Farabi'nin Felsefesi
1 sayfadaki 1 sayfası
Farabi'nin Felsefesi
Filozoflar o zamanlar Allah’ın
doğayı nitelikleri ve
onun hayat ilişkisi hakkında sert bir şekilde tartışıyorlardı.
El-Farabi bu konuda hangi durumu
tutuyordu?
El-Farabi her varlığı iki tipe
ayırmıştır. Şöyle yazar : “Varlıklar iki tipten oluşur.
Birinci tipe varlıkları gereksiz
olmayan özden çıkan maddeler aittir. Bu tip maddeler «olası gerçek»
adını alırlar. Diğer tipe daima ve gerekli
varlıkları ortaya çıkan özden oluşan maddeler aittir. Bu tip maddeler
«gerekli gerçek» adını alır.” Olası gerçek nedir?
El-Farabi var olmak için neden
olması gerektiğini; eğer bir şey var olacaksa kesinlikle diğerinin
yardımıyla olacağını söyler. Işık gerçekte sadece güneş
olduğunda var olur. O güneş varsa var olabilir ama kendi doğasında
gerekli varlık olmaz. Eğer güneş varsa o zaman ışık kesinlikle
var olur. Bu olası varlık birinci nedenin varlığını
gösterir zira olası maddeler
sürekli zorunluluğa yani birinci varlığa
gelir. Demek ki olası maddelerin amacı sanki uzak değilmiş de ona varlık verene
gerekliymiş gibidir. Çünkü maddeler kendi kendine varlık
veremez; onlar için sürekli onlara varlık veren kesin bir varlık
olmalıdır.
El-Farabi mutlak varlıktan ne anlıyordu? Filozof şöyle cevap verir :
“Doğasıyla belirtilen varlık eğer var olmayan olarak
farzedilirse bu soyuttur. Onun
varlığı onun dışında
olamaz. O maddelerin varlığı için
birinci neden olur.”
El-Farabi mutlak varlıktan soyut
varlık yani nedensiz
varlık her tür
eksiklikten özgür en değerli ve en eski
varlık her tür madde ve
biçimden bağımsız olarak tanımladığı Allah’ı anlıyordu. “O sentezle olmaz. Allah
tektir ve O’nun ortağı yoktur. Eğer tek olmasaydı o zaman diğerleri
hayatın mükemmelliğinde ona benzerlerdi; ama bu mümkün değil; O bir yönden farklıdır. Bu
bakımdan onlardan her biri diğerinden farklıdır onların varlığının
parçasını oluşturur öyle ki onlarda genel
olan diğerinde özeldir. O zaman parça (sentez) birliği olurdu bu da imkânsızdır. Allah
sadece olur onu belirlemek
(sınırlamak) mümkün değildir zira belirleme
sentezdir.” Allah El-Farabi’ye göre
yarattığı dünyadan uzaktır. El-Farabi Aristo’nun Allah’ın kendi varlığı
dışında kalan ayrıntılarını bilmediği düşüncesini benimsedi.
Bu şekilde felsefenin genel sorununu ideolojik ve teolojik ruh içinde
çözen El-Farabi sonradan çözümünü ilk
baştaki kararında değişiklik yapan ve idealist karardan ayrılan teolojik katmanlar
kütlesi arasında materyalist fikirlerini gerçekleştiren kayıtlar ve
yorumlarla donattı.
El-Farabi bütün hayat sistemini
Yunanistan’ın eski filozoflarının benimsediği teoriye uygun olarak
kurar. Hayat birbirini tamamlayan yıldızların
gösterdiğinden daha uzak karesel biçimli gökyüzünün bileşimidir. Geri
kalan gök yüzlerinden her biri gezegenlerden birini
içine alır. Dünyanın sekiz gökyüzünün hepsi merkezindedir. El-Farabi bu sisteme hareketsiz
yıldızların gökyüzünde yayılan gökyüzünü ekledi ve ona ilk gökyüzü
dedi. Aristo göğün hareket nedeninin
Tanrı olduğunu söylüyordu. “Her gökyüzü akla her hareketsiz gezegen de
akıllı ruha sahiptir.”
El-Farabi gök yüzlerinin hepsini onların hareket etmesini
düzenleyen bir ruhu olduğunu sanıyordu. Bu ruhlar gücünü göğün aklından
alır zira bütün
akıllar güçlerini
hareketin ilk uyarıcısından alırlar. El-Farabi şöyle der : “Daha
gökyüzünün ve yıldızların hareketinde herhangi bir rol oynamayan onuncu
hareket bilinci vardır. Hareket bilinci ayın yörüngesinde
bulunan yani varlık ve
yokluk dünyasının yörüngesinde olan dünya anlamına gelir. Bu bilinç bir
taraftan dünya ruhlarının varlık nedeni diğer taraftan dört temel
elementin (yani suyun havanın ateşin ve toprağın)
gökyüzü yardımıyla varlık nedeni olur. Gökyüzünün hareketinden ve
onlardan birinin diğeriyle ilişkisinden çeşitli oranlarda ve karakter
bakımından çeşitli hareketlerle karışan dört element ve sonuçta beden
oluşur. Dört elementten oluşan beden onun tarafından hareket
yeteneği veren sıcak ve soğuk gücüne bir de onun tarafından
hareketi kavrama yeteneği veren nemlilik ve kuruluk gücüne sahiptir.”
El-Farabi’ye göre bütün beden ilk madde ve biçimden
oluşur. Biçimin temeli biçimi taşıması için
yaratılan maddedir. Madde değişim ve gelişimi
içinde ilk nedenden bağımsız ve sonsuzdur. Burada El-Farabi Aristo’nun ebedi dünya
teorisini izlemiştir. Ama İslâm dogmasının sınırlarını aşmamak için Aristo’nun dünyanın
ebediliği teorisini dünyanın yaratılması
dini öğretisiyle uzlaştırmayı denemiştir.
El-Farabi’ye göre dünya gerekli bir sıra halinde
basamaklar yoluyla biçim ve maddenin oluştuğu ilahi bir yerdir.
El-Farabi Tanrı’yı doğanın kendi
kendine onun süreçlerinin
ise karakter bakımından doğal olduğunun altını çizerek ilk nedenden
dünya yapısı olarak farzeder. Maddenin biçiminin değişmesine
rağmen sürekli bir temeli olduğunu söyler.
Bu şekilde El-Farabi’nin felsefesinin başlangıç prensipleri doğa olaylarının
açıklanmasında acıyı ve Tanrı’nın mutlak kudretini dogmatik olarak
örnek göstermekten ileri gitmeyen İslâm skolastiğine karşı yönelmiştir.
Dünya El-Farabi’ye göre
maddi cisimlerden oluşur : Ateş su toprak ve onlarla aynı
türden buhar alev taşlar ve onlarla aynı
tür cisimler bitkiler hayvanlar. Akıldan yoksun
ve akıllı canlılara doğal cisimler adını verir.
El-Farabi’ye göre ilk elementlerin çeşitli karışımları evreni biçimlendirir.
El-Farabi şöyle der : “Bu şekilde gök cisimlerinin hareketi bu oluşumların birbirine
etkisiyle birleşir ve bu birleşimden büyük diğer karışımların ve
birleşimlerin çokluğu ortaya çıkar. Bu karışımların her tipinde çok
sayıda bireysel cisim oluşur. Gök alanı altında bulunan doğal
cisimlerin varlığının nedenleri bunlardır.”
El-Farabi bütün doğa olaylarını doğa kanunlarından yola
çıkarak açıklamaya çalışır. Şöyle yazar : “Bütün gök cisimleri özellikle harekete
geçmeleri sayesinde genel bir doğaya sahiptirler.”
Bilimadamı bütün doğa olaylarının
nedenlerini gök cisimlerinin yer değiştirmelerinde arayan astrologları
eleştirir. Sanki bazı yıldızların mutluluk diğerlerinin de mutsuzluk
getirdiği düşüncesini yanlış sayar. Gökyüzünün doğası her yerde
ayrıdır. Onun fikrine göre sadece astronomi ve matematik gerçek
bilgiler verir. El-Farabi Aristo’nun “Ahlâk”
eserinin yorumunda en yüksek yararın sadece bizim dünyamızda
olduğunu yazar.
El-Farabi’nin akıl öğretisi büyük ilgi çeker. “Akla Dair” adlı tezinde ilahiyatın rasyonalist
ruhunun oluşumu olarak insan aklını inceler. “Ruh sadece o zamana kadar
ihtimal durumunda olan harekete yönelir sonuncu ise gerçeğin
varlığında oluşur. İhtimalin gerçeğe bağımlılığı insan aklının özünü
karakterize eder.” Bu durum El-Farabi’yi faal insan
aklını insanın sağlıklı düşünceye sahip olması ve aklını iyiyi kötüden
ayırmak için kullanmasına göre kavramaya götürür.
El-Farabi şöyle yazar : “Eğer insan teorik düşünce
yeteneğinin sonucuyla mutluluğu kavrasaydı önüne belli bir amaç
koyar hırsı doğuran
gücünün etkisi altında ve düşünce yeteneğinin sonucuyla tasavvur ve duygu
gücünün sonucuyla yeterlilik için gerekeni yapar sonra da hırsı doğuran gücünü yöneten
organlarının sonucuyla bu hareketleri gerçekleştirdi. O zaman insanın
bütün hareketleri erdemli ve harikulâde
olacaktır.”
El-Farabi kavrama teorisi
sorunlarıyla da uğraşıyordu. Bilimin dünyayı kavrama aracı
görevi yaptığını söyler. Bilimleri teorik ve pratik olarak
ayırır. Teorik olanlar mantık doğa bilimleri metafizik; pratik
olanlar da ahlâk ve politikadır. Bilim üç temel elementi içerir : Tam
konu inanılır gerçekler
ve kanıt. Bunlar üç kaynağa sahiptir :
Duyu akıl organları ve
akıl olgunluğu. Duyu ve akıl organları yardımıyla dolaysız bir
kavramaya erişilir. Akıl olgunluğu ise cisimlerin temelini
korumaya imkân verir. Onun fikrine göre gerçek bilim akıl olgunluğunda
kurulur.
El-Farabi mantıkta gerçeği yalandan
ayırmak için gereken silahı gördü. Mantık öğrenimini bu nedenle son
derece değerli sayıyordu. “Mantık aklın temelidir; çünkü
inanç yolunda gider ve hatalardan sakınır. Mantık sentaksın dile ait olduğu
gibi akla aittir.”
Mantık El-Farabi’ye göre
gerçekle ilişkisine bağlı olarak iki kısma ayrılır. Birinci kısım
kavrama ve belirleme teorisini içerir ikinci ise hüküm sonuç ve kanıt
teorisidir.
Gerçek hükümler için temel olmak üzere bilimadamı belirli bir durumdan
sonuç ve kanıt süreci yoluyla geçmenin gerekli olduğunu söyler. Mantığın
amacı kanıtları
öğrenmektir; çünkü kanıt gerekli bilgiye
ulaştırır. El-Farabi “kanıt teorisinde gerçek
için bilime doğru yolu gösteren mantığın metodolojisi” der.
El-Farabi mantığın en yüksek
prensibi olarak karşıtlık kanununu gösteriyordu. Bu kanuna göre her
durumun adalet ve gerekliliğinin ve aynı zamanda karşıt adaletsizlik ve
imkânsızlığının bir algılama parçasında açık olduğunu söyler.
El-Farabi’ye göre “tek ve aynı madde var olmaz ve tek aynı zamanda var
olmaz”. Sonraki bütün bilimlerin öğrenimi ve doğru düşünmesine yardım
eden bilim olarak mantığa ve bu arada felsefeye bakış o dönem için cesur ve
ilerici sayılırdı.
El-Farabi’nin kavrayış teorisiyle ruh öğretisi psikolojisi sarsılmaz olarak
birbirine bağlıdır. Düşünürün açık materyalist durumları idealist ve teolojik
görüşleriyle birleşir.
doğayı nitelikleri ve
onun hayat ilişkisi hakkında sert bir şekilde tartışıyorlardı.
El-Farabi bu konuda hangi durumu
tutuyordu?
El-Farabi her varlığı iki tipe
ayırmıştır. Şöyle yazar : “Varlıklar iki tipten oluşur.
Birinci tipe varlıkları gereksiz
olmayan özden çıkan maddeler aittir. Bu tip maddeler «olası gerçek»
adını alırlar. Diğer tipe daima ve gerekli
varlıkları ortaya çıkan özden oluşan maddeler aittir. Bu tip maddeler
«gerekli gerçek» adını alır.” Olası gerçek nedir?
El-Farabi var olmak için neden
olması gerektiğini; eğer bir şey var olacaksa kesinlikle diğerinin
yardımıyla olacağını söyler. Işık gerçekte sadece güneş
olduğunda var olur. O güneş varsa var olabilir ama kendi doğasında
gerekli varlık olmaz. Eğer güneş varsa o zaman ışık kesinlikle
var olur. Bu olası varlık birinci nedenin varlığını
gösterir zira olası maddeler
sürekli zorunluluğa yani birinci varlığa
gelir. Demek ki olası maddelerin amacı sanki uzak değilmiş de ona varlık verene
gerekliymiş gibidir. Çünkü maddeler kendi kendine varlık
veremez; onlar için sürekli onlara varlık veren kesin bir varlık
olmalıdır.
El-Farabi mutlak varlıktan ne anlıyordu? Filozof şöyle cevap verir :
“Doğasıyla belirtilen varlık eğer var olmayan olarak
farzedilirse bu soyuttur. Onun
varlığı onun dışında
olamaz. O maddelerin varlığı için
birinci neden olur.”
El-Farabi mutlak varlıktan soyut
varlık yani nedensiz
varlık her tür
eksiklikten özgür en değerli ve en eski
varlık her tür madde ve
biçimden bağımsız olarak tanımladığı Allah’ı anlıyordu. “O sentezle olmaz. Allah
tektir ve O’nun ortağı yoktur. Eğer tek olmasaydı o zaman diğerleri
hayatın mükemmelliğinde ona benzerlerdi; ama bu mümkün değil; O bir yönden farklıdır. Bu
bakımdan onlardan her biri diğerinden farklıdır onların varlığının
parçasını oluşturur öyle ki onlarda genel
olan diğerinde özeldir. O zaman parça (sentez) birliği olurdu bu da imkânsızdır. Allah
sadece olur onu belirlemek
(sınırlamak) mümkün değildir zira belirleme
sentezdir.” Allah El-Farabi’ye göre
yarattığı dünyadan uzaktır. El-Farabi Aristo’nun Allah’ın kendi varlığı
dışında kalan ayrıntılarını bilmediği düşüncesini benimsedi.
Bu şekilde felsefenin genel sorununu ideolojik ve teolojik ruh içinde
çözen El-Farabi sonradan çözümünü ilk
baştaki kararında değişiklik yapan ve idealist karardan ayrılan teolojik katmanlar
kütlesi arasında materyalist fikirlerini gerçekleştiren kayıtlar ve
yorumlarla donattı.
El-Farabi bütün hayat sistemini
Yunanistan’ın eski filozoflarının benimsediği teoriye uygun olarak
kurar. Hayat birbirini tamamlayan yıldızların
gösterdiğinden daha uzak karesel biçimli gökyüzünün bileşimidir. Geri
kalan gök yüzlerinden her biri gezegenlerden birini
içine alır. Dünyanın sekiz gökyüzünün hepsi merkezindedir. El-Farabi bu sisteme hareketsiz
yıldızların gökyüzünde yayılan gökyüzünü ekledi ve ona ilk gökyüzü
dedi. Aristo göğün hareket nedeninin
Tanrı olduğunu söylüyordu. “Her gökyüzü akla her hareketsiz gezegen de
akıllı ruha sahiptir.”
El-Farabi gök yüzlerinin hepsini onların hareket etmesini
düzenleyen bir ruhu olduğunu sanıyordu. Bu ruhlar gücünü göğün aklından
alır zira bütün
akıllar güçlerini
hareketin ilk uyarıcısından alırlar. El-Farabi şöyle der : “Daha
gökyüzünün ve yıldızların hareketinde herhangi bir rol oynamayan onuncu
hareket bilinci vardır. Hareket bilinci ayın yörüngesinde
bulunan yani varlık ve
yokluk dünyasının yörüngesinde olan dünya anlamına gelir. Bu bilinç bir
taraftan dünya ruhlarının varlık nedeni diğer taraftan dört temel
elementin (yani suyun havanın ateşin ve toprağın)
gökyüzü yardımıyla varlık nedeni olur. Gökyüzünün hareketinden ve
onlardan birinin diğeriyle ilişkisinden çeşitli oranlarda ve karakter
bakımından çeşitli hareketlerle karışan dört element ve sonuçta beden
oluşur. Dört elementten oluşan beden onun tarafından hareket
yeteneği veren sıcak ve soğuk gücüne bir de onun tarafından
hareketi kavrama yeteneği veren nemlilik ve kuruluk gücüne sahiptir.”
El-Farabi’ye göre bütün beden ilk madde ve biçimden
oluşur. Biçimin temeli biçimi taşıması için
yaratılan maddedir. Madde değişim ve gelişimi
içinde ilk nedenden bağımsız ve sonsuzdur. Burada El-Farabi Aristo’nun ebedi dünya
teorisini izlemiştir. Ama İslâm dogmasının sınırlarını aşmamak için Aristo’nun dünyanın
ebediliği teorisini dünyanın yaratılması
dini öğretisiyle uzlaştırmayı denemiştir.
El-Farabi’ye göre dünya gerekli bir sıra halinde
basamaklar yoluyla biçim ve maddenin oluştuğu ilahi bir yerdir.
El-Farabi Tanrı’yı doğanın kendi
kendine onun süreçlerinin
ise karakter bakımından doğal olduğunun altını çizerek ilk nedenden
dünya yapısı olarak farzeder. Maddenin biçiminin değişmesine
rağmen sürekli bir temeli olduğunu söyler.
Bu şekilde El-Farabi’nin felsefesinin başlangıç prensipleri doğa olaylarının
açıklanmasında acıyı ve Tanrı’nın mutlak kudretini dogmatik olarak
örnek göstermekten ileri gitmeyen İslâm skolastiğine karşı yönelmiştir.
Dünya El-Farabi’ye göre
maddi cisimlerden oluşur : Ateş su toprak ve onlarla aynı
türden buhar alev taşlar ve onlarla aynı
tür cisimler bitkiler hayvanlar. Akıldan yoksun
ve akıllı canlılara doğal cisimler adını verir.
El-Farabi’ye göre ilk elementlerin çeşitli karışımları evreni biçimlendirir.
El-Farabi şöyle der : “Bu şekilde gök cisimlerinin hareketi bu oluşumların birbirine
etkisiyle birleşir ve bu birleşimden büyük diğer karışımların ve
birleşimlerin çokluğu ortaya çıkar. Bu karışımların her tipinde çok
sayıda bireysel cisim oluşur. Gök alanı altında bulunan doğal
cisimlerin varlığının nedenleri bunlardır.”
El-Farabi bütün doğa olaylarını doğa kanunlarından yola
çıkarak açıklamaya çalışır. Şöyle yazar : “Bütün gök cisimleri özellikle harekete
geçmeleri sayesinde genel bir doğaya sahiptirler.”
Bilimadamı bütün doğa olaylarının
nedenlerini gök cisimlerinin yer değiştirmelerinde arayan astrologları
eleştirir. Sanki bazı yıldızların mutluluk diğerlerinin de mutsuzluk
getirdiği düşüncesini yanlış sayar. Gökyüzünün doğası her yerde
ayrıdır. Onun fikrine göre sadece astronomi ve matematik gerçek
bilgiler verir. El-Farabi Aristo’nun “Ahlâk”
eserinin yorumunda en yüksek yararın sadece bizim dünyamızda
olduğunu yazar.
El-Farabi’nin akıl öğretisi büyük ilgi çeker. “Akla Dair” adlı tezinde ilahiyatın rasyonalist
ruhunun oluşumu olarak insan aklını inceler. “Ruh sadece o zamana kadar
ihtimal durumunda olan harekete yönelir sonuncu ise gerçeğin
varlığında oluşur. İhtimalin gerçeğe bağımlılığı insan aklının özünü
karakterize eder.” Bu durum El-Farabi’yi faal insan
aklını insanın sağlıklı düşünceye sahip olması ve aklını iyiyi kötüden
ayırmak için kullanmasına göre kavramaya götürür.
El-Farabi şöyle yazar : “Eğer insan teorik düşünce
yeteneğinin sonucuyla mutluluğu kavrasaydı önüne belli bir amaç
koyar hırsı doğuran
gücünün etkisi altında ve düşünce yeteneğinin sonucuyla tasavvur ve duygu
gücünün sonucuyla yeterlilik için gerekeni yapar sonra da hırsı doğuran gücünü yöneten
organlarının sonucuyla bu hareketleri gerçekleştirdi. O zaman insanın
bütün hareketleri erdemli ve harikulâde
olacaktır.”
El-Farabi kavrama teorisi
sorunlarıyla da uğraşıyordu. Bilimin dünyayı kavrama aracı
görevi yaptığını söyler. Bilimleri teorik ve pratik olarak
ayırır. Teorik olanlar mantık doğa bilimleri metafizik; pratik
olanlar da ahlâk ve politikadır. Bilim üç temel elementi içerir : Tam
konu inanılır gerçekler
ve kanıt. Bunlar üç kaynağa sahiptir :
Duyu akıl organları ve
akıl olgunluğu. Duyu ve akıl organları yardımıyla dolaysız bir
kavramaya erişilir. Akıl olgunluğu ise cisimlerin temelini
korumaya imkân verir. Onun fikrine göre gerçek bilim akıl olgunluğunda
kurulur.
El-Farabi mantıkta gerçeği yalandan
ayırmak için gereken silahı gördü. Mantık öğrenimini bu nedenle son
derece değerli sayıyordu. “Mantık aklın temelidir; çünkü
inanç yolunda gider ve hatalardan sakınır. Mantık sentaksın dile ait olduğu
gibi akla aittir.”
Mantık El-Farabi’ye göre
gerçekle ilişkisine bağlı olarak iki kısma ayrılır. Birinci kısım
kavrama ve belirleme teorisini içerir ikinci ise hüküm sonuç ve kanıt
teorisidir.
Gerçek hükümler için temel olmak üzere bilimadamı belirli bir durumdan
sonuç ve kanıt süreci yoluyla geçmenin gerekli olduğunu söyler. Mantığın
amacı kanıtları
öğrenmektir; çünkü kanıt gerekli bilgiye
ulaştırır. El-Farabi “kanıt teorisinde gerçek
için bilime doğru yolu gösteren mantığın metodolojisi” der.
El-Farabi mantığın en yüksek
prensibi olarak karşıtlık kanununu gösteriyordu. Bu kanuna göre her
durumun adalet ve gerekliliğinin ve aynı zamanda karşıt adaletsizlik ve
imkânsızlığının bir algılama parçasında açık olduğunu söyler.
El-Farabi’ye göre “tek ve aynı madde var olmaz ve tek aynı zamanda var
olmaz”. Sonraki bütün bilimlerin öğrenimi ve doğru düşünmesine yardım
eden bilim olarak mantığa ve bu arada felsefeye bakış o dönem için cesur ve
ilerici sayılırdı.
El-Farabi’nin kavrayış teorisiyle ruh öğretisi psikolojisi sarsılmaz olarak
birbirine bağlıdır. Düşünürün açık materyalist durumları idealist ve teolojik
görüşleriyle birleşir.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz