Sagopanın Askerdeyken Yazdığı Mektup
1 sayfadaki 1 sayfası
Sagopanın Askerdeyken Yazdığı Mektup
Bu yazı Yunus Özyavuz (SagopaKajmer) tarafından yazıldı.
Askerde neler geçirdiğini anlatan Sagopa Kajmer yazısıylada beni etkliemeyi başardı.okuyun derim.
Askerliğin ilk safhası nihayet bitti.12 ağustos da teslim olduğum
birliğimde tam 18 gün yorucu bir acemilik evresi geçirdim.Adının
acemilik olması gerçekten tam isabet olmuş çünkü orada bulunduğum vakit
kendimi gerçekten bir acemi gibi hissetttim.
Bahsedilen şeylerin hiçbiri hakkında fikriniz olmuyor.Normalde bir
yerde sira,kuyruk felan varsa birçoğunuz çeker gider beklemez bile.
Fakat askersen beklersin.hem de 700 kisilik bir sırada bile beklersin.
İlk başta teslim oldum,daha sonra bavullarımızı bir odaya bıraktık,daha
sonra uzunca bir kuyruğa soktular ve bekledik.
Kimse bu kuyruğun ne için olduğunu bile bilmeden bekliyordu.sıra bana geldiğinde anladım ki,bir berber kuyruğuymuş.
Önceki gün kestirdiğim saçlarımı birkez de onlar traş etti.Ama çok büyük bir fark vardı.Traş tam 30 saniye sürdü.
Kendimi bir tavuk gibi hissettim.Üzerimiz kıl içinde diğer bir kuyruk
bizi bekliyordu.Girdik. Oradan elbiselerimizi alıp diğer kuyruğa
girdik.Orasıda duş kuyruğuymuş.Toplam duş süren 3 dakika dediler.
Ben girmedim duşa.Zaten acemilik boyunca duş almadım.Sadece el yüz yıkama yerinde güzelce temizlendim.
Neyse.
Dus ardından yemekhaneye girdik.Tabiiki bu süre içinde kimseyi
tanımıyorsunuz.Kimse yanlış anlamasın bunun adı vatani görev ve
yaşadığınız şaşalı hayat ardından böyle bir ortama girince ne
olduğunuzu şaşırıyorsunuz.işte bu nedenle sorun askerlik görevinde
değil bizlerde,psikolojilerimizde oluyor.Bunu her Türk genci
tadıyor.Olgunlaşma evresi de denebilir.
Yemekhanede hiç yemek yemedim.''Allahım burası neresi,kim bu
insanlar,açım,hasretliyim'' diye diye o günün uykusuna dalmak üzere
koğuşlarımıza çıktık.Ben bunları anlatırken hiç şüphe yok ki;bir
çoğunuz gülecek,ama şu an anlattığım hadise hayatımın en kötü
günüydü.Allah huzrunda yemin ederimki ben hiç bukadar kötü bir
p***oloji yaşamamıştım. Kendinizi tarifsiz bir yalnızlık içinde
buluyorsunuz.
Annenizi özlüyorsunuz,gözleriniz dolu dolu oluyor ama onca erkeğin
içinde ağlamamak için dudaklarınızı ısırıyorsunuz.Bu çok ciddi.
Gözlemlediğim kadarıyla birçok kişi böyleydi.Bazı koğuşlardan yüksen
tonda hıçkırıklar duydum.Kimilerinin sesleri hala ekolu çınlıyor
kulaklarımda. İkinci güne uyandığımda saat 06:30 du.
sevgilimi ve annemi sanırım hiç bu kadar şiddetli özlememiştim.traş
olup ,üzerimizi giyinip yemekhanede kahvaltı yemek üzere aşağı
indik.Kendime eli ayağı düzgün 3 mükemmel arkadaş buldum.Ersin,Umut ve
Kubilay.
Onlar yemekhanede kahvaltılarını yaptılar bense 2.günümün sabahında aç aç gezdim.Alışamamak en büyük problem.
İçtima alanına gelince resmen asker olduğunu anlarsın.Yüksek tonda bir komutan sesi.Jilet gibi kesici.
Çakı gibi olmalısın yoksa laf yersin.Askerde laf yemek ölmek
gibidir.Her laf seni ezer.Bu duruma düşmemek için iki kelime edersin bu
hem seni kurtarır hem karşındakini rahatlatır.''Emret komutanım''.
İlk gün beklediğimiz 5 ayrı kuyruğun ardından 2.gün ilk eğitime başladık.Beni manga komutanı seçtiler.Boyum uzun diye.
Bu arada ben hala aklımdaki sevgili ve anne hasretiyle kavruluyordum
ağustos güneşi ensemdeydi ve o kadar yakıcıydı ki,üzerinizdeki
kamuflajdan kimi zaman buhar çıkıyordu.Bu çok ciddi.
Ben hala kimseye telefonla ulaşmamıştım.Bu hissin anlatımı gerçekten yok,yaşamalısın.
Akşama doğru arkadaşımdan telefon kartı ödünç alıp ilkin sevgilimi aradım.''Beni burdan alın ne olur alın'' dedim.
Evet ciddi ciddi sadece bunları dedim.Çıldırmış gibiydim.Çok
zavallıydım,arkadaşlarım halime üzülüyorlardı.Bazıları daha önceden
yatılı okullarda kalmış kişiler olduğundan yüzüme bakarak hemde o kötü
halime rağmen pis pis sırıttılar.Birisini duvara çiviledim ''ben hiç
böyle olmadım bana bir daha gülersen seni daima ağlatırım'' dedim.
Neyseki bu olaydan sonra bana kimse gülemedi.Halim çok kötüydü en ufak birşeyde herkesi tersliyordum.
İlk 4 gün ölüm ve yaşam ikileminin tam ucunda geçti.3.günün ortasında
ilk yarım ekmek tavuğumu yedim ve kaybettiğim enerjimi
topladım.Komutanlarımızı tanıdık.Artık buradayız ve devam etmeliyiz
diyordu herkes.
Tabi ilk günler bunlar biraz ağır gelir.Alışırsııııın.
06:30 dan 21:30 a kadar süren bazen 1 saat daha erken biten yoğun
eğitim beni gerçek anlamda çok terletti .Kayış Dağı'ndan esen rüzgarla
ter kurudu.Hergeçen gün kendimi daha ağır hissettim.Bir süre sonra
sanırım kendimi taşıyamayacağım dedim.Ame sabrettim.Ulan herkes 3 ay
yapıyor acemiliği ben 18 gün yapacağım daha ne istiyorsun deyip
avundum.Ama nafile ha 3 ay ha 3 gün orada bulunduğunuz vakit bir
kozalaksınız.Her tarafta çam ağaçları var.
İlk hafta sonumu hiç unutmayacağım.Pazar günü görüşü derler orada.
Sevgilimi günler sonra ilk kez canlı canlı gördüm.sanırım o gün onunla
pek konuşamadım.Gözlerim dolu doluydu ve konuşursam ağlarım
diyordum.Gayet sessiz cevaplar verdim.İnsan eskisi gibi olamıyor bu
derin şok sonrası.
İçinizde hep hüzün büyüyor.Mutluluk bazen 20 dakika ıstırahat et cümlesiyle geliyor.
Her boşlukta keşfettiğim boş araziye gidip Allah'a dualar
ettim.İstanbul'da kalmak adına.İnanın hiç bu kadar ona yakın
olmamıştım.Günün 12 saati Allah'a dualar ettim.bildiğim tüm dualar ve
tabiiki affet haykırışları.Bunu yaptıkça rahatladığımı
hissediyordum.700 kişi oraya seçilerek alınmıştı.Hepsi mükemmel eğitim
seviyesine sahip insanlar.
Sallasan mühendise ve doktora çarpıyordu.Belkide içlerinde en ezik bendim hahaha.
Kurra sonucu heryer olabilirdi.Ya doğu ya batı ya kuzey ya da güney.İşimiz Allah'a kaldı diyorduk.
Hergün sevgilimi ve ailemi arayıp konuştum.ikinci hafta daha iyi
gibiydi.daha da güç kazandım.Komutanlar cumartesi gününü de görüş günü
ilan edince duacısı oldum onların.Çünkü ailemi ve sevgilimi
görebilecektim.Geldiler ve o gün süper geçti.
2.hafta silah ve tüfek atışı için yollara düştük.tatbikatlar yaptık.g3
ve kalaşnikof ve de normal tabancayla atışlar yaparak eğitildik.Bu süre
içinde ençok tükettiğim şeyse suydu.hep su içtim.Ağustos güneşi beni ve
bizi kuruttukça cebimizdeki parayı suya yatırıp serinlemeye çalıştık.Su
hiç bu kadar lezzetli olmamıştı belki de.
Kimileri hastanelik oldu baygınlık geçirdi.Kimileriyse kendini atmaya çalıştı,intiharla çok karşılaştım.Çok üzüldüm.
O kadar okumuş insanın bu denli kötü p***oloji portresi,ne siz sorun ne ben zikredeyim.
Ben 2.gün gecesi firar bile etmeyi düşünmüştüm.Evet evet adrenalinimin
fırladığı geceydi o.Ama sevgilimi babasından alabilmek adına bunu
yapmamalıydım))))) kulaklarımda Nur Yoldaş'ın Saki isimli şarkısı hep
çınladı.
Bu şarkıyı sanırım artık hiç dinleyemeyeceğim.Sizde bulup dinlerseniz beni hatırlarsınız artık. Neyse.
Vakit geldi çattı kurra zamanına.
herkesde bir heyecan bir stress ki sormayın.Bu arada ben de 2 hafta
boyunca bir günlük tutup sevgilime verdim.yaşadıklarımı anlattım.
Kurralar için dereceleme yoluna başvurdular.subay sınavı sonucu ben
güzel bir sınav notu aldım.Farsça mezunu sadece 2 kişi vardı koca 700
kişide ve sadece 2 şıkkım vardı.Umarım şıklardan biri İstanbu'dur
diyordum hep.Hatta komutanlarıma acaba neresi vardır soruları
sordum.İstanbul ve Ankara dediler hep.Bayağa ümitlenmiştim.Hep dular
ettim.Hem de tarifi yok hep hep hep.
Hatırlarsanız sizlerden de dua etmenizi istemiştim
Benden öncekilerin kurralarını izlerken sanki çok heyecanlı bir filmi
izler gibiydim.Arkadaşım Oğuz Ankarayı istiyordu ve evliydi.Onun için
dua etmiştim ve onun kurrasının vakti gelince nefesimi tuttum.Ona
Ankara çıkınca gözlerimden bir damla sevinç gözyaşı geldi.Sonra Ersin
çıktı ve güzel bir yer oldu.Tüm arkadaş bildiklerim Allah'a şükür tam
olarak istedikleri olmasa da güzel yerlere düştüler.
Vakit benim kurramı gösteriyordu.İki farsça mezunu sahneye
çıktık.Etrafda kameralar,g.kurmaydan konuklar ve tabiiki çok büyük bir
heyecan.Derecede ben üstün olduğumdan ilk ben çekecektim kurrayı.Diğer
arkadas benden geriye kalan tek seçeneği seçmek zorunda
kalacaktı.''Hadi yavrum sağ el kurtar beni'' dedim.
Tekmilimi verdim ve komutanımın emriyle kurra kağıtlarını
''biiiirrrr---ikiiii'' diyerek torbaya attım.Kurra başlasın dendi ve
ben yaklaşık 3 saniye sürek bir çalkalama sonrası kurra kağıdımı elime
aldım,komutanıma teslim ettim.Nedense içimde hiçbir tereddüt yoktu.Ve
Komutan kurra sonucunu açıkladı.Sonuc pozitif.İstanbul.
Direk dışarı koşarak çıkıp sevinç çığlıkları attım.En sevdiğim
komutanım Cihan'a sarıldım.arkadaşlarıma sarılıp telefon kulübesinin
yolunu tuttum.Müjdemi ilk olarak sevgilime verdim.Benim için sabaha
kadar dua ettiğini söyledi.
Biliyorum ki;18 gün boyunca hergün dualar etmişti.Çünkü ben de
öyleydim. Annem de aynı şekildeydi.Hiç bu kadar
sevinmemiştim.Mutluluktan ağladım hüzünlüyken ağlayamamanın aaafini
çıkardım.Belki kimileri benim ağladığımı gördü ama kimse umrumda
değildi zaten bunların mutluluk gözyaşları olduğu her halinden
belliydi.
Telefon görüşmem bitince tekrar kurra alanına doğru ilerledim devamını
seyretmek için.sonra biri beni durdurdu ve dedi ki;'' senden sonraki
farsçacı nereyi çekti biliyor musun? hakkari-yüksekova''.Resmen kanım
dondu.Çok fazla üzüldüm.Ya bu kurrada Hakkari'yi ben çekseydim ?.
Allah'a olan sonsuz sadakat ve sevgim tarifsiz kat arttı.Ne diyeceğimi hala bilemiyorum.
Teşekkürler esma'ül hüsna. her zaman bu isimle adını anarım.
Kurra gününden kısa bir süre sonra görüş günü oldu.Gün cumartesi ve
birde ne göreyim görüşe sevgilimle beraber Aykut Gürel gelmiş.Çok
motive oldum.Ertesi günse yani pazar, saat 12 oldu gelen giden
yok.sevgilimi aradım gelecek misin derkesn köprüdeyim geliyorum
dedi.Bekledim ve birde baktımki kapıdan Cem yılmaz el sallıyor.
O an kendimi anlatamayacağım hislerle dolu hissettim.Çok büyük mutluluklar bunlar.
Tarifi yok hiçbiryerde. Cem Yılmaz'ın yanında hababam sınıfının
senaristi Kemal abi ve Öner de gelmişti.O gün herkes Cem ile resimler
çektirdi.Herkes son hafta benim sagopa olduğumu öğrendi.İlk başta
benimle dalga geçenler Cem i yanımda görenler olayın gerçekliğini
anlayıp özür bile dilediler.Tüm komutanlarım beni artık tanıdı.Onlara
romantizma albümümü hediye ettim.Aykut Gürel 25 adet yollamıştı jest
olarak kışlaya.
Bu arada mufti ve alper i unutmamam gerekir.Kendileri askerliğimin unutulmaz 2 ismi oldu.Mükemmel karakterleri vardı.
Sevdikleri kadınları unutamamışlar ve bana anlatıyorlardı.Gerçekten seven kişiler yani.
Birgün dedimki ''sanırım onları aramanız gerek beyler.içimden gelen ses
ara ve mutlu ol diyor'' mufti biraz zorlansa da 1 sene önce ayrıldığı
hayatının kadınını aramayı başardı.Sonuş mükemmel ötesi
Randevu perşembeye alındı bile.Alperse çok çekindi ama aradı yine de.Sonuç yine pozitif.
Böylelikle iki ayrı sevgilinin yeniden birleşmesinde de rol
oynadım.Mufti eski bir break dance cı.Sevincinden helikopter bile
yaptı.Alperden dondurma yedik
Neyse biraz mutluluk tablosu da çizdik sanırım.
Acemilik bitimi kışladan çıkış inanılmaz bir heyecana neden
oldu.sevgilim beni almaya geldi.Arabaya askeri giysimle bindim.Ailesel
bir toplantı için yola çıktık.İlk 3 gün kendimi sivile alıştıramasam da
yine de zorladım. Şu an çok iyi sayılırım ama hala o geride kalan 18
günün burukluğu ile doluyum.Çok zordu,çok yalnızdı,çok hasretliydi.
Bu vakit aralığında müziği bile düşünemedim.Albümüm çıkmış haberim
yok.Mutluluk yok.Oysaki şu an havalarda uçan bir adam olmalıyım değil
mi?
Belki çok kısa bir süre sonra.
Bu sürede sizler Romantizma ile tanıştınız.Kiminiz beğendi kiminiz
tersi.Ama şunu unutmayın ki; her ne olursa olsun bu albüm bir baş
yapıt.zamanla daha fazla seveceksiniz.Vazgeçemeyeceksiniz.
Melankolia labelımızın nihayet imza sirküsünü de aldık.şu an Ankara'dan
gelecek son imzaları bekliyoruz.İmza gelince resmen aktife
döneceğiz.Takriben 2 hafta sonra başlarız.Resmi gazetede şirket ismini
görünce çok sevindim bu arada
Sagopa Kajmer gerçekten çetin bir dönem geçirdi.Bu dönem tüm Türk evlatlarının başına elbet birgün gelecek.
Vatan için teslimiyetinizin şart olduğunu sakın unutmayın.Ve bilinki ilk 1 hafta yaşayan bir ölüden farkınız olmayacak.
Sonrasında Allah herzamanki gibi büyüklüğünü gösterip sana yardım edecek
Askerde neler geçirdiğini anlatan Sagopa Kajmer yazısıylada beni etkliemeyi başardı.okuyun derim.
Askerliğin ilk safhası nihayet bitti.12 ağustos da teslim olduğum
birliğimde tam 18 gün yorucu bir acemilik evresi geçirdim.Adının
acemilik olması gerçekten tam isabet olmuş çünkü orada bulunduğum vakit
kendimi gerçekten bir acemi gibi hissetttim.
Bahsedilen şeylerin hiçbiri hakkında fikriniz olmuyor.Normalde bir
yerde sira,kuyruk felan varsa birçoğunuz çeker gider beklemez bile.
Fakat askersen beklersin.hem de 700 kisilik bir sırada bile beklersin.
İlk başta teslim oldum,daha sonra bavullarımızı bir odaya bıraktık,daha
sonra uzunca bir kuyruğa soktular ve bekledik.
Kimse bu kuyruğun ne için olduğunu bile bilmeden bekliyordu.sıra bana geldiğinde anladım ki,bir berber kuyruğuymuş.
Önceki gün kestirdiğim saçlarımı birkez de onlar traş etti.Ama çok büyük bir fark vardı.Traş tam 30 saniye sürdü.
Kendimi bir tavuk gibi hissettim.Üzerimiz kıl içinde diğer bir kuyruk
bizi bekliyordu.Girdik. Oradan elbiselerimizi alıp diğer kuyruğa
girdik.Orasıda duş kuyruğuymuş.Toplam duş süren 3 dakika dediler.
Ben girmedim duşa.Zaten acemilik boyunca duş almadım.Sadece el yüz yıkama yerinde güzelce temizlendim.
Neyse.
Dus ardından yemekhaneye girdik.Tabiiki bu süre içinde kimseyi
tanımıyorsunuz.Kimse yanlış anlamasın bunun adı vatani görev ve
yaşadığınız şaşalı hayat ardından böyle bir ortama girince ne
olduğunuzu şaşırıyorsunuz.işte bu nedenle sorun askerlik görevinde
değil bizlerde,psikolojilerimizde oluyor.Bunu her Türk genci
tadıyor.Olgunlaşma evresi de denebilir.
Yemekhanede hiç yemek yemedim.''Allahım burası neresi,kim bu
insanlar,açım,hasretliyim'' diye diye o günün uykusuna dalmak üzere
koğuşlarımıza çıktık.Ben bunları anlatırken hiç şüphe yok ki;bir
çoğunuz gülecek,ama şu an anlattığım hadise hayatımın en kötü
günüydü.Allah huzrunda yemin ederimki ben hiç bukadar kötü bir
p***oloji yaşamamıştım. Kendinizi tarifsiz bir yalnızlık içinde
buluyorsunuz.
Annenizi özlüyorsunuz,gözleriniz dolu dolu oluyor ama onca erkeğin
içinde ağlamamak için dudaklarınızı ısırıyorsunuz.Bu çok ciddi.
Gözlemlediğim kadarıyla birçok kişi böyleydi.Bazı koğuşlardan yüksen
tonda hıçkırıklar duydum.Kimilerinin sesleri hala ekolu çınlıyor
kulaklarımda. İkinci güne uyandığımda saat 06:30 du.
sevgilimi ve annemi sanırım hiç bu kadar şiddetli özlememiştim.traş
olup ,üzerimizi giyinip yemekhanede kahvaltı yemek üzere aşağı
indik.Kendime eli ayağı düzgün 3 mükemmel arkadaş buldum.Ersin,Umut ve
Kubilay.
Onlar yemekhanede kahvaltılarını yaptılar bense 2.günümün sabahında aç aç gezdim.Alışamamak en büyük problem.
İçtima alanına gelince resmen asker olduğunu anlarsın.Yüksek tonda bir komutan sesi.Jilet gibi kesici.
Çakı gibi olmalısın yoksa laf yersin.Askerde laf yemek ölmek
gibidir.Her laf seni ezer.Bu duruma düşmemek için iki kelime edersin bu
hem seni kurtarır hem karşındakini rahatlatır.''Emret komutanım''.
İlk gün beklediğimiz 5 ayrı kuyruğun ardından 2.gün ilk eğitime başladık.Beni manga komutanı seçtiler.Boyum uzun diye.
Bu arada ben hala aklımdaki sevgili ve anne hasretiyle kavruluyordum
ağustos güneşi ensemdeydi ve o kadar yakıcıydı ki,üzerinizdeki
kamuflajdan kimi zaman buhar çıkıyordu.Bu çok ciddi.
Ben hala kimseye telefonla ulaşmamıştım.Bu hissin anlatımı gerçekten yok,yaşamalısın.
Akşama doğru arkadaşımdan telefon kartı ödünç alıp ilkin sevgilimi aradım.''Beni burdan alın ne olur alın'' dedim.
Evet ciddi ciddi sadece bunları dedim.Çıldırmış gibiydim.Çok
zavallıydım,arkadaşlarım halime üzülüyorlardı.Bazıları daha önceden
yatılı okullarda kalmış kişiler olduğundan yüzüme bakarak hemde o kötü
halime rağmen pis pis sırıttılar.Birisini duvara çiviledim ''ben hiç
böyle olmadım bana bir daha gülersen seni daima ağlatırım'' dedim.
Neyseki bu olaydan sonra bana kimse gülemedi.Halim çok kötüydü en ufak birşeyde herkesi tersliyordum.
İlk 4 gün ölüm ve yaşam ikileminin tam ucunda geçti.3.günün ortasında
ilk yarım ekmek tavuğumu yedim ve kaybettiğim enerjimi
topladım.Komutanlarımızı tanıdık.Artık buradayız ve devam etmeliyiz
diyordu herkes.
Tabi ilk günler bunlar biraz ağır gelir.Alışırsııııın.
06:30 dan 21:30 a kadar süren bazen 1 saat daha erken biten yoğun
eğitim beni gerçek anlamda çok terletti .Kayış Dağı'ndan esen rüzgarla
ter kurudu.Hergeçen gün kendimi daha ağır hissettim.Bir süre sonra
sanırım kendimi taşıyamayacağım dedim.Ame sabrettim.Ulan herkes 3 ay
yapıyor acemiliği ben 18 gün yapacağım daha ne istiyorsun deyip
avundum.Ama nafile ha 3 ay ha 3 gün orada bulunduğunuz vakit bir
kozalaksınız.Her tarafta çam ağaçları var.
İlk hafta sonumu hiç unutmayacağım.Pazar günü görüşü derler orada.
Sevgilimi günler sonra ilk kez canlı canlı gördüm.sanırım o gün onunla
pek konuşamadım.Gözlerim dolu doluydu ve konuşursam ağlarım
diyordum.Gayet sessiz cevaplar verdim.İnsan eskisi gibi olamıyor bu
derin şok sonrası.
İçinizde hep hüzün büyüyor.Mutluluk bazen 20 dakika ıstırahat et cümlesiyle geliyor.
Her boşlukta keşfettiğim boş araziye gidip Allah'a dualar
ettim.İstanbul'da kalmak adına.İnanın hiç bu kadar ona yakın
olmamıştım.Günün 12 saati Allah'a dualar ettim.bildiğim tüm dualar ve
tabiiki affet haykırışları.Bunu yaptıkça rahatladığımı
hissediyordum.700 kişi oraya seçilerek alınmıştı.Hepsi mükemmel eğitim
seviyesine sahip insanlar.
Sallasan mühendise ve doktora çarpıyordu.Belkide içlerinde en ezik bendim hahaha.
Kurra sonucu heryer olabilirdi.Ya doğu ya batı ya kuzey ya da güney.İşimiz Allah'a kaldı diyorduk.
Hergün sevgilimi ve ailemi arayıp konuştum.ikinci hafta daha iyi
gibiydi.daha da güç kazandım.Komutanlar cumartesi gününü de görüş günü
ilan edince duacısı oldum onların.Çünkü ailemi ve sevgilimi
görebilecektim.Geldiler ve o gün süper geçti.
2.hafta silah ve tüfek atışı için yollara düştük.tatbikatlar yaptık.g3
ve kalaşnikof ve de normal tabancayla atışlar yaparak eğitildik.Bu süre
içinde ençok tükettiğim şeyse suydu.hep su içtim.Ağustos güneşi beni ve
bizi kuruttukça cebimizdeki parayı suya yatırıp serinlemeye çalıştık.Su
hiç bu kadar lezzetli olmamıştı belki de.
Kimileri hastanelik oldu baygınlık geçirdi.Kimileriyse kendini atmaya çalıştı,intiharla çok karşılaştım.Çok üzüldüm.
O kadar okumuş insanın bu denli kötü p***oloji portresi,ne siz sorun ne ben zikredeyim.
Ben 2.gün gecesi firar bile etmeyi düşünmüştüm.Evet evet adrenalinimin
fırladığı geceydi o.Ama sevgilimi babasından alabilmek adına bunu
yapmamalıydım))))) kulaklarımda Nur Yoldaş'ın Saki isimli şarkısı hep
çınladı.
Bu şarkıyı sanırım artık hiç dinleyemeyeceğim.Sizde bulup dinlerseniz beni hatırlarsınız artık. Neyse.
Vakit geldi çattı kurra zamanına.
herkesde bir heyecan bir stress ki sormayın.Bu arada ben de 2 hafta
boyunca bir günlük tutup sevgilime verdim.yaşadıklarımı anlattım.
Kurralar için dereceleme yoluna başvurdular.subay sınavı sonucu ben
güzel bir sınav notu aldım.Farsça mezunu sadece 2 kişi vardı koca 700
kişide ve sadece 2 şıkkım vardı.Umarım şıklardan biri İstanbu'dur
diyordum hep.Hatta komutanlarıma acaba neresi vardır soruları
sordum.İstanbul ve Ankara dediler hep.Bayağa ümitlenmiştim.Hep dular
ettim.Hem de tarifi yok hep hep hep.
Hatırlarsanız sizlerden de dua etmenizi istemiştim
Benden öncekilerin kurralarını izlerken sanki çok heyecanlı bir filmi
izler gibiydim.Arkadaşım Oğuz Ankarayı istiyordu ve evliydi.Onun için
dua etmiştim ve onun kurrasının vakti gelince nefesimi tuttum.Ona
Ankara çıkınca gözlerimden bir damla sevinç gözyaşı geldi.Sonra Ersin
çıktı ve güzel bir yer oldu.Tüm arkadaş bildiklerim Allah'a şükür tam
olarak istedikleri olmasa da güzel yerlere düştüler.
Vakit benim kurramı gösteriyordu.İki farsça mezunu sahneye
çıktık.Etrafda kameralar,g.kurmaydan konuklar ve tabiiki çok büyük bir
heyecan.Derecede ben üstün olduğumdan ilk ben çekecektim kurrayı.Diğer
arkadas benden geriye kalan tek seçeneği seçmek zorunda
kalacaktı.''Hadi yavrum sağ el kurtar beni'' dedim.
Tekmilimi verdim ve komutanımın emriyle kurra kağıtlarını
''biiiirrrr---ikiiii'' diyerek torbaya attım.Kurra başlasın dendi ve
ben yaklaşık 3 saniye sürek bir çalkalama sonrası kurra kağıdımı elime
aldım,komutanıma teslim ettim.Nedense içimde hiçbir tereddüt yoktu.Ve
Komutan kurra sonucunu açıkladı.Sonuc pozitif.İstanbul.
Direk dışarı koşarak çıkıp sevinç çığlıkları attım.En sevdiğim
komutanım Cihan'a sarıldım.arkadaşlarıma sarılıp telefon kulübesinin
yolunu tuttum.Müjdemi ilk olarak sevgilime verdim.Benim için sabaha
kadar dua ettiğini söyledi.
Biliyorum ki;18 gün boyunca hergün dualar etmişti.Çünkü ben de
öyleydim. Annem de aynı şekildeydi.Hiç bu kadar
sevinmemiştim.Mutluluktan ağladım hüzünlüyken ağlayamamanın aaafini
çıkardım.Belki kimileri benim ağladığımı gördü ama kimse umrumda
değildi zaten bunların mutluluk gözyaşları olduğu her halinden
belliydi.
Telefon görüşmem bitince tekrar kurra alanına doğru ilerledim devamını
seyretmek için.sonra biri beni durdurdu ve dedi ki;'' senden sonraki
farsçacı nereyi çekti biliyor musun? hakkari-yüksekova''.Resmen kanım
dondu.Çok fazla üzüldüm.Ya bu kurrada Hakkari'yi ben çekseydim ?.
Allah'a olan sonsuz sadakat ve sevgim tarifsiz kat arttı.Ne diyeceğimi hala bilemiyorum.
Teşekkürler esma'ül hüsna. her zaman bu isimle adını anarım.
Kurra gününden kısa bir süre sonra görüş günü oldu.Gün cumartesi ve
birde ne göreyim görüşe sevgilimle beraber Aykut Gürel gelmiş.Çok
motive oldum.Ertesi günse yani pazar, saat 12 oldu gelen giden
yok.sevgilimi aradım gelecek misin derkesn köprüdeyim geliyorum
dedi.Bekledim ve birde baktımki kapıdan Cem yılmaz el sallıyor.
O an kendimi anlatamayacağım hislerle dolu hissettim.Çok büyük mutluluklar bunlar.
Tarifi yok hiçbiryerde. Cem Yılmaz'ın yanında hababam sınıfının
senaristi Kemal abi ve Öner de gelmişti.O gün herkes Cem ile resimler
çektirdi.Herkes son hafta benim sagopa olduğumu öğrendi.İlk başta
benimle dalga geçenler Cem i yanımda görenler olayın gerçekliğini
anlayıp özür bile dilediler.Tüm komutanlarım beni artık tanıdı.Onlara
romantizma albümümü hediye ettim.Aykut Gürel 25 adet yollamıştı jest
olarak kışlaya.
Bu arada mufti ve alper i unutmamam gerekir.Kendileri askerliğimin unutulmaz 2 ismi oldu.Mükemmel karakterleri vardı.
Sevdikleri kadınları unutamamışlar ve bana anlatıyorlardı.Gerçekten seven kişiler yani.
Birgün dedimki ''sanırım onları aramanız gerek beyler.içimden gelen ses
ara ve mutlu ol diyor'' mufti biraz zorlansa da 1 sene önce ayrıldığı
hayatının kadınını aramayı başardı.Sonuş mükemmel ötesi
Randevu perşembeye alındı bile.Alperse çok çekindi ama aradı yine de.Sonuç yine pozitif.
Böylelikle iki ayrı sevgilinin yeniden birleşmesinde de rol
oynadım.Mufti eski bir break dance cı.Sevincinden helikopter bile
yaptı.Alperden dondurma yedik
Neyse biraz mutluluk tablosu da çizdik sanırım.
Acemilik bitimi kışladan çıkış inanılmaz bir heyecana neden
oldu.sevgilim beni almaya geldi.Arabaya askeri giysimle bindim.Ailesel
bir toplantı için yola çıktık.İlk 3 gün kendimi sivile alıştıramasam da
yine de zorladım. Şu an çok iyi sayılırım ama hala o geride kalan 18
günün burukluğu ile doluyum.Çok zordu,çok yalnızdı,çok hasretliydi.
Bu vakit aralığında müziği bile düşünemedim.Albümüm çıkmış haberim
yok.Mutluluk yok.Oysaki şu an havalarda uçan bir adam olmalıyım değil
mi?
Belki çok kısa bir süre sonra.
Bu sürede sizler Romantizma ile tanıştınız.Kiminiz beğendi kiminiz
tersi.Ama şunu unutmayın ki; her ne olursa olsun bu albüm bir baş
yapıt.zamanla daha fazla seveceksiniz.Vazgeçemeyeceksiniz.
Melankolia labelımızın nihayet imza sirküsünü de aldık.şu an Ankara'dan
gelecek son imzaları bekliyoruz.İmza gelince resmen aktife
döneceğiz.Takriben 2 hafta sonra başlarız.Resmi gazetede şirket ismini
görünce çok sevindim bu arada
Sagopa Kajmer gerçekten çetin bir dönem geçirdi.Bu dönem tüm Türk evlatlarının başına elbet birgün gelecek.
Vatan için teslimiyetinizin şart olduğunu sakın unutmayın.Ve bilinki ilk 1 hafta yaşayan bir ölüden farkınız olmayacak.
Sonrasında Allah herzamanki gibi büyüklüğünü gösterip sana yardım edecek
Similar topics
» Annesini öldüren kızın yazdığı şiir
» Son mektup <3
» Gürkan - Son Mektup
» Gürkan - Son Mektup
» Peygamber'e Mektup
» Son mektup <3
» Gürkan - Son Mektup
» Gürkan - Son Mektup
» Peygamber'e Mektup
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz