Join the forum, it's quick and easy

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mantıksal Pozitivizm Felsefesi Akımı Nedir?

Aşağa gitmek

Mantıksal Pozitivizm Felsefesi Akımı Nedir? Empty Mantıksal Pozitivizm Felsefesi Akımı Nedir?

Mesaj tarafından DonaLd Ptsi Mayıs 24, 2010 7:52 pm

Mantıksal
pozitivizm, Viyana Çevresi olarak adlandılan filozofların felsefi
düşünüş sistemlerini adlandırır. Başlıca temsilcileri Moritz Schlick,
Rudolf Carnap ve Otto Neurath olan bu çevre, yeni pozitivistler ya
da mantıkçı empiristler olarak da adlandırılır. Bu çevrenin
oluşumunda önemli etkisi olan isim Ernst Mach'tır, ki Mach'ın
Viyana'da belirli dönemlerde mantık, fizik ve felsefe profesörlüğü
yaptığı bilinmektedir. Mantıksal pozitivizmin çok farklı konumlardaki
ve disiplinlerdeki filozofları bir araya getiren bir zemin olduğunu
söyleyebiliriz. Söz konusu akımın içinde sayılan/ya da sayılmış olan
belli başlı filozoflar şöyledir; Ernest Nagel, Hans Hahn, Kurt Gödel,
Felix Kaufmann, Philiph Frank, Bertrand Russell, Whitehead,
A.J.Ayer, Wittgenstein.

Felsefi Konum

Mantıksal pozitivizm, 19. yüzyıl sonlarında belirginleşen pozitivizmin
yeniden değerlendirilerek devam ettirilmesidir. Sonradan etkisi
kaybolmakla birlikte 20. yüzyıl felsefesinde çok etkili olmuş, bilim ve
felsefe eksenli tartışmalarda belirleyici bir konum elde etmiştir.
Pozitivizm, bilindiği gibi deneyci (Ampirist) bilgi anlayışını temel
alan, deney ve gözleme dayalı olgulardan hareketle bilginin kaynağını
ve geçerliliğini kabul eden bir yaklaşım biçimidir. Bilginin kaynağı
duyu verileri olmakla kalmaz, aynı zamanda bu duyu verilerinden
kalkarak tümevarımsal bir yöntemle ulaşılan genellemelerle de
yasa'lar oluşur ve bu yasalar pozitivist düşüncede, belirli bir olay
ve olgunun açıklanabilmesi için gerekli olan yasalardır. Bilgi
dış-dünya kaynaklıdır ve bu anlamda dış-gerçekliğe tabidir; buna göre
bilgi ile gerçeklik arasında bir tekabüliyet ilişkisi vardır.
Mantıksal pozitivizme gelindiğinde dil ve mantık alanlarının öne
çıktığı görülür. Mantıksal pozitivizm bu anlamda pozitivizmin
bilim/bilimsellik iddialı felsefi statüsünü devam ettirir; felsefenin
deney dışı kalan niteliğini yadsıyarak, aaaafizik ilan ederek
kendilerine göre felsefeyi doğru bir temel oturtma iddiasındadırlar.
Bilim ve felsefe ikiye ayrı bölüm olarak ele alınır ve felsefenin
görevi dil olarak belirlenir. Buna göre felsefe dil çözümlemeleriyle
sınırlı kalmalı, onlara dayanarak olguları dile getirdiğimiz
önermeler üzerine ve bu önermelerin dilsel bağlamları üzerine
açıklama yapmakla görevlidir. Bu görüş özellikle Wittgenstein
mantıksal pozitivist sayıldığı yaklaşımda belirgin olarak görülür.
Mantıksal pozitivizm, bunlardan hareketle, ikili bir görevi yerine
getirmeyi üstlenir; birincisi, dünyanın bilimsel kavranışında aaaafizik
öğelerin ve teolojik unsurların kuramsal olarak arındırılması ve
ikincisi felsefeye bilimsel bir nitelik kazandırılması.

Felsefi aaaler

Mantıksal pozitivizmin temel felsefi sorununu ya da konumunu anlam ve
anlamsızlık meselesi bağlamında ileri sürmek mümkündür. Buna göre
anlamlı önermeler doğrulanabilirlikleriyle belirlenen önermelerdir.
Doğrulama denilen kavram bu filozoflar için temel önemdedir, çünkü bir
dilsel ifadenin doğru olup olmadığı ve buna bağlı olarak anlamlı olup
olmadığının belirlenmesi bu doğrulama işlemiyle belirlenmektedir. Bir
anlamda bu düşünce akımının öncüsü sayılan Schlick, bir önermenin
anlamının onun doğrulama yöntemi olduğunu belirtir. Doğrulamada
öncelikli olan ise duyusal veriler, yani deney ve gözlemle elde edilen
verilerdir. Böylece mantıkçı pozitivistlere göre, doğrulanabilir
olmayan her şey anlamsızdır, yani aaaafiziktir. Anlamsız önermeler
iki türlüdür; birinciler cümle yapısı itibariyle düzgün olmalarına
rağmen anlamsız olanlardır (mutlak, hiçlik, koşulsuz olan, gerçekte
olan gibi kullanıldığı cümlelerin yapısı doğru fakat anlamca
doğrulanabilir olmayan önermeler). İkinci türdekiler ise cümle
kuruluşları itibariyle anlamsız olanlardır (kuşlar sebzedir gibi
tümceler). aaaafizik olarak belirtilen ve yadsınan önermeler asıl
olarak birinci tür önermelerdir. Bunlar sözde-sorunlardır, çünkü
anlamsızdırlar, deney ve gözlem alanının dışında kalırlar. Mantıksal
pozitivizm, sentetik önermeleri ve mantıksal önermeleri kabul eder,
ancak felsefenin görevini aaaafizik önermeleri çözümlemek olarak
belirtir. Felsefeden aaaafizik arındırmalı ve dünyanın bilimsel
kavranışı ortaya konulmalıdır. Mantıksal pozitivizmin felsefi aaaleri
bu iki temel yaklaşım üzerinden geliştirilmektedir. Dünyanın
bilimsel kavranışı yaklaşımının da ikili niteliği vardır; yukarda
söylenenlere bağlı olarak bunlar, ilkin bilginin temelinde gözlem ve
deneye dayalı olguların bulunması ve ikinci olarak da kesin bir
mantıksal çözümleme ile meydana gelmesidir. Bilimsel etkinlik, bu
noktada, deneysel verileri mantıksal analiz yoluyla çözümlemek ve ortaya
koymaktır.

Eleştiriler

Mantıksal pozitivizm, öncelikle bilgi konusunda empirik felsefenin
aldığı eleştirileri alır. Deney ve gözlemlerin kuram-dışı, her tür
kavramın başlangıç noktası olarak alınması, bazı deney-dışı teorik
kavramların ele alınmasıyla empirizmin bir dogması olarak
eleştirilmiştir ve bu mantıksal pozitivizmi ya da empirizmi de içine
alır. Lenin, Ampriokritisizm olarak adlandırarak Mach'a ve onun
geliştirdiği duyumculuk anlayışına itiraz eder; diyalektik materyalizm
anlayışını doğrulama çabası içinde ortaya konulan bu itiraz, genel
çerçevesi bakımından tartışmalı argümanlarla yürütülmüş olsa da Lenin'in
bu geleneğin ilk eleştiricilerinden biri saymak gerekir. Öte yandan
bilim felsefecisi Karl Popper, bir zamanlar mantıksal pozitivizmin
içindeki isimlerden biri olarak anılmış olmakla birlikte ve ayrıca
halen geliştirdiği bilim görüşünün pozitivist düşünceyle ilişkisi
tartışılır olmakla birlikte, temel ilaaai, yani bilginin temelindeki
doğrulanabilirlik ilkesinin dışında başka bir yol ortaya koymuş, buna
karşı yanlışlanabilirlik ilkesini formüle etmiştir. Yine bilim
felsefesi içinde Thomas Kuhn bilimsel etkinliğin tarihselliğini ve
kuram-yüklü niteliğini ortaya koyarak saf deney ve gözlem eksenli
bilim anlayışının kırılmasında önemli bir alan oluşturmuştur. Paul
Feyerabend ise gözlem ve deneyin sanıldığı kadar saf olamadıklarını
hem kuramsal hem tarihsel örnekleriyle ortaya koymuş,
yanlışlanabilirlik ilkesine rağmen pozitivist bilgi anlayışı içinde
duran hocası Popper'i eleştirmiştir. Feyarebend, bilimsel bulgu
denilen şeylerin kendi başına herhangi bilgiye ayrıcalıklı bir
kuramsal statü kazandırmadığını, bilimsel yöntemin tek ve biricik
yöntem olarak kutsanmasının olanaksız olduğunu öne sürmüştür. Willard
Van Orman Quine'ın empirizme yönelttiği analitik önermeler ile
sentetik önermelerin ayrımı konusundaki eleştiri de ayrıca mantıksal
pozitivistler için geçerlidir. Yapısalcılık ve Postyapısalcılık
felsefeleri ise empirizmi, pozitivizmi ve dolayısıyla mantıksal
pozitivizmi bir bütün olarak kabul edilemez yaklaşımlar olarak
eleştirmişlerdir.














__________________
DonaLd
DonaLd
кσρυкƒям üує-üує
кσρυкƒям üує-üує

<B>Mesaj Sayısı</B> Mesaj Sayısı : 24
<B>Rep Sayısı</B> Rep Sayısı : 21
<B>Kayıt tarihi</B> Kayıt tarihi : 24/05/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz