüm ile
direk progresif metalin
unutulmazları içinde yer almaya hak kazandılar.
Bu türün diğer
önde gelen grupları Watchtower Threshold Shadow Gallery Damn the Machine ve Ayreon’dir. Bu
grupların ortak özellikleri
müziklerinde death-metal ve jazz müziği
ortak bir potada eritip
farklı bir müzik türü ortaya çıkarmalarıdır.
Progresif rock’ın
metalle buluşması olan progresif metal sadece müziğiyle değil
konsept albümleri ve neredeyse
her biri “deneme” sayılabilecek
lirikleriyle “Düşünen Adamın
Metal’i” olarak ta bilindi. 80’lerden bu
güne hala canlılığını
ve dinleyici kitlesini koruyan heyecan
verici bir metal türü olarak
metal ailesinde önemli bir yere sahip
oldu. Yüksek müzik teknikleri
zaman zaman dinleyicileri cidden
yoracak kadar komplike gitar soloları
ve yuksek klavye partisyonları
ile "progressive" her zaman hazmı
genellikle zor olan bir müzik
türü olarak kalacaktır.
ritmi (buradaki anlatım 4/4 ve 3/4
lük müzik altyapıdır metronom kullanılarak
yapılan üzerinde ciddi
çalışma ve emek harcanan müzik altyapısı)
ve tempoyu almıştır.Şarkılarda
inişler ve çıkışlara çokça
rastlanır. Bir power şarkısını dinlerken
sözlerini anlamasanızda
vokalistin ses tonundan şarkıdaki mutluluğu yada
üzüntüyü melankoliyi hemen
yakalayabilirsiniz.Vokal genelde
gruptaki diğer elemanların arka alan
vokalleri ile beslenir bir koro havası
yaratılır. Gitar riffleri daha komplike üzerinde çalışılmış
yüksek gitar tekniğine dayanan
rifflerdir.Zaman zaman akustik gitar
kullanılarak daha melodik bir
hava yaratılır.Bas gitar ve bateri genelde
ritm enstrümanları olarak
kalır ve ön plana çıkmazlar.
Thrash metalin içindeki o sertliğe
karşın power metaldaki melodi;
dinleyicileri iki ayrı
kitleye bölmüştür. Fakat Iron Maiden ve Judas
Priest'in öncülüğünü
yaptığı power metalde daha sonra Amerikan kaynaklı
gruplar devreye
girmiştir. Attacker Jag Panzer Iced Earth Liege Lord Savatage ve Queensryche.
Buna karşı olarak Avrupa'dan
Helloween Gamma Ray Blind Guardian Running Wild ve Grave
Digger ön plana çıkmışlardır.
Burada özellikle iki gruba özel paragraf
açmak gerekir Blind
Guardian ve Iced Earth. Tartışmasız power metal
müziğin en iyi ve en
ünlü gruplarıdır.
Blind Guardian :1988 yılında müziğe
başlayan Almanya'lı bir gruptur ve
çok ciddi bir Tolkien hayranıdır.
Hatta "Yüzüklerin Efendisi" serisi
çekildiği zaman çok
tartışılmıştı filmin müziklerinin Blind
Guardian tarafından yapılması
yönünde...Grubun vokalisti Hansi "Hiçbir
ücret almadan filmin
müziklerini yapmak isteriz" demişlerdi ama Peter
Jackson (Yönetmen)
olaya biraz ticari baktığı için Enya gibi şarkıcıları
seçti.
Hayranlar açısından bu büyük bir hata idi ve büyük
hayalkırıklığı
yarattı. Grup 1998 de çıkardığı Nightfall in Middle-Earth
albümünde
tamamı ile Yüzüklerin Efendisini konu almış ve bütün şarkılar
bu
seri üzerine yazılmıştı.FRP ve Tolkien hayranları; müzik zevkiniz ne
olursa olsun eğer bu albümü
dinlemediyseniz çok şey kaçırmışsınız
demektir. Acil olarak albümü alın
ve sözleri ile beraber albümü
hazmedin.(Her ne kadar FRP ve Power Metal
iç içe geçmiş iki kültür
gibiysede birbirinden haberi
olmayan fanlar hala mevcut.)
Iced
Earth : 1991 yılında Iced Earth albümü ile müzik piyasasına dalan
grup gerek müzik
teknikleri gerekse şarkı kaliteleri ile
hemen diğer gruplardan sıyrılmış
ve kendilerini göstermiştir .
Efsanevi Melancholy şarkısını dinlememiş
metal dinleyicisi hemen
hemen yoktur denilebilir. Son çıkardıkları 2004
Glorious Burden
albümünde Amerikan İç savaş tarihine değinen grup Power Metal tarihinin en
iyi iki grubundan birisi olmayı
haketmiştir.
Son senelerde değişik ülkelerden gruplar
piyasaya çıkmış ve gerçekten
son derece kaliteli albümler
yapmıştır.Bunların en önemlileri
Finlandiya'dan Sonata Arctica Brezilya'dan Angra italya'dan Rhapsody ve
Elvenking gruplarıdır.
Gothic
(Goth)
Goth Metal (Gothic Metal de denir) doom metal heavy metal ve orjinal
gothic tarzının arasındaki geçiş
gibidir. 1990’ların sonunda Avrupa ve
A.B.D. topraklarında ortaya
çıkan bu tarzı aslında kategorize etmek çok
zordur. Bazı
dinleyiciler ve müzisyenler metalin konsepti hakkında
çok katıdırlar; onlar için
belli bir tür ve o türlerin alt kolları
vardır. Fakat bazı
dinleyiciler ve müzisyenler de böyle ayrımlara sonuna
kadar karşı
çıkarlar. Metal ezgileri barındırmayan türlerden etkilenip onları metal ile
harmanlayan bir türdür gothic metal.
Aslında
Gothic metal; Celtic Frost bir kaç yıl sonra
Paradise Lost ve Theatre of Tragedy
gibi bayan vokal melodik klavye ve ağır
doom riffleri kullanan gruplardan
evrimleşmiştir. Type O Negative My Dying Bride ve
Anathema gibi gruplar da temel olarak
insanı ürperten klavye ezgileri ve
ağır hüzünlü havasıyla dikkat
çeker. Bayan vokalleri ve death metal
gırtlağıyla metal tarihinin
ilk gothic şarkısı olarak Paradise Lost’un
“Gothic” albümündeki aynı
isimli "Gothic" gösterilir. Albüm The Gathering gibi
gruplara hatta Paradise Lost’un
kendisine bile ilham kaynağı olmuştur.
Theatre of Tragedy Tristania ve Sins of Thy
Beloved gibi Norveçli gruplar zaten müziğin var olan
karanlık ve iç acıtan havasına
eşsiz vokaller ekleyerek goth metali
bambaşka boyutlara taşıdılar.
Ortaçağa ait klasik öğelerin de -
Gregorian İlahi koroları kilise orgları yan flütler viyolonlar ve operatik
bayan vokaller- eklenmesiyle doom
metal riffleriyle bezenmiş olan müzik kendi sağlam yapısının
üzerine bir kat daha çıkarak
büyüleyici bir tarza dönüştü. “İskandinav
Goth Metal” olarak bilinen
tarz sık sık black metale kaymasıyla birkaç
tür dinleyicilerinin
dikkatini çekti.
1990’ların sonlarına doğru gelirken ortaya
daha yumuşak bir goth metal
tarzı çıktı. Bu tarzı benimseyen gruplar
da temel olarak kendilerine
bayan vokali belirlediler ama doom
metal öğelerinden ve erkek death
vokallerden uzak durdular. The
Gathering Within Temptation Lacuna Coil ve Lacrimosa
gibi gruplar bu tanıma uyan
soft gothic gruplarıdır. Bu gruplardan
bazıları aynı zamanda müziğe
elektronik sesler veya klasik rock müziğini
ekleyerek daha geniş
kitlelere yayılma amacı güttüler.
Genel olarak Gothic metal’in
sözleri de belirli konular üzerine
sabitlenmişti; din ve Tanrı cennet-cehennem romantizm korku depresyon matem boşluk ve ölüm.
Dünyayı baz alacak olursak Gothic Metal genel olarak
Kuzey Avrupa’da özellikle de
Norveç’te metal türleri arasınada en
yaygın olanıdır.
N.W.O.B.H.M
(New
Wave Of British Heavy Metal)
Heavy Metal'in içinde yeni bir on
senelik devir açılmıştı "New Wave Of
British Heavy Metal" yada
kısaca NWOBHM olarak adlandırılan bu müzik
türü Heavy Metal için
yeni bir soluk getirmişti.70'li yılların sonu ile
80'li yılların
başlarında ortaya çıkan bu müzik akımı sayesinde pek çok
genç
müzisyen hırs kazanmışlar ve müzik piyasasına girmişlerdir. Neyse
onlardan
ileride bahsedeceğiz. N.W.O.B.H.M (Yeni Dalga İngiliz Heavy
Metali)
müziğinin göze batan grupları Iron Maiden Saxon ve Diamond Head
olarak dikkat çekmti. Bu gruplar
hala aktif müzik hayatının içindedir ve
20 senelerini çoktan aşıp
onlarca albüm yapmışlardır.
Aslında İngiliz kökenli bir çıkış
olan bu müziğin önderlerinden AC/DC İskoçya doğumlu ama ufak
yaşlarında Avusturalya'ya göç
etmiş iki kardeş Angus ve Malcolm Young
tarafından kurulmuştur.
Sonra efsanevi vokalistleri Bon Scott ile
tanışıp tam manası ile
harekete geçmişlerdir.1974-1980 yılları arasında 9
albüm çıkaran
AC/DC özellikle 1974 T.N.T 1976 High Voltage 1979 Highway To Hell
albümleri ile tarihe geçmişler 1980 yılında vokalistleri
Bon Scott'un trajik ölümünden
sonra Brian Johnson ile yoluna devam eden
grup günümüze kadar 22
albüm çıkarmıştır..
Iron Maiden için burada çok şey
anlatmamız manasız olur Linkleri Yalnızca
Üyelerimiz Görebilmektedir altından
bulup grubun tarihsel gelişimini
okuyabilirsiniz.. . Yanlız şunu
söylemek gerek N.W.O.B.H.M'in kabul
edilmesini ve bilinmesini sağlayan
temel grup Iron Maiden'dir. Steve
Harris karizması ve üstün müzik
yeteneğini konuşturup grubu her zaman
ayakta ve bir numara tutmasını
bilmiştir. Hemen her albümünde ayrı bir
konuyu işleyen Iron
Maiden'in bir albümünde eski mısır dönemine giderken
bir başkasında
uzaya bir başkasında satanik içeriği görebiliyorsunuz.
Motörhead
grubu da karizmatik vokalisti Lemmy önderliğinde büyük
kitleleri
peşinden sürüklemiş 1975 de başlayan müzik süreçlerini
günümüze
kadar sürdürmüşlerdir.22 albüm 4 konser Videosu ve DVDsi
çıkartması
grubun ne kadar üretken ve önemli olduğunun en önemli
ıspatlarından
birisidir.Grubun Overnight Sensation adlı fan klubü bir
Motorhead
Tribute albümü çıkarma fikrini ortaya attı ve dünyanın değişik
ülkelerinden gruplar Motörhead grubunu bir Tribute albüm ile
onurlandırdılar.
Bu
çok bilinen 3 önder grup haricinde N.W.O.B.H.M müziğinin diğer
bilinen
önemli grupları arasında Diamond Head Raven ve Saxon gruplarını
sayabiliriz. Burada önemli sayılacak
grupların başında Diamond Head
gelmektedir. Heavy Metal dünyasının
en ünlü gruplarından Metallica Diamond Head grubundan
esinlenmiş ve onları örnek
almıştır. Metallica'nın bateristi Lars Ulrich
Metallica kurulmadan
önce bir süre Diamond Head grubunda bateri
çalmıştır. Belirtmek
gerekir ki Metallica'nın ünlü
şarkılarından "Am I Evil" aslında
Metallica tarafından bestelenmiş bir
şarkı değildir. Şarkı Diamond
Head grubuna aittir Lars Ulrich Diamond Head
ile olan iyi ilişkilerini
kullanarak bu şarkıyı 1984 yılında
çıkardıkları "Creeping Death"
albümünde çalmışlardır.Görüldüğü gibi
N.W.O.B.H.M müziğinin
önderlerinden birisi Heavy Metal tarihin en
ünlü gruplarından Metallica'yı
nasıl etkilemiş ve müziğe atılmalarına
sebep olmuştur. Iron Maiden
grubundan etkilenen grupları saymakla
bitiremeyiz. Anlaşıldığı gibi
bu müzik akımı dünya üzerinde onlarca
gruba ilham vermiş ve onları
yüreklendirmiştir..
Bu akım içinde bir gruba ayrı parantez açmak
gerekir. Venom.... Cronos Mantas ve Abaddon 1979
yılında bir araya gelip Venom
grubunu kurdular. Abaddon'un sözlerini
yazdığı ilk şarkı grubun
türünün ilk ışıklarını veriyordu "Live Like An
Angel Die Like A Devil =
Melek gibi yaşa Şeytan gibi öl" . Black
Sabbath ile beraber Şeytan
objesini şarkı sözlerinde kullanan grup ünlü "Welcome To Hell" albümü
ile herkesi şaşırtmış bir anlamda Black Metal
müziğinin resmi doğuşunu
müjdelemiştir. Venom'un bir başka özelliğide
grup üyelerinin gerçek
isimlerinin yerine takma isim kullanmalarıdır
"Cronos" yunan
mitolojisinde baş tanrı Zeus'un babası "Mantas" = 1600'lü
yıllarda İngiltere'ye göçen bir
kızılderili kabilesinin reisinin adı "Abaddon" ibranice olup
cehennemde yaşayan bir zebaninin
ismidir. Venom'un çıkışı günümüz Black Metal
gruplarının hemen hepsine ilham
vermiş ve grupların isimlerinden grup
elemanlarının takma isimlerine
kadar mitolojik mistik ve satanik
öğelerden seçilmiştir..
Son
söz olarak önemsiz gibi görülen N.W.O.B.H.M aslında bugün var olan
bütün
heavy metal müzik dallarının hemen hepsini etkilemiştir (gerek
müzikalite
açısından gerek sahne şovları gerekse ideoloji açısından....)
Hardcore
Hardcore kısa gürültülü ve çok hızlı gitar
değişiklikleri kullanıp öfkeli müzikler yapan
gruplar tarafından şekillendirilen punk rock türünün daha
yoğun ve kuvvetli bir versiyonu
olarak doğdu. Müzik kadar şarkı sözleri de üslup
olarak hayli öfkeli ve çoğu zaman
siyasiydi..
Hardcore müzik akımı Kuzey Amerika’da öncelikle Los Angeles Washington New York City Vancouver Boston gibi büyük
şehirlerde gençliğin öfkesini dile
getirmek için bir araç olarak
başladı. Hatta “A Tribal History”
isimli yazısında yorumcu Steven
Blush’a göre “hardcore punk rock’ın 'varoş
gençlik' için olanıydı.” Çoğu
hardcore grubunun şarkı sözleri sosyal
hiyerarşiye ve sınıf
farklılıklarına oluşan öfkeden doğan bir anarşizm
düşüncesini temel
alıyordu..
“Hardcore” isminin temeli aslen punk rock’ın zamanla
yumuşaması esnemesi ve uyuşturucuyla
alkolden sıyrılmasına
dayanıyordu. Buna tepki olarak 1981 senesinde
Vancouver’lı D.O.A.
grubu “Hardcore 81” isimli bir albüm çıkardı. Ve
hardcore ismi ilk
kez kullanılmış oldu.
Amerikan Hardcore’u...
1976-78 arası
İngiliz punk dalgası gibi Amerikan hardcore’u da
türünün gelişmesi için sıkı ve
sağlam bir hareket içindeydi. Müzik The Ramones Wire ve The Dickies gibi
gruplardan öğeler de
içeriyordu. Amerikan hardcore’un doğuşu için önemli
sayılabilecek
gruplar ise The Germs Middle Class Fear D.O.A. ve özellikle
Washington’lu grup Bad Brains idi.
Los
Angeles’in KROQ radyo istasyonunda “Rodney on the ROQ” isimli bir
radyo
şovu hardcore için büyük önem taşıdı. Hardcore müzik türünün
özellikle
California’da popüler olmasına yardım etti. Hardcore müziği
tanıtan
Flipside Maximum RocknRoll ve
benzeri dergiler de tüm ülkeyi
dolaştı. Böylece hardcore müzik Amerika’da şiddet ve
öfkeyi temsil eden müzik türü
olarak bilinmeye başladı. Bu durum
özellikle “The Decline of Western
Civilization” isimli bir filmden sonra
oluştu. Çünkü filmin şiddet
sahnelerinde hardcore müzik kullanılıyordu.
Hardcore müzik ayrıca
kaykay ve benzeri adrenalin dolu şehir
sporlarıyla da bağdaşmış
oldu.
1980 ve 1984 arası yani hardcore’un ilk
dönemi olarak tabir edilen
periyodda etkili olan gruplarsa şunlardı:
Washington’lu Minor Threat Los Angeles’lı Black Flag Vancaouver’lı D.O.A. Toronto’lu Zeroption Boston’lu S.S.Decontrol
ve tabiki halen aktif olan San
Francisco’lu ünlü grup Dead Kennedys.
Black Flag grubunun 1981’de
çıkan albümü “Damaged” hardcore müziğin
agresifliğini müzikal
anlamda içeriyordu. Çok geçmeden yarı militan bir
grup olarak müzik
hayatına başlayan S.S.Decontrol agresif ve asi
Amerikan gençliğinin
lideri oldu hardcore’un dahi
sınırlarını aştı. Bu tip kült grupların
etkisi halen sürmekte..
Amerikan Hardcore’unun Etkisi
Hardcore özellikle Amerika’da rock
müzik üzerinde etki sahibi
oldu. Heavy metal grubu Metallica metal ile hardcore’u ilk
birleştiren gruplardan biriydi.
Metalin tekniği ve gitarını hardcore’un hızıyla ve
agresifliğiyle
birleştiriyorlardı. Bu tip müzikler sonraları thrash
metal ya da
alternatif speed metal adıyla anılmaya başlandı.
Metallica’nın
yanında Megadeth ve Slayer da benzer tarzlarda müzikler
yaptılar..
1985’te
New York’lu grup S.O.D (Stormtroopers of Death) “Speak English or Die”
albümünü çıkardı. Albüm heavy
gitar soundu hızlı baterisi ve gitar
riff’leriyle thrash metale yakın
olmasına rağmen aslen thrash’ten
ayrılıyordu. Çünkü albümde gitar solosu
hiç yoktu ve bol bol “mosh”
olarak tabir edilen bozuk gitar
cızırtıları vardı. Suicidal Tendencies
(ilk yılları) ve DRI gibi
gruplar da buna benzer müziklere sahipti.
Grunge da hardcore’dan
etkilenen müzik türleri arasındaydı. Eski grunge Black Sabbath ve Black
Flag’den etkilense de Mudhoney ve
Nirvana gibi gruplar bu sound’u punk
içinde ele alıyordu. İşin aslı bir keresinde Nirvana’nın
lideri Kurt Cobain müziklerini
tarif ederken “Black Flag ve Black
Sabbath’dan etkilendiklerini”
açık açık söylemişti. Bu durum Amerikan
hardcore’un 90’larda tekrar
yenilendiğini gösteriyordu.
Kuzey Amerika dışında
hardcore müziğin etkisinin o kadar yaygın olduğunu
söylemek zor.
İngiltere’de The Exploided ve The Anti-Nowhere League bu
tip
müzikler yapıyordu aynı zamanda diğer
hardcore grupları gibi sosyal
konulara da değiniyordu. Bu gruplar
aslında Sham 69’dan etkilenmişti
ve müzikal anlamda Amerika kadar
agresif değillerdi...
Hardcore
her ne kadar 80’lerde boy gösteren bir müzik akımı olsa da
halen
hardcore benzeri agresif punk rock ya da hardcore metal yapan
gruplar
yok değil. Aslen 80’lerin sonunda hardcore misyonunu tamamlamış
ve
polüleritisini kaybetmiştir. Ama günümüzde bu türü başarıyla temsil
eden
(ve büyük bir çoğunluğu doğal olarak Amerika’lı olan) halen pek çok
grup vardır...
Grindcore
Thrash ve diğer geçiş
türlerinin artıklarından doğan grindcore death metal vokali ile
bol enerjili hardcore rifflerinin
akışını kromatik ve sayı
sistemleri tabanlı kompozisyonlarla
sağlayan veya ani çıkışlar ve gelişi
güzel çalınan enstrümanlarla
tanımlanabilir..
Grindcore heavy metalin en uç
noktası olarak death metal thrash metal ve hardcore
punk birleşmesinden meydana
geldi.1980’lerin başında Siege RI ve Repulsion Sore Throat gibi
Amerikalı ve İngiliz proto-grindcore ve
hardcore punk grupları
dikaktlerin bir anda bu tür üzerine
çekilmesini sağladılar..
Aslında bu ilk grindcore gruplarının
çoğu hatta hepsi hala
karanlıktalar ve bilinmiyorlar.
Örnek olarak Siege grubu sadece ‘Drop
Dead’ demosu ile Repulsion ise
Carcass elemanlarının sahip olduğu
Necrosis Recordstan çıkan
‘Horrified’ albümü ile mevcutlar metal
piyasasında..
Hemen
herkesin kabul ettiği gerçek şudur ki ilk gerçek grindcore grubu
İngiliz
Napalm Death’tir.. Zira türe adınıv eren de grubun bateristi
Mick
Harris olarak yer alır metal tarihinde.. Grindcore n kadar çok
gelişse
de; yırtıcı gitarı lokomotif gibi baterisi
ve çok kısa süreli şarkılarıyla
kendilerini belli etmektedir.. (Napalm
Death’e ait 0.75 saniyelik
‘You Suffer’ hala dünyanın en kısa şarkısı
rekorunu elinde
bulundurmaktadır.Ayrıca bu parçanın yine bir diğer
grindcore grubu
Spazz tarafından yapılmış cover'ı olduğunuda
belirtelim..Parçaları
burdan indirebilirsiniz..[Napalm Death]::[Spazz])
Alt türlere
gelirsek ; grindcore kesinlikle kategorize edilmesi çok zor
bir
türdür. Bazı dinleyiciler ve müzisyenler kafalarında bir tür - alt
tür
belirleseler de geri kalanları bu kategorizasyonun müziği
kısıtlamaktan
başka birşey olmayacağı görüşündeler.
Alt Türleri
Political
Grindcore : Bu alt tür politik şarkı sözleri ve zaman zaman
crust
punk ile peace punk hareketine yatkınlığıyla ortaya çıkıyor..
Bütün
alt türler arasında ilk grindcore gruplarına en yakın müziki
benimsiyor.
Goregrind
: Bu alt türün öncüsü kesinlikle Carcass’tır.. Genel olarak
gore
vahşet temalı sözleri kullanan bu alt tür teknoloji destekli
vokalleriyle de dikkat çekmektedir..
Bütün bu alt türler arasında
tartışmasız en ticari olanıdır..
Cybergrind
: Cybergrind tamamen bilgisayar teknolojisi üzerine kurulmuş
klasik
metal enstrümanlarından uzak bir alt türdür...
Progressive
Progresif
metal (ya da kısaca prog metal) 80’lerin ortalarında çıkış
yapmış progresif rock ile
heavy metalin bir birleşimidir.
Çıktığı dönemde kalabalık olmayan ama
sadık bir dinleyici kitlesine
ulaşmış ve her geçen gün
büyüyerek bugün köklü ve sağlam
bir tür haline gelmiştir. Progresif
metal progresif rock
geleneğinden miras aldığı alışık
olunmayan caz diğer türlerin karışımı
öğeler kullanmış ortaya dinlemeye değer
orijinal bir metal türü
çıkarmıştır.
80’lerde geniş kitlelere ulaşamayan ve çapını
aşamayan progresif metal
özellikle Queensryche ile hız kazandı ve
90’larda son sürat büyümeye yayılmaya başladı.
Queensryche heavy metal ve hair
metalden kopup gelerek ilk progresif
öğeleri kullanmış gruplardan biri
oldu. 1983'te Seattle/ABD'de
kurulan grup bu kentten çıkan diğer
grupları aksine grunge'la hiç
ilgisi olmayan apayrı bir çizgide müzik
hayatına başladı. Judas
Priest Rush Yes King Crimson gibi
grupların etkisindeki müziğine çeşitli
öğeler kattı ve türün öncüsü
konumuna geldi. Şu anda bir klasik
olarak gösterilen grubun “Operation
Mindcrime” (1988) albümü heavy
metal gitarını progresif kompozisyon
teknikleri ve diğer progresif
rock öğeleriyle birleştirdi ve türün
gelmiş geçmiş belki de en iyi
albümü oldu. Bu albüm hem tempolu ve
istikrarlı müziği hem de
lirikleriyle işlediği karanlık temayla ayrıca
bir konsept (bütün
halinde konulu) albümdü. Konsept albümler “Operation Mindcrime”dan
sonra progresif metale has
önemli bir öğe de oldu.
Türün diğer çok önemli bir grubu da Dream
Theater oldu. Modern progresif
metalin efsane grubu haline gelen
Dream Theater için her şey 1986
senesinde başladı. Gitarist John
Petrucci ve bas gitarist John Myung’un
Boston’da kurduğu grup klasik
ve geleneksel metalden çok daha orijinal
bir şeyler yapmaya karar
verdi ve caz müzikten aşırı kompleks gitar
tekniklerine kadar bir
karışım oluşturup çok önemli bir progresif metal
grubu haline geldi.
1999 yılında çıkardıkları “Scenes From a Memory” ise
tam anlamıyla
muhteşem bir konsept albümdü. Toplam 12 “manzara”dan
oluşan bu albüm
başlı başına filmsel bir senaryoya sahipti ve türün en
iyi
örneklerindendi.
Diğer önemli grup Los Angeles’lı Tool ise
müzikal anlamda diğerlerine
nazaran daha geleneksel bir şekilde
progresif metale yaklaştı ve
müziğine New Age öğeleri de katarak
ilginç bir progresif metal sentezi
yaptı. En iyi metal grubu dalında
Grammy ödülüne sahip bir progresif
metal grubu olarak 90’lara adını
yazdı. 1993 yılının sonunda kurulan
Symphony X ise (adından da
anlaşılacağı üzere) klasik senfonik öğelere ağırlık
vererek progresif metali daha
da ilerilere götürdü.Grubun yaptığı
şarkıları ortalama 10-12dk
uzunluğunda olup destansı bir epik hava
içinde devam eder.
Bu
arada Amerikalı bir başka grup olan Fates Warning’i unutmamak
gerekir.
Özellikle Dream Theater’dan ayrılan klavyeci Kevin Moore (
Dream
Theater’da Space Dye Vest Ytsejam Wait For Sleep gibi
muhteşem şarkılara imza atan kişi )
Fates Warning grubuna dahil olunca
grup iyice çıktasını yükseltti ve
1997 yılında “A Pleasant Shade Of
Gray” adında 12 bölümden oluşan 1
şarkılık 50 dakika süren albüm ile
direk progresif metalin
unutulmazları içinde yer almaya hak kazandılar.
Bu türün diğer
önde gelen grupları Watchtower Threshold Shadow Gallery Damn the Machine ve Ayreon’dir. Bu
grupların ortak özellikleri
müziklerinde death-metal ve jazz müziği
ortak bir potada eritip
farklı bir müzik türü ortaya çıkarmalarıdır.
Progresif rock’ın
metalle buluşması olan progresif metal sadece müziğiyle değil
konsept albümleri ve neredeyse
her biri “deneme” sayılabilecek
lirikleriyle “Düşünen Adamın
Metal’i” olarak ta bilindi. 80’lerden bu
güne hala canlılığını
ve dinleyici kitlesini koruyan heyecan
verici bir metal türü olarak
metal ailesinde önemli bir yere sahip
oldu. Yüksek müzik teknikleri
zaman zaman dinleyicileri cidden
yoracak kadar komplike gitar soloları
ve yuksek klavye partisyonları
ile "progressive" her zaman hazmı
genellikle zor olan bir müzik
türü olarak kalacaktır.
Similar topics
» MetaL TürLeri
» Kanatlı avı türleri
» MIME TİPLERİ Dosya Türleri
» MetaL ÖğretmenLiği
» Power Metal Heavy
» Kanatlı avı türleri
» MIME TİPLERİ Dosya Türleri
» MetaL ÖğretmenLiği
» Power Metal Heavy
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz