Join the forum, it's quick and easy

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Felsefe Sözlüğü

2 posters

Aşağa gitmek

Felsefe Sözlüğü Empty Felsefe Sözlüğü

Mesaj tarafından GoDFaTHeR Paz Mayıs 02, 2010 12:43 pm

A Dizini


Absürd
Anlamsal öğeleri birbiriyle bağdaşmayan... Mantık açısından mantık kurallarına aykırı olanı dile getirir. Saçma bir düşünceFelsefe Sözlüğü Virgulll öğeleri birbirini tutmayanFelsefe Sözlüğü Virgulll birbiriyle bağdaşmayan düşüncedir. Saçma bir yargı kendi içinde tutarsızlığı olan ya da tutarsızlığı içeren bir yargıdır.

Anlamsız ile saçma aynı anlamda değildirler. Saçmanın bir anlamı vardır
fakat yanlıştır anlamsızın ise hiçbir anlamı yoktur. SaçmaFelsefe Sözlüğü Virgulll
felsefede usa aykırılığı dile getirir. Usa aykırı olan her şey
saçmadır. Saçma doğru ile yanlış arasında yer alan üçüncü bir
kavramdır. Yanlış ile karıştırılmamalıdır. Her yanlış saçma olmayabilir.

Agnostisizm
İnsanınFelsefe Sözlüğü Virgulll
kendi deneyimleriyle elde ettiği olguların ötesinde hiçbir şeyin
varlığını bilemeyeceğini ileri süren öğreti. Agnostisizm hem bir terim Felsefe Sözlüğü Virgulll
hem de felsefi kavram olarak Thomas Huxley tarafından ortaya atıldı.
Huxley agnostik sözcüğünü hem geleneksel Yahudi-Hıristiyan tanrıcılığınıFelsefe Sözlüğü Virgulll
hem de tanrıtanımazlık öğretisini reddederek Tanrının varlığı sorununu
ortada bırakan düşünürler için kullandı. Terim daha sonra geriye
götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıştır. AgnostisizmFelsefe Sözlüğü Virgulll
tarihsel olarak bilimin denetiminden yoksun insan düşüncesinin düştüğü
büyük yanılgılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. İlk tepkiyi Yunan
antikçağ bilgicilerinden duyumcu sofistler vermiştir. Onlara göre bilgi
duyuların sonucudur ve duyular dışında bilgi edinemez ve herkes için
geçerli bilgi olamaz.



Ahlak
İnsanların toplum içindeki davranışlarını ve birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla başvurulan kurallar dizgesiFelsefe Sözlüğü Virgulll
başka insanların davranışlarını olumlu ya da olumsuz biçimde
yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü. Tarih boyunca her insan
topluluğunda ahlak dizgesi var olmuştur. Bu dizge toplumdan topluma ve
aynı toplum içinde çağdan çağa değişiklik gösterir.Nesnel ya da
toplumsal ahlakFelsefe Sözlüğü Virgulll
insanın toplumun öteki bireylerine karşı ödevini içerir. Bu kurallar
yazılı olmadığı için biçimsel bakımdan hukuktan farklı olmakla birlikteFelsefe Sözlüğü Virgulll gene de ahlak ile hukukun örtüştüğüFelsefe Sözlüğü Virgulll
hatta özdeşleştiği durumları vardır. Toplumsal yaşama egemen olan hukuk
kurallarıyla nesnel ahlak arasında sıkı bir bağ vardır. Toplumun genel
ahlak görüşlerine ve toplumsal vicdana uygun düşmeyen hukuk
düzenlemeleriFelsefe Sözlüğü Virgulll kendilerinden beklenen toplumsal işlevi yerine getiremeyeceğinden uzun ömürlü olmaz.



Alienation

(Yabancılaşma)


İnsanın çevresindenFelsefe Sözlüğü Virgulll işindenFelsefe Sözlüğü Virgulll
emeğinin ürününden ya da benliğinden uzaklaşma ya da ayrılma duygusunu
dile getiren kavram.Çağdaş yaşamın çözümlenmesinde çok kullanılan bu
kavram değişik anlamlara gelir.

1)Güçsüzlük: İnsanın geleceğini kendisinin değilFelsefe Sözlüğü Virgulll dış etkenlerinFelsefe Sözlüğü Virgulll yazgınınFelsefe Sözlüğü Virgulll şansın ya da kurumların belirlediğini düşünmesi

2)Anlamsızlık: Herhangi bir alanda etkinliğin kavranabilirlik ya da
tutarlı bir anlam taşımadığı ya da genel olarak yaşamın amaçsız olduğu
düşüncesi.

3)Kuralsızlık: Toplumca benimsenmiş davranış kuralarına bağlılık duygusunun yokluğu ve dolayısıyla davranış sapmalarınınFelsefe Sözlüğü Virgulll güvensizliğinFelsefe Sözlüğü Virgulll sınırsız bireysel rekabetin yaygınlaşması.

4)Kültürel Yaygınlaşma: Toplumdaki yerleşik değerlerden kopma duygusu.

5)Toplumdan Yalıtlanma: Toplumsal ilişkilerden dışlanma ya da yalnız kalma duygusu.

6)Kendine Yabancılaşma: İnsanın şu ya da bu şekilde kendi gerçekliğini kavrayamaması

Terimi en iyi bilinen anlamıyla Karl Marx kullanmıştır. Marx’a göre bu kavramFelsefe Sözlüğü Virgulll
insansal ürünlerin insanı boyunduruğu altına alan karşıt güçler haline
gelmeleri ve bunun sonucu olarak da insanı insan olmayana
dönüştürmeleri sürecini dile getirir. Tarihsel süreçte insan Felsefe Sözlüğü Virgulll tarihsel ve toplumsal yasaların bilgisini edinip onlara egemen olamamasından ötürüFelsefe Sözlüğü Virgulll
toplumsal gelişmeyi insansal özünü geliştirici bir biçimde
geliştirememiştir. Toplumsal yasaların bilincine varmadan toplumsal
gelişmeyi bilinçle ve insanca yönetmek olanaksızdı. Bu bilgisizliğin
sonucu olarakFelsefe Sözlüğü Virgulll tarihsel süreçte hep kendisine yabancıFelsefe Sözlüğü Virgulll eş deyişle insansal olmayan ürünler ortaya koymuştur. Bundan ötürü insanFelsefe Sözlüğü Virgulll
yarattığı özdeksel ve tinsel dünyasını durmadan zenginleştirdiği halde
bizzat kendisini özdeksel ve tinsel olarak durmadan yoksullaştırmıştır.
Bunun sonucu olarak insanFelsefe Sözlüğü Virgulll bizzat kendi kendisine yabancılaşmış ve insan olmayana dönüşmüştür.



Ampirizm
Bilginin tek kaynağının deney olduğunu ileri süren öğreti... Bu öğreti
bilginin sadece duyumlardan geldiğini ve deney dışında hiçbir yoldan
bilgi edinilemeyeceğini savunur. Bilginin duyumlara dayandığı savıFelsefe Sözlüğü Virgulll ustan ve doğuştan bilgi olmadığı anlamını içerir. AmpirizmFelsefe Sözlüğü Virgulll duyumdan ayrı bilgi prensipleri olarak aksiyomlarınFelsefe Sözlüğü Virgulll akli prensiplerinFelsefe Sözlüğü Virgulll
doğuştan fikirlerin ve kategorilerin varlığını inkar eder. Dolayısıyla
bütün bilgimizin dayandığı esasların duyulabilir tecrübenin eseri ve
mahsulü olduğunu ileri sürer. Önsel (apriori) olan hiçbir şeyi kabul
etmez.

AmpirizmFelsefe Sözlüğü Virgulll insanın doğuştan bir takım bilgi esasları olduğunu iddia eden idealizm ve rasyonalizmin karşısındadır. Ampirizme göre akılFelsefe Sözlüğü Virgulll mantıki bir role sahiptirFelsefe Sözlüğü Virgulll yani olaylardan değilFelsefe Sözlüğü Virgulll müşahedelerden elde edilen önermeleriFelsefe Sözlüğü Virgulll tutarlı bir sistem halinde tanzim etmek rolüne sahiptir.

AmpirizmFelsefe Sözlüğü Virgulll şu önemli yanılgıları taşır: diyalektikten yoksun olduğu için tek yanlıdırFelsefe Sözlüğü Virgulll
bilgi sürecinde deneyin rolünü ****fizik bir tutumla saltıklaştırır.
İkinci olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin rolünü
küçümser. Üçüncü olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin
göreli bağımsızlığını yadsır. Dördüncü olarak ve bunlardan ötürü de
öznel öğrenme sürecini etkin bir süreç olarak değilFelsefe Sözlüğü Virgulll edilgin bir süreç olarak görür.

Ampirist John Locke doğuştanFelsefe Sözlüğü Virgulll önselFelsefe Sözlüğü Virgulll bir bilgi olmadığını tanıtlamak için “boş levha ( tabula rasa) deyimini kullanmıştır. Locke göre insan beyniFelsefe Sözlüğü Virgulll doğduğu andaFelsefe Sözlüğü Virgulll boş bir levha gibidir. Bu levhaFelsefe Sözlüğü Virgulll yaşandıkçaFelsefe Sözlüğü Virgulll
duyular yoluyla elde edilen algılarla dolacaktır. Bu yüzdendir ki yeni
doğan çocuk hiçbir şey bilmez ve aptalların levhaları ömür boyu boş
kalır. Çünkü doğuştan bilgi yoktur. BilgiFelsefe Sözlüğü Virgulll
ancak duyularla elde edilebilir. Kendisine sözü edilmeyen bir şeyi
kendiliğinden bilen bir tek kişi gösterilemez. Anadan doğma körde renk
bilgisi yokturFelsefe Sözlüğü Virgulll çünkü rengi algılayamamaktadır.



Analitik Felsefe
2. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’de ve ABD ile bazı İskandinav
ülkelerinde yaygınlaşan ve felsefenin asıl uğraş alanının dil ve
dildeki kavramları çözümlemek olduğunuFelsefe Sözlüğü Virgulll bu yolla “kafa karışıklığı” yaratan geleneksel felsefe sorunlarının çözülebileceğini savunan felsefe akımı.

Akımın kurucusu ve en büyük temsilcisi Avusturyalı filozof Ludwig
Wittgenstein’dir. 1945-60 yılları arasında gelişen analitik felsefe bir
ölçüde İngiliz düşünürleri Bertrand Russel ve G.E. Moore’un 1900’lerden
başlayarak geliştirdikleri gerçekçilik ve çokçuluk düşüncesinden
türemiş olan 1930’ların mantıksal olguculuğunun devamıdır.

Analitik felsefenin temel hareket noktası felsefenin tek konusunun dil
olduğu anlayışıdır. 20. yüzyıl başlarında gelişen mantıksal
olguculuktan felsefenin kendisinin bilgi üretmediği görüşünü ve felsefe
tarihinde yapıt vermiş düşünürlerin aslında dilin yarattığı sorunlarla
uğraşmış oldukları görüşünü devralan analitik felsefeFelsefe Sözlüğü Virgulll felsefenin dilsel yapıları çözümlemekte asli uğraşını bulabileceğini savundu.

Analitik felsefeFelsefe Sözlüğü Virgulll Russel ve mantıksal olgucuların anlayışların temelinde yatanFelsefe Sözlüğü Virgulll
mantık aracılığıyla bir mükemmel biçimsel dil kurmayı amaçlar. Ancak bu
amacından uzak kalarak gündelik dile yönelmiştir. Buna göre sağduyunun
kaynağı olan ve “sıradan” insanların konuştukları dilFelsefe Sözlüğü Virgulll zaten tam ve yetkindir. Felsefeye düşenFelsefe Sözlüğü Virgulll dilin bu gündelik kullanımının dışına çıkması sonucu beliren sahte sorunları gidermektir.



Anarşizm
Başta devlet olmak üzere bütün baskıcı kurumları ortadan kaldırmayı öneren öğreti.

Anarşizme göre devlet egemen sınıfın çıkarlarını korumakla
görevlendirilmiş gereksiz bir kurumdur. Özgürlüğü gerçekleştirmek için
en başta devlet yıkılmalıdır. Devlet hiçbir zaman yeni bir toplum
çağını başlatmak için kullanılamaz. TemsilcilikFelsefe Sözlüğü Virgulll gerçeklere dayanmayan bir düşçülüktür; bu gibi düşçülükler insanları insan dışılığa dönüştürür. Baskı yerine özgür işbirliğiFelsefe Sözlüğü Virgulll
korku yerine kardeşlik ve sevgi gerçekleştirilmelidir. Devlet yerine
işbirliğinin doğuracağı dernekler ve bu derneklerin birleşmesiyle
meydana gelen federasyonlar kurulmalıdır. Uyum bu birleşmelerin doğal
dengesiyle gerçekleşecektir. Çeşitli birlikler her an yön ve biçim
değiştirerek her an etkin yönü ve biçimi kullanacaklardır. Devlet ile
birlikte her türlü baskıcı kurum yok edilmelidir. İnsan; bir üretici
olarak anamalın otoritesindenFelsefe Sözlüğü Virgulll bir vatandaş olarak devletin otoritesindenFelsefe Sözlüğü Virgulll
bir birey olarak dinsel törenin otoritesinden kurtulmalı ve özgür bir
gelişme olanağına kavuşmalıdır. Bütün insansal yetenekler ancak
başsızcı (anarşist) bir toplumdaFelsefe Sözlüğü Virgulll hiçbir baskıyla engellemeksizinFelsefe Sözlüğü Virgulll özgürce gerçekleşebilir



Anlambilim
Anlamları inceleyen bilim... Semantik olarak da bilinir. Anlambilim
felsefi ya da mantıksal ve dilbilimsel olmak üzere iki farklı açıdan
ele alınabilir. Felsefi ya da mantıksal yaklaşımFelsefe Sözlüğü Virgulll göstergeler ya da sözcükler ile bunların göndergeleri arasındaki bağlantıya ağırlık verir ve adlandırmaFelsefe Sözlüğü Virgulll düz anlamFelsefe Sözlüğü Virgulll yan anlamFelsefe Sözlüğü Virgulll doğruluk gibi özellikleri inceler. Dilbilimsel yaklaşım iseFelsefe Sözlüğü Virgulll zaman içinde anlam değişiklikleri ile dilin yapısıFelsefe Sözlüğü Virgulll düşünce ve anlam arasındaki karşılıklı bağlantı gibi konular üstünde durur.

Felsefe ve dilbilim alanlarında anlambilimFelsefe Sözlüğü Virgulll
bir dilin göstergeleri ile bunların anlamları arasındaki bağlantının
incelenmesidir. Anlambilime farklı yöntem ve amaçlarla yaklaşılsa daFelsefe Sözlüğü Virgulll her iki alan da insanların dilsel anlatımlardan nasıl anlam çıkardıklarını açıklamaya çalışmıştır.

Felsefe sorunları bir dil içinde ifade edilmek zorunda olduklarındanFelsefe Sözlüğü Virgulll sonunda dilin kendisi ile ilgili soruşturmalar haline dönüşürler. 1920’lerde ve 1930’larda olgucu okulun mantıkçılarıFelsefe Sözlüğü Virgulll
dile matematik ve mantıkta bulunan kesinliği ve açıklığı getirmeye
çalışmışlardır. Onlara göre “doğal diller” açıklıktan ve kesinlikten
uzaktır. Bu nedenlerden belirsizlik ve çokanlamlılıktan arınmış “ideal”
bir dil üzerine kurulu bir anlambilim kuramı geliştirmeye
çalışmışlardır.



Antinomi (Çatışkı)
Saltığı çözümlemek için usun düşmek zorunda bulunduğu çelişki... Kant terimidir.

Alman düşünürü Kant’a göre saltığın alanındaki bütün önermeler
çatışıktır. Çünkü bu önermeler üzerinde deney yapılamayacağı için
karşılıkları da aynı güçle ileri sürülebilir. Sözcük oyunlarına dayanan
kozmolojik tanıtlarsa her iki karşıt önerme için ileri sürülebilir.
Kant nesneye olduğu gibi özneye de kesin bir bilinemezlik yakıştırır ki
bu gibi kozmolojik önermelere saf usun çatışkıları adını verir ve
bunları dört ana çatışkı da toplar.

1) Nicelik çatışkısı:"Evren sınırlıdır-evren sınırsızdır"

2) Nitelik Çatışkısı:"Özdek bölünmez atomlardan yapılmıştır-özdek sonsuzca bölünebilir."

3) Bağıntı çatışkısı: "Her şey zorunlu olarak bağıntılıdır-hiçbir şey zorunlu olarak bağıntılı değildir."

4) Kiplik çatışkısı: "Evrenin nedeni olan zorunlu bir varlık vardır-evrenin nedeni zorunlu bir varlık değildir."

Kant’a göre anlık duyumsal deneyin sınırlarını aşamayacağından duyumsal
deneyin dışında kalan bu gibi önermelerin savı kadar karşı savı da aynı
kesinlikle tanıtlanabilirFelsefe Sözlüğü Virgulll bu halde hem savı hem karşı savı doğru saymak gerekir ki bu bir çatışkıdır.



Antropomorfizm
İnsan niteliklerini başka bir varlığaFelsefe Sözlüğü Virgulll özellikle Tanrı’ya aktarılması.

İlkel insanlarda başlayan bu tasarımFelsefe Sözlüğü Virgulll önce cansızları canlı saymakla başlamıştır. Daha sonraFelsefe Sözlüğü Virgulll tanrılaraFelsefe Sözlüğü Virgulll çeşitli mitolojilerde görüldüğü gibiFelsefe Sözlüğü Virgulll insan biçimi ve nitelikleri yakıştırılmıştır. Bu anlayışFelsefe Sözlüğü Virgulll antikçağ YunanlılarındaFelsefe Sözlüğü Virgulll
Homeros-Hesiodos ikilisinin tanrıları insan biçiminde ve insan
niteliğinde olarak düşünmeleriyle başlamıştır. Homeros-Hesiodos’un
mitolojik tanrılarıFelsefe Sözlüğü Virgulll insanlar gibi; sevişirlerFelsefe Sözlüğü Virgulll düşünürlerFelsefe Sözlüğü Virgulll kıskanırlarFelsefe Sözlüğü Virgulll acı çekerler ve birbirlerinin ayaklarını kaydırırlar. Bu anlayışın nedeniFelsefe Sözlüğü Virgulll Yunanlıların her şeyi canlıFelsefe Sözlüğü Virgulll
devimli biçimli düşünme eğilimleridir ve ilkel canlıcılığın izlerini
taşır. Antropomorfizmin örnekleri ilahi dinlerde de görülür. Örneğin
Hıristiyanlığın Andians tarikatıFelsefe Sözlüğü Virgulll
kutsal kitaptaki sözlerin gerçek anlamıyla anlaşılmasını önerir ve
örneğin tanrının eli deyimini etki anlamında değil insanlardaki al
anlamında anlar. Müslümanlık ve Yahudilik’ de bu örtülü bir biçimde
gerçekleşmiştir.



A posteriori
Deneyden önce alan... Deneyden sonra olan anlamındaki Aposteriorinin (sonsal) karşıtıdır.

Deneyden çıkarsamadığı ve bundan ötürü de deneyden önce olduğu varsayılan bilgi sorunu antikçağ yunan düşüncesinde oluşmuşFelsefe Sözlüğü Virgulll skolastiklerce geliştirilmiştirFelsefe Sözlüğü Virgulll
Alman düşünür Kant’ın sisteminde önem kazanmıştır. Her iki terimi de
ortaya atan XIV. Yüzyıl skolastiklerinden Albert le Grande de Saxe’tır.
Antikçağda Aristoteles tümelden tikele yapılan uslamlamayı önsel kanıt
(apriori) ve buna karşı tikelden tümele yapılan uslamlamayı sonsal
kanıt (aposteriori) saymıştır. Çünkü birincisinde ussal bir ilkedenFelsefe Sözlüğü Virgulll
ikincisindeyse duyumlarla algılanan ve bundan ötürü de deneysel olan
bilgilerden yola çıkılıyordu. Birincisi önsel bilgiden yola çıkan bir
tümdengelim uslamlamaFelsefe Sözlüğü Virgulll ikincisi sonsal bilgiden yola çıkan bir tümevaran uslamlama’ydı. Özellikle Hıristiyan ****fiziğiFelsefe Sözlüğü Virgulll tanrının varlığını kanıtlamak için deneyden yaralanmak imkansız bulunduğundanFelsefe Sözlüğü Virgulll
zorunlu olarak ussal ve bundan ötürü de önsel olan(apriori)’dan
yararlanmıştır. Gerçekte hiçbir önsel bilgi bulunmadığı halde
önselliğin yüzyıllarca savunulmasının gerçek nedeni bu zorunlulukta
yatar.idealist felsefe tarihi bir bakıma böylesine bir savunmanın
tarihidir. Fakat bilimsel açıdan hiçbir önsel bilgi yoktur.



Arkhe
Batı Anadolu kıyılarındaki kentlerde yaşamış Sokrates öncesi
filozofların ilke “temel” “ana madde” anlamı kazandırdıkları sözcüktürFelsefe Sözlüğü Virgulll
unsurdur. Antik çağda Anadolu Yunanlıları düşünsel çabaya bir ilk
nedeni araştırmakla giriştiler. İlk kez iki her zaman dört ediyorsa
bunun tanrıların keyiflerinin üstünde bir ilk ve değişmez nedeni
olmalıdır. Dünya nasıl yapılmıştır? BitkilerFelsefe Sözlüğü Virgulll hayvanlarFelsefe Sözlüğü Virgulll insanlar nasıl oluşmuşlardır? Bütün bu varlıkların başıFelsefe Sözlüğü Virgulll köküFelsefe Sözlüğü Virgulll kaynağı nedir? Gibi sorular sorulmuştur.

Bilinen tarih içinde sözcüğü felsefi anlamda ilk kullanan Batılı
anlamda ilk filozof sayılan Thales’tir. Thales her şeyin arkhesi su
demiştir. Thales sözcüğü her şeyin "ana maddesi"Felsefe Sözlüğü Virgulll "dayandığı ilk"Felsefe Sözlüğü Virgulll "çıktığı kaynak" gibi anlamlarda kullanıpFelsefe Sözlüğü Virgulll
doğaya ve doğadaki gelişmeler kendi içlerinde bulunan doğa ötesi
açıklamalar gerektirmeyen bir kaynağa geri götürme çabasından söz eder.
Böylece bilimsel düşüncenin öncüsü sayılır. Daha sonra Anaksimandres bu
ilk nedenin belirsiz bir cevherFelsefe Sözlüğü Virgulll Aneksimenes ise bunun hava olduğunu söylemiştir.

Aristoteles ise arkhe her şeyin temeli özüdür. Bütün öteki şeyler ondan çıkarFelsefe Sözlüğü Virgulll ama o hep var olmakta devam eder.

****fizik idealist felsefede bütünüyle bu ilk (arkhe) düşüncesine
dayanır. ****fiziğin en belli ve açık biçimi olan dinsel düşünceye göre
bu ilk tanrı’dır.

Arkhe düşüncesi “ilk”leri “başlangıç”ları “temel”leri arayan düşünüş biçimiyle daima iç içedir.



Ateizm
Tanrının varlığını yadsıyan görüş... AteizmFelsefe Sözlüğü Virgulll ruhFelsefe Sözlüğü Virgulll ölümden sonra yaşam vb. her türlü ****fizik inançların yadsınmasını kapsar. AteizmFelsefe Sözlüğü Virgulll Tanrıyı ne tinsel varlıkları kabul eden teizmin karşıtıdır. Ayrıca ateizmFelsefe Sözlüğü Virgulll Tanrının var olup olmadığı sorusunu karşılıksız bırakanFelsefe Sözlüğü Virgulll bu sorunun yanıtsız ya da yanıtlanamaz olduğunu savunan agnostizimden ayrılır. Ateistlere göreFelsefe Sözlüğü Virgulll tanrının var olmadığı kesin bir doğrudur. Ateizmin felsefesel temeliFelsefe Sözlüğü Virgulll özdekçilik ve bir ölçüde şüpheciliktir.
GoDFaTHeR
GoDFaTHeR
Farkımız*Tarzımız*
Farkımız*Tarzımız*

<B>Mesaj Sayısı</B> Mesaj Sayısı : 3016
<B>Rep Sayısı</B> Rep Sayısı : 455
<B>Kayıt tarihi</B> Kayıt tarihi : 30/04/10

https://kopuk1.forum.st

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Felsefe Sözlüğü Empty Geri: Felsefe Sözlüğü

Mesaj tarafından GoDFaTHeR Paz Mayıs 02, 2010 12:43 pm

B Dizini

Belit
(Aksiyom)

Başka bir önermeye götürülemeyen ve tanıtlanamayanFelsefe Sözlüğü Virgulll böyle bir geri götürme ve kanıtı da gerektirmeyipFelsefe Sözlüğü Virgulll
kendiliğinden apaçık olan ve böyle olduğu için öteki önermelerin temeli
ve ön dayanağı olan temel önerme. Ne türlü bir belitten yola çıkılırsa
o türlü bir sonucu varılır. Belitlere dayanan bir felsefeFelsefe Sözlüğü Virgulll belitlerin yanlışlığı meydana çıkınca çöker.

1)Mantık: Mantıkta belit terimiFelsefe Sözlüğü Virgulll
bir şeyi tanıtlamak için kullanılan tanıtlanmayı gerektirmeyecek kadar
açık ilke anlamını veriri tanıtlanmayı gerektirmediği gibi
tanıtlanamazda. Çünkü tanıtlamaFelsefe Sözlüğü Virgulll daha da açıklamak demektirFelsefe Sözlüğü Virgulll buysa daha çok açıklanamaz. Her belit bir ilkedirFelsefe Sözlüğü Virgulll ama her ilke bir belit değildir. ÖrneğinFelsefe Sözlüğü Virgulll “her bütün kendini meydana getiren parçalarından büyüktür” ilkesi bir belittirFelsefe Sözlüğü Virgulll buna karşı Einstein’in görelilik ilkesi bir belit değildir. ****fizik dünya görüşünün ürünü olan bütün mantıklarFelsefe Sözlüğü Virgulll
“bir şey kendisinin aynıdır” önermesiyle dile getirilen özdeşlik
ilkesini belit saymışlardır. Hegel’in diyalektik mantığı bunun doğru
olmadığını meydana koymuştur. Bir şey kendisiyle bile aynı değildirFelsefe Sözlüğü Virgulll çünkü sürekli olarak değişmektedir.

2) Matematik: nicelikler arasındaki orantıları dile getiren zorunlu önermelerFelsefe Sözlüğü Virgulll matematikte belit adıyla tanımlanırlar. ÖrneğinFelsefe Sözlüğü Virgulll “bir üçüncü niceliğe ayrı ayrı eşit olan nicelikler birbirine eşittir”Felsefe Sözlüğü Virgulll “eşit niceliklere eşit nicelikler eklenirse toplamları da eşit olur”. Matematiksel belitFelsefe Sözlüğü Virgulll mantıksal belitin niceliklere uygulanmasıdır. Aralarında başkaca bir anlam ayrılığı yoktur.

3) Dekartçılık: Descartes ve başta Spinoza olmak üzere izdaşları felsefelerini belitlere dayarlar. Örneğin DescartesFelsefe Sözlüğü Virgulll felsefesini “düşünüyorumFelsefe Sözlüğü Virgulll öyleyse varım” belitinden çıkarak kurmuştur. Spinoza’da ünlü Etika’sında örneğinFelsefe Sözlüğü Virgulll “başka bir şeyle tasarlanmayan şeyin kendisiyle tasarlanması gerekir” gibi belitlerden yola çıkar. Ne var kiFelsefe Sözlüğü Virgulll ne türlü bir belitten yola çıkılırsa o türlü bir sonuca varılır. Bundan başkaFelsefe Sözlüğü Virgulll bu belitlerFelsefe Sözlüğü Virgulll “parçalarının toplamı bütüne eşittir” gibi belitler gücünde değildirler. Daha açık bir deyişleFelsefe Sözlüğü Virgulll Dekartçıların belitleri öznelFelsefe Sözlüğü Virgulll kendilerince belit sayılmış belitlerdir. Nitekim Cogito’nun yüzyıllarca önceki biçimini çürütmek içinFelsefe Sözlüğü Virgulll “bin altın düşünüyorumFelsefe Sözlüğü Virgulll öyleyse bin altınım var” önermesi ileri sürülmüştür.



Biçim (Form)
Nesnelerin dış görünüşü. ****fizikte bir nesneninFelsefe Sözlüğü Virgulll gizil ilkesi olanFelsefe Sözlüğü Virgulll hammaddeden ayırt edilen etkin belirleyici ilkesi.

Platon bugün biçim sözcüğü ile karşılanan eidos terimini bir şeyi o şey
yapan kalıcı gerçeklik ile sonlu ve değişmeye uğrayan tikelleri ayırmak
için kullanmıştır. Platoncu biçim kavramıFelsefe Sözlüğü Virgulll da Pytagarosçı kurama dayanır. Bu kurama göreFelsefe Sözlüğü Virgulll nesnelerin ayırt edici özelliklerini veren maddi öğeler değilFelsefe Sözlüğü Virgulll Pythagoras’ın sayısal olarak adlandırdığı kavranabilir yapılardır.

Madde ve biçim arasındaki ayrımı ilk kez ortaya atan Aristoteles’tir. O’na göre madde kendi içinde bir nesne değilFelsefe Sözlüğü Virgulll nesnelerin oluşumunda bulunan farklılaşmış temel öğedir. Tikel nesnelerinFelsefe Sözlüğü Virgulll
bu temel öğeden oluşmaları farklılaşma süreci ile gerçekleşir. Bu süreç
içinde belirli biçimler alan nesneler de kavranabilir dünyayı
oluşturur. Madde gizil öğeFelsefe Sözlüğü Virgulll biçim ise gerçekleşen öğedir.

Alman filozof Kant’a göreFelsefe Sözlüğü Virgulll biçim zihninFelsefe Sözlüğü Virgulll
bir özelliği birey tarafından nesneye yükleniyordu. Kant’a göre mekan
ve zamanın duyarlılığı iki apriori biçimindedir. İnsanın kendi başına
zaman ve mekan deneyimi olmasa bile insanın mekan ve zaman dışı
deneyiminin olmayacağını savundu.


Bilgicilik (Sofizm)
Eski Yunan’da İ.Ö 5. yüzyılın ikinci yarısından İ.Ö 4. yüzyılın
başlarına değin para karşılığı felsefe öğreten gezgin felsefecilerin
(sofistler) oluşturdukları akıma bilgicilik denir.

Sofist deyimiFelsefe Sözlüğü Virgulll bilgeliği yeğleyen öğretiFelsefe Sözlüğü Virgulll bilgi öğretmeniFelsefe Sözlüğü Virgulll siyasada yararlı olma sanatıFelsefe Sözlüğü Virgulll söz söyleme sanatı anlamlarında kullanılmıştır. İ.Ö 5. yüzyılFelsefe Sözlüğü Virgulll
antik çağ Yunan felsefesinde bilgicilik akımının egemen olduğu çağdır.
İlk düşünür sayılan Thales’den beri ortaya atılan sayısız varsayımlarFelsefe Sözlüğü Virgulll
sonunda insan zekasını şahlandırmış ve bütün olup bitenleri yeniden
gözden geçirerek kıyasıya eleştirmeye yöneltmişti. Doğa bilimlerinin
denetiminden yoksun insan düşüncesiFelsefe Sözlüğü Virgulll varlığın temeli konusunda daldığı hayal aleminden kendisine dönüyordu. Bilgicilik akımının inceleme amacıFelsefe Sözlüğü Virgulll insanın kendisiydi. Protagoras’ a göre Felsefe Sözlüğü Virgulll “insan her şeyin ölçüsü” ydü. BilgiFelsefe Sözlüğü Virgulll teorik bir merak değilFelsefe Sözlüğü Virgulll pratik bir yarar olmalıydı. Protagoras “tanrılara gelinceFelsefe Sözlüğü Virgulll ben onların ne var olduklarını ne de yok olduklarını bilirim” diyordu. Bilgici HippiasFelsefe Sözlüğü Virgulll
giydiği elbiseyi kendisi diktiği için “ bağımsızlığa kavuşmakla”
övünüyordu. İnsan her türlü yapma bağlardan kurtulmak ve insansal
yasanın (nomos) yerine doğal yasa (physis) konulmalıydı.

Bilgiciler Felsefe Sözlüğü Virgulll özdekçi düşünceleri sürmekle beraberFelsefe Sözlüğü Virgulll ürünü oldukları idealist çizgiyi sürdürmüşler ve dünyayı tanıma olanağını yadsımışlardır. İşte bu idealist çizgidir kiFelsefe Sözlüğü Virgulll
bir yandan bilgicilik akımını yozlaştırarak felsefeyi güzel söz söyleme
sanatına dönüştürürken diğer yandan idealist ilkelerin gelişmesi
sürecini doğurmuştur.



Budizm
Buda’nın ileri sürdüğü gizemsel dünya görüşü ve din.

Budizm İ.Ö 6. yüzyıldaFelsefe Sözlüğü Virgulll Brahmanizm’e bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Brahmanizm’in tanrıları ve kast ayrılıklarıFelsefe Sözlüğü Virgulll açlık ve yoksulluk içinde acı çeken milyonlarca insanı büsbütün tedirgin etmeye başlamıştı. BudaFelsefe Sözlüğü Virgulll bu insanlaraFelsefe Sözlüğü Virgulll
dünyadan vazgeçme (nirvana) yoluyla acıdan kurtulmayı öğütlüyordu.
Yaşam acısız kılınamayınca acı yaşamsızlıkla giderilecekti. BudaFelsefe Sözlüğü Virgulll tanrının sözünü etmezFelsefe Sözlüğü Virgulll kurtuluşu törebilimsel arınmaya bağlar. Budizm’e göre insan ruhunu yeniden bedenleşmesi kurban kesmekle olmazFelsefe Sözlüğü Virgulll
günahsız iyi davranışlarla sağlanabilirdi. Buda’ya göre acı çekme
gerçeği (insanları birbirine bağlayan bütün nesneler acı kaynağıdır)Felsefe Sözlüğü Virgulll istek gerçeği ( acıFelsefe Sözlüğü Virgulll insan isteğinden doğar)Felsefe Sözlüğü Virgulll acının yok edilmesi gerçeği ( acıFelsefe Sözlüğü Virgulll
her türlü istekten el çekme eş deyişle nirvanalaşmakla yok edilir) ve
sekiz tane maddeden oluşan sekiz yol gerçeği olmak üzere dört temel
gerçek vardır.

Buda’ya göre evrende insanın bağlanabileceği hiçbir şey yokturFelsefe Sözlüğü Virgulll ne özdekte ne de ruhta hiçbir şey sürekli değildirFelsefe Sözlüğü Virgulll ne biçim ne öz vardırFelsefe Sözlüğü Virgulll her şey gelip geçicidirFelsefe Sözlüğü Virgulll dünya yalan ve boştur.
GoDFaTHeR
GoDFaTHeR
Farkımız*Tarzımız*
Farkımız*Tarzımız*

<B>Mesaj Sayısı</B> Mesaj Sayısı : 3016
<B>Rep Sayısı</B> Rep Sayısı : 455
<B>Kayıt tarihi</B> Kayıt tarihi : 30/04/10

https://kopuk1.forum.st

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Felsefe Sözlüğü Empty Geri: Felsefe Sözlüğü

Mesaj tarafından GoDFaTHeR Paz Mayıs 02, 2010 12:43 pm

D Dizini

Deizm
Vahiy ya da bir kilise öğretisi aracılığıyla edinilmiş her türlü
dinsel bilgiye karşı çıkan buna karşılık belirli bir dinsel bilgi
bütününü herkesin doğuştan taşıdığını ya da us yoluyla elde
edebileceğini savunan görüşe denir. DeizmFelsefe Sözlüğü Virgulll
tanrılık gücünün sadece yaratma işlemiyle sınırlandığını ve bir kez
yaratıldıktan sonra dünyanın hiçbir işine karışmadığını eş deyişle
dünyayı yönetmediğini belirtir.

Deizmin dayandığı “doğal” din kavramı başlıca iç kaynaktan beslenir. İnsan usuna duyulan inançFelsefe Sözlüğü Virgulll dogmacılığa ve hoşgörüsüzlüğe yönelen vahiy öğretisininFelsefe Sözlüğü Virgulll
reddedilmesi ve tanrının düzenli bir dünyanın ussal mimarı biçiminde
kavranması. Deizmciler Hıristiyanlıkta ve dünya dinlerinde görülen
ibadetFelsefe Sözlüğü Virgulll inanç ve öğreti farklılıklarının temelinde evrensel olarak benimsenmiş din ve ahlak ilkelerininFelsefe Sözlüğü Virgulll ussal bir özün bulunduğunu öne sürerler.

Deizimcilere göre kendi başına doğal dinFelsefe Sözlüğü Virgulll her türlü kuşku ve yozlaşmadan uzaktır. Bu yüzden us yoluyla doğrulanmış yalın ahlakıFelsefe Sözlüğü Virgulll doğrular dışında Hıristiyanlığın sonradan eklediği tüm öğelere karşı çıkarlar.



Dekartçılık (Cartezyanizm)
Fransız düşünürü Descartes’in felsefesi.

DescartesFelsefe Sözlüğü Virgulll düşünsel felsefenin büyük çapta aşamacılarından biridir. Antikçağ YunanFelsefe Sözlüğü Virgulll
şüpheciliğinden yüzyıllarca sonra şüpheciliği temel bir yöntem olarak
kullanmış ve bunu analitik geometri adı verilen matematiksel bir
kesinlikle uygulamaya çalışarak yepyeni doğrulara varmayı denemiştir.
Temel yöntemFelsefe Sözlüğü Virgulll şöyle özetlenebilir: önce bir ilke olarakFelsefe Sözlüğü Virgulll
edinilmiş bütün bilgilerinden şüphe etmeliyim ve onları bir yana
bırakarak ilk ve sağlam yeni bir düşünceden yola çıkmalıyım. İnsanların
bütün düşünceleri birbirine bağlıdırFelsefe Sözlüğü Virgulll
birbirinden çıkar. Bir düşünmeyi doğuran ondan önce gerçekleşmiş başka
bir düşüncedir. Düşünceler bir neden sonuç zinciri içerisinde sürüp
gider(mekanizm) öyleyse sırayı titizlikle kovalarsam doğru olmayan bir
düşünceyi doğru sanmaktan sakınarak düşünce zincirinin arasına yanlış
bir düşünce karıştırmazsam doğru olana ulaşabilirim. Bu durumda benim
için kesin olan tek şey şüphe etmektir. Bütün bilgilerden şüphe etmekFelsefe Sözlüğü Virgulll düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır. ÖyleyseFelsefe Sözlüğü Virgulll var olduğumda şüphesizdir. Düşünüyorum öyleyse varım.şüphe edemeyeceğim ilk ve sağlam bilgim budur. ŞimdiFelsefe Sözlüğü Virgulll neden sonuç zincirini titizlikle kovalayarakFelsefe Sözlüğü Virgulll bütün öteki bilgileri bu temelden çıkarabilirim.

Descartes’in başlıca öğretileri şunlardır.

1)GerçeklikFelsefe Sözlüğü Virgulll özü düşünmeFelsefe Sözlüğü Virgulll olan zihin ile özü üç boyutlu uzam olan madde biçiminde ikiye ayırabilir.

2)TanrıFelsefe Sözlüğü Virgulll zihin ve madde kavramları doğuştan gelir ve deneyimden kaynaklanmaz.

3)Felsefede doğruya erişmenin yanılmaz yöntemiFelsefe Sözlüğü Virgulll şüphe edilemezFelsefe Sözlüğü Virgulll açık ve seçik bir önerme ya da kavramlara ulaşıncaya değin her şeyden şüphe etmektir.

Descartesçi düşünürlerin çoğu Descartes’in “ DüşünüyorumFelsefe Sözlüğü Virgulll öyleyse varım” deyişinde anlatımını bulanFelsefe Sözlüğü Virgulll düşünen öznenin düşündüğündenFelsefe Sözlüğü Virgulll dolayısıyla var olduğundan şüphe edemeyeceği yöntemindeki önermeninFelsefe Sözlüğü Virgulll ilk ve açık seçik doğru olduğu görüşünde birleşir. Gene Descartesçilerin büyük bir bölümü Felsefe Sözlüğü Virgulll
bu ilk doğru temelinde yalnızca usa dayalı bir felsefede ve bilim
sisteminin kurulabileceği görüşündedir. Buna bağlı olarak Dekartçılık
bütünüyle usa bir ****fizik geliştirilebileceğini savunur.



Demiourgos
Düzenleyici Tanrı... Antik Yunan düşünürü Platon’a göre ‘iyi’ ideası
düzenleyici bir Tanrı’dır. Yaratmış değil biçim vermiştir. Antikçağ
Yunanlılarında yaratma düşüncesi yoktur; bir sanatçıFelsefe Sözlüğü Virgulll bir mimar gibi yapmaFelsefe Sözlüğü Virgulll düzenlemeFelsefe Sözlüğü Virgulll biçimlendirme çabası vardır. Bu anlayışa göre dünya yoktan var edilmemişFelsefe Sözlüğü Virgulll
idealar gibi ilksiz ve sonsuz olan biçimsiz özdekten düzenlenip
biçimlendirilerek meydana getirilmiştir. Platon’a göre bu
biçimlendirmede örneklik eden idealardırFelsefe Sözlüğü Virgulll
evrendeki bütün varlıklar bu ideal ilk örneklerine uygun olarak özdeği
biçimlendirme yoluyla yapılmışlardır. Bu terim Platon’ca evren ruhuFelsefe Sözlüğü Virgulll gnostiklerce ikinci Tanrı ve Hegel’ce düşünce süreci anlamında kullanılmıştır.



Determinizm
Ahlaki seçimler dahil bütün olaylarıFelsefe Sözlüğü Virgulll özgür iradeyi ve insanın başka türlü davranabilmesi olanağını dışlayanFelsefe Sözlüğü Virgulll
önceden varolan nedenlerce belirlendiğini savunan kuram. Bu kurama göre
evrenin tümüyle ussal bir yapısı vardır; belirli bir durumun eksiksiz
bilgisine sahip olmakFelsefe Sözlüğü Virgulll o durumunFelsefe Sözlüğü Virgulll geleceğine ilişkin yanılmaz bilgiyi de olanaklı kılar. Laplace’e göreFelsefe Sözlüğü Virgulll evrenin bugünkü durumuFelsefe Sözlüğü Virgulll önceki durumunun sonucuFelsefe Sözlüğü Virgulll sonraki durumunun ise nedenidir. Bir zihinFelsefe Sözlüğü Virgulll belirli bir anda doğada işleyen bütün güçleri ve doğanın bütün bileşenlerinin karşılıklı konumunu bilebilseFelsefe Sözlüğü Virgulll küçük ya da büyük her birimin hem geleceğiniFelsefe Sözlüğü Virgulll hem geçmişini kesin olarak bilebilir.

Determinizm yandaşlarına göreFelsefe Sözlüğü Virgulll kuramlarıFelsefe Sözlüğü Virgulll
ahlaki sorumluluğun kabulüne aykırı değildir. Örneğin belirli bir
davranışın kötü sonuçları önceden görülebilir; bu da insana ahlaki
sorumluluk yükler ve insan eylemlerini etkileyebilecek engelleyici bir
dış neden oluşturur.



Dialektik
Kavramlar arasındaki karşıtlık ilişkisinden yola çıkarak bunu doğruya
varan süreçlerin açığa çıkarılmasında bir ilke olarak kullanan düşünme
ve araştırma yolu.

Diyalektik düşüncenin başlangıcıFelsefe Sözlüğü Virgulll doğayı ve evreni oluşturduğu düşünülen ateşFelsefe Sözlüğü Virgulll havaFelsefe Sözlüğü Virgulll suFelsefe Sözlüğü Virgulll toprak gibi ilk öğelerin (arkhe) aralarındaki karşılıklı çatışma-dönüşme ilişkileri biçimindeFelsefe Sözlüğü Virgulll
Sokrates öncesi fizikçilerde görülür. Daha sonra şeylerin
karşıtlarından yola çıkarak var olmaları ve gene karşıtları içinde yok
olmalarını ele alan HerakleitosFelsefe Sözlüğü Virgulll diyalektiği evrenin etkin bir ilkesi olarak düşünmenin öncüsü oldu. Aristoteles’e göreFelsefe Sözlüğü Virgulll
bazı kabullerden yola çıkarak usavurma yoluyla bunları saçmaya
indirgeyerek karşıtlarını kanıtlama tekniği anlamında diyalektiğin
kurucusu Elealı Zenon’du.

Diyalektiği bir yöntem olarak ilk kullanan ise Sokrates’tir. Sokrates için diyalektikFelsefe Sözlüğü Virgulll karşılıklıFelsefe Sözlüğü Virgulll
karşılıklı soru-yanıt yoluyla kavramlara açıklık getirme yöntemidir.
Karşı tarafın yanıtından yola çıkarak bunun gene onun düşünceleri
açısından tutarsız ve çelişik olduğunu göstermekFelsefe Sözlüğü Virgulll yöntemin ilk aşamasıdır. Bundan sonra karşılıklı soru- yanıtlarlaFelsefe Sözlüğü Virgulll tartışma konusu kavram çeşitli açılardan ele alınırFelsefe Sözlüğü Virgulll açımlanır.

Sokrates’in açıklama yöntemini belirli bir varlık görüşüne bağlayan PlatonFelsefe Sözlüğü Virgulll diyalektiği bilgi görüşüne dayalı bir eğitim yöntemi olarak geliştirdi. Ona göre diyalektikFelsefe Sözlüğü Virgulll
bir varlık sıralaması içinde en alt düzeyden gittikçe yükselerek
sonunda idea’lara varmak için izlenen bir öğretme ve öğrenme sürecidir.

Yeniçağ felsefesinde diyalektik terimini ilk kullanan Kant’tır. Kant’a göre diyalektik yanılgını mantığıdır;; kendi halindeki usFelsefe Sözlüğü Virgulll
bazı usavurma işlemlerini mantıksal sınırlarına kadar götürüp sonunda
kendisiyle çatışma içine düşer. Ortaya çıkan antinomileri (çatışkıları)
gidermek içinse Kant’ın “transandantal diyalektik” adını verdiği yöntem
uygulanır; iki karşıt sav arasındaki çatışmaFelsefe Sözlüğü Virgulll hem tezinFelsefe Sözlüğü Virgulll hem de antitezin karşıtının olanaksızlığı kanıtlanarak giderilir. Böylece Kant için diyalektikFelsefe Sözlüğü Virgulll hem usun içine düştüğü doğal bir yanılgı biçimiFelsefe Sözlüğü Virgulll hem de bunu düzeltmek için kullanılacak bir eleştiri ve yanlış gösterme yöntemi haline gelir.

Diyalektik anlayışının temelinde yatan üçlü düşüncesini Kant’tan alan HegelFelsefe Sözlüğü Virgulll buna bambaşka bir anlam yükledi. Hegel’e göreFelsefe Sözlüğü Virgulll gerçekleri oluşturan kavramların her biri karşıtını kendi içinde taşır. DüşünceFelsefe Sözlüğü Virgulll bir kavramdan (tez) onun içindeki karşıtına(antitez) bundan da yeniden karşıtına (yani ilk kavrama) dönmekleFelsefe Sözlüğü Virgulll diyalektik hareket içindeFelsefe Sözlüğü Virgulll iki kavramın birliğini oluşturan üçüncü kavrama (sentez) ulaşır. Bu süreçFelsefe Sözlüğü Virgulll düşüncenin kendisini kavramasını sağlayan bilinç içeriğini artırır. Hegel’e göre diyalektikFelsefe Sözlüğü Virgulll varlığı belirleyen düşüncenin kendi süreci olduğu gibi dünya tarihinin de oluşum ilkesidir.

Diyalektik usavurmayı Hegel’den ve Sokrates öncesi filozoflardan alan
Karl Marx’a göre diyalektik tarihsel bir süreçtir;;; ekonomik temelli
bazı toplumsal oluşumların zaman içinde karşıtlarını üretmeleriFelsefe Sözlüğü Virgulll karşıtların giderek çatışmaya dönüşmesiyle de yeni oluşumun etkisini ortadan kaldırması biçiminde yürür.

Diyalektik kavramı günümüzdeFelsefe Sözlüğü Virgulll ****fizik teriminin tam karşıtı olarak yeni ve bilimsel bir dünya görüşünü dile getirir.



Dialektik İdealizm
Hegel’in idealizmine diyalektik idealizm denir.

HegelFelsefe Sözlüğü Virgulll tarihin ve düşüncenin diyalektik bir süreç içinde geliştiğini savunmuşFelsefe Sözlüğü Virgulll dinden siyaseteFelsefe Sözlüğü Virgulll
mantıktan estetiğe kadar bütün alanlar için geçerli gördüğü bu sürecin
Mutlak Tin’e ya da zihne (geist) varılmasıyla son bulacağını ileri
sürmüştür. Düşüncenin özünde gerçeğin ancak bir bütün olarak
kavranabileceği yatar. DiyalektikFelsefe Sözlüğü Virgulll görünürdeki bütün farklılıkların birliğe kavuştuğu ****fizik bir süreç “mutlak” iseFelsefe Sözlüğü Virgulll var olan her şeyi kendinde toplayandır.

Varlığın diyalektik gelişim süreciFelsefe Sözlüğü Virgulll Hegel’in tin ya da zihinFelsefe Sözlüğü Virgulll bazen de idea dediği Geist’ın kendini belli bir amaca doğru geliştirmesiFelsefe Sözlüğü Virgulll
özgürleşmesi sürecidir.Bu süreç içinde “idea” diyalektiğin üçlü
aşamasından geçer.İlk aşamada “idea” kendi içindedir ve henüz bir
olanaktır. Kendini gerçekleştirmesi için ikinci bir alan gerekirFelsefe Sözlüğü Virgulll bu da doğadır. Ama “idea” doğada kendi özüne aykırı bir duruma düşerFelsefe Sözlüğü Virgulll
kendine yabancılaşır. Bu aykırılıktan üçüncü aşama olan kültür
dünyasında kurtulabilir. Doğada “idea”yı yönlendiren yasa olan
zorunluluğun yerini üçüncü aşamada özgürlük alır; özgürlükFelsefe Sözlüğü Virgulll tinin devletFelsefe Sözlüğü Virgulll sanatFelsefe Sözlüğü Virgulll felsefe ve din gibiFelsefe Sözlüğü Virgulll
bireylerin üstündeki bazı kurumlarda ve o kurumlarla kendini
gerçekleştirmesidir. Bu son aşamada da tin üç basamak içinde kendini
geliştirir. İlk basamak “öznel tin” dir ve tek tek insanların
yaşamındaki henüz tamamlanmamış idedir. İkinci basamak “nesnel tin”dir
ve burada kendini toplumFelsefe Sözlüğü Virgulll tarih devlet olarak gerçekleştirir. Üçüncü basamak ise “mutlak tin” dir ve burada tam bilincine ulaşarak kendini sanatFelsefe Sözlüğü Virgulll din ve felsefe ile ölümsüz kılar.

Diyalektik idealizm yani Hegelci diyalektikFelsefe Sözlüğü Virgulll
nesneleri soyutlayarak her birini kendi başına ve değişmez özellikleri
olan birimler olarak gören “****fizik” düşünce biçiminin tersineFelsefe Sözlüğü Virgulll nesneleri hareket ve değişimleriFelsefe Sözlüğü Virgulll
karşılıklı ilişkileri ve etkileşimleri içinde ele alır. Her şey sürekli
bir oluş ve yok oluş süreci içindedir. Bu süreç içinde hiçbir şey
sürekli değildir; her şey değişir ve yerini başka bir şeye bırakır.
Bütün şeyler çelişkili yanlar ya da yönler içerir. Bu yönler arasındaki
çatışma değişimin itici gücüdür ve sonunda şeylerin değişime uğramasına
ya da ortadan kalkmasına yol açar. Hegel değişme ve gelişmeyi doğada ve
toplumda somutlaşan “mutlak tin”in ya da ideanın bir dışavurumu olarak
görür.



Dialektik Materyalizm
Doğada ve tarihte belirleyici olan süreçlerin Felsefe Sözlüğü Virgulll
kendi içlerindeki karşıtlık yoluyla oluştuğunu ve bütün olayların bu
maddi temelli ilişkilerle açıklanması gerektiğini savunan felsefe
görüşü. Tarihsel materyalizm ile birlikte Marksist dünya ve tarih
görüşünü oluşturur. Marx ve Engels’e göre materyalimFelsefe Sözlüğü Virgulll
duyularla algılanabilen maddi dünyanın zihin ya da ruhtan bağımsız
nesnel bir gerçeklik olarak ele alınmasına dayanır. Marx ve Engels
zihinsel ya da ruhsal süreçlerin varlığını reddetmemişlerFelsefe Sözlüğü Virgulll
ama düşüncelerin temelde maddi koşuların ürünleri ve yansımaları
olduğunu savunmuşlardır. Maddeyi zihin ya da ruha bağımlı olarak ele
alan Felsefe Sözlüğü Virgulll zihin ya da ruhun maddeden bağımsız olarak var olabileceğini savunan bütün kuramları iseFelsefe Sözlüğü Virgulll maddeciliğin karşıtı olarak gördükleri idealizm altında toplamışlardır. Onlara göreFelsefe Sözlüğü Virgulll
maddeci ve idealist görüşler felsefenin tarihsel gelişimi boyunca
uzlaşmaz bir karşıtlık içinde olmuştur. Bu nedenle materyalizm ve
idealizmi birleştirmeye ya da uzlaştırmaya yönelik bütün çabaların
kaçınılmaz olarak karışıklık ve tutarsızlığa yol açacağını savunan tam
bir maddeci yaklaşımı benimsemişlerdir.

Marx ve Engels kendi diyalektik anlayışlarını büyük ölçüde Hegel’in
görüşlerinden yola çıkarak geliştirmişlerdir. Hegel değişme ve
gelişmeyi doğada ve toplumda somutlaşan Mutlak Tin’in ya da İdea’nın
bir dışavurumu olarak görürkenFelsefe Sözlüğü Virgulll
Marx ve Engels değişimi ve gelişimi maddi dünyanın doğasında var olan
bir özellik olarak görürüler. Bu nedenle Hegel’in yaptığı gibi
olayların gerçek akışının “diyalektiğin ilkeleri”nden
çıkarsayamayacağınıFelsefe Sözlüğü Virgulll ilkelerin olaylardan çıkarılması gerektiğini savunurlar.

Marx ve Engels’in bilgi kuramının çıkış noktasıFelsefe Sözlüğü Virgulll
bütün bilgilerin duyular yoluyla elde edildiği maddeci öncüldür. Ama
bilgiyi yalnızca verili duyu izlenimlerine dayandıran mekanik görüşün
tersine bu kuramFelsefe Sözlüğü Virgulll
pratik çalışma sürecinde toplumsal olarak elde edilen insan bilgisinin
diyalektik gelişimini vurgular. İnsanlar nesnelere ilişkin bilgileri
yalnızca bu nesnelerle pratik etkileşim içinde ve pratiklerine denk
düşen düşünceleri biçimlendirerek edinirler. Düşüncelerin gerçekliğe
uygunluğununFelsefe Sözlüğü Virgulll yani doğruluğunun sınanmasını sağlayan tek araç toplumsal pratiktir. Bu bilgi kuramıFelsefe Sözlüğü Virgulll
kendinde şeylerin yaratıcılığından dolayı insanların yalnızca
duyumlanabilir görüntüleri bilebileceğini öne süren öznel idealizme ve
duyular üstü gerçekliğin duyulardan bağımsız saf sezgi ya da düşünce
ile bilinebileceğini öne süren nesnel idealizme yanı ölçüde karşı çıkar.

Diyalektik materyalizm: doğaFelsefe Sözlüğü Virgulll
toplum ve bilinç olgularını evrensel bir varlık anlayışı içinde
bütünler ve bu bütünlüğün aynı çelişme yasasıyla geliştiğini meydana
koyar.Diyalektik idealizmFelsefe Sözlüğü Virgulll gelişme olgusunun genel yasalarının bilimidirFelsefe Sözlüğü Virgulll öylesine ki bilimsel gelişme olgusunu bütün öğretiler içinde tek başına temsil eder. Her bilimFelsefe Sözlüğü Virgulll gerçeğin farklı alanlarındaki gelişmesini ancak o alanda geçerli yasalara bağlarFelsefe Sözlüğü Virgulll diyalektik materyalizm bizzat gelişme olgusunu genel yasalara bağlar. Bu genel yasalarFelsefe Sözlüğü Virgulll kurgusal varsayımlar değil; bizzat doğanınFelsefe Sözlüğü Virgulll toplumun ve işleyişinden çıkarılmış ve onlara uygulanarak denetlenmiş ve doğrulukları saptanmış bilimsel yasalardır. Bu yasalarFelsefe Sözlüğü Virgulll karşıtların birliği ve savaşı yasasıFelsefe Sözlüğü Virgulll nicelikten niteliğe ve nitelikten niceliğe geçiş yasasıFelsefe Sözlüğü Virgulll olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasası adlarıyla anılırlar. Bu yasalarFelsefe Sözlüğü Virgulll evrende var olan her şeyin bizzat nasıl devinip geliştiğininFelsefe Sözlüğü Virgulll süreklilikte kesintinin ve karşıtlıkların birdenbire dönüşümlerleFelsefe Sözlüğü Virgulll nasıl aşıldığınınFelsefe Sözlüğü Virgulll eskinin yıkılıp yeninin nasıl oluştuğunun anahtarını verir. Diyalektik idealizmFelsefe Sözlüğü Virgulll hem bilme ve hem de yapmanın öğretisi olmaklaFelsefe Sözlüğü Virgulll
kuramla kılgının ( teoriyle pratiğin) bağımlılığını da ortaya
koymuştur. Kuramsız kılgı ve kılgısız kuram olmaz. Kılgı kuramla
başarılı olabildiği gibi kuram da kılgıdan yansır.



Dogma
Her türlü inceleme ve eleştirmenin üstünde tutulanFelsefe Sözlüğü Virgulll
doğruluğu denemesiz ve tartışmasız kabul edilen ve değişmez sayılan
düşünce... Genellikle dinlerin saltık gerçeklik olarak ileri sürdükleri
ve bağlılarından tartışmasız inanılmasını istedikleri genellikle dinsel
ilkeleri dile getirir. Örneğin Tanrı’nın evreni yarattığı böylesine bir
dogmadır.



Dogmatizm
Din ya da yetkelerce ileri sürülen düşünce ve ilkeleri kanıt aramaksızınFelsefe Sözlüğü Virgulll incelemeksizin ve eleştirmeksizin bilgi sayılan anlayış... Temelde skolastik bir anlayıştırFelsefe Sözlüğü Virgulll
günümüzde değişme ve gelişmeyi yadsıyan öğretileri ve anlayışları
adlandırır. Özellikle ****fizik öğretilerin tümü inakçı (dogmatik)
öğretilerdir. Deney alanının dışında kalan bütün savlar inakçı olmak
zorundadır. Bu zorunluluk Tanrı sözünden başlayıp Aristoteles’in sözüne
kadar genelleşmiştir. Örneğin Ortaçağ Hıristiyan kültüründe herhangi
bir kuralın gerçek sayılması için Aristoteles’in söylemiş olması
yeterli sayılıyordu. Dogmatizmin zorunlu sonucu zorbalıktır. Deneylerle
tanıtlanamayan kurallarFelsefe Sözlüğü Virgulll engizisyon işkenceleriyle tanıtlanmaya çalışılmıştır. DogmatizmFelsefe Sözlüğü Virgulll
suçlu olmayanın ateşe atılsa bile yanmayacağı inancına kadar varmıştır.
Bundan da ateşe atılınca yanan kişinin suçlu olduğu sonucu
çıkarılmıştır. İnak(dogma)’ın inan’dan farkıFelsefe Sözlüğü Virgulll inan’ın asla tanıtlanamayacak olanı kabul etmesine karşılıkFelsefe Sözlüğü Virgulll
inak’ın herhangi bir yetkeye bağlanan bir veriyi tanıtlamış olarak
kabul etmesidir. Örneğin ortaçağ skolastiğinde herhangi bir sözü
Aristoteles’in söylemiş olduğunu tanıtlamakFelsefe Sözlüğü Virgulll o sözün doğruluğunu tanıtlamak demekti. Herhangi bir sistemde değişmez formüller düşlemekFelsefe Sözlüğü Virgulll bir düşüncenin tartışmasız kabulünü istemekFelsefe Sözlüğü Virgulll bilginin bağımlılığını göz önüne almaksızın her zaman ve her yerde geçerli saltık bilgiler olduğunu ileri sürmek inakçılıktır.


Duyumcu Şüphecilik
Duyumların getirdiği bilgini öznel olduğunu ileri süren şüphecilik.

Duyumcu şüphecilikFelsefe Sözlüğü Virgulll
duyumun nesnel temelin bırakıp öznel yanını ele alır. Bu bakımdan hem
duyumcu hem öznelci bir yapıdadır. Antik çağ Yunan düşüncesinin ünlü
şüphecileri: PyrhonFelsefe Sözlüğü Virgulll AenesidemosFelsefe Sözlüğü Virgulll
Timon gibi düşünürler nesnelerin algıladığımız biçimde var
olduklarından şüphelenmek gerektiğini ileri sürerler; çünkü her insanın
duyumu başkadır ve herkes kendi duyumuyla algıladığındanFelsefe Sözlüğü Virgulll başkasınınkine benzemeyenFelsefe Sözlüğü Virgulll kendine özgü bir bilgi edinir.

Aenesidemos bunu kanıtlamak için on kanıt ileri sürer. Bu kanıtlar
şöyle özetlenebilir: hepimiz aynı biçimde algılasaydık hepimiz aynı
düşünceleri ya da bilgileri edinirdikFelsefe Sözlüğü Virgulll oysa hepimizin çeşitli ve birbirimizinkine benzemeyen düşünceleri var. Öyleyse nesnel gerçeklik yokturFelsefe Sözlüğü Virgulll bilgilerimizden daima şüphe etmeliyiz. Duyumcu şüphecilerFelsefe Sözlüğü Virgulll bundanFelsefe Sözlüğü Virgulll katıksız idealist bir sonuç çıkarırlar: aynı nedenin çeşitli sonuçları olabilir: güneş karartırFelsefe Sözlüğü Virgulll kızartırFelsefe Sözlüğü Virgulll eritir ve yakarFelsefe Sözlüğü Virgulll öyleyse nedensellik yokturFelsefe Sözlüğü Virgulll nedensellik olmadığına göre oluş yoktur. Duyumcu şüphecilerin düştükleri bu yanılgıFelsefe Sözlüğü Virgulll duyumun nesnel temelini bırakıp sadece öznel yanını almanın sonucudur.



Düalizm
Herhangi bir alanda birbirlerine indirgenemeyen iki karşıt ilkenin
varlığını ileri sürme... Bircilik ve çokçuluk terimleri karşılığıdır.

Felsefe alanında ilk dualistFelsefe Sözlüğü Virgulll antikçağ Yunan düşünürü Anaksagoras’tır. AnaksagorasFelsefe Sözlüğü Virgulll
özdekle ruhu kesin olarak birbirinden ayırıyor ve sonsuza kadar da
birbirlerinden ayrı kalacaklarını söylüyordu. Anaksagoras’ın nus adını
verdiği bir ruh özdeksel yapıdadır ama yaratan olmak bakımından
yaratanın karşısında bulunmaklaFelsefe Sözlüğü Virgulll beraber birbirine indirgenemeyen temelli bir ikilik meydana getirir.

Fransız düşünür Descartes de evrendeki bütün gerçeklikleri birbirine indirgenemeyen ruh ve özdek ikiliğinde toplar. DualizmFelsefe Sözlüğü Virgulll
temelde tanrılık yer (öte dünya) ile insanlık yer (dünya) ayrımını
ileri süren dinsel ikicilikten yansımıştır ve evrenin özdeksel
birbirini yadsıyan gerici bir görüştür. Dualistlerin tümü idealisttirFelsefe Sözlüğü Virgulll çünkü özdensel yapının karşısında bir de ruhsal yapı olduğunu kabul ederler.
GoDFaTHeR
GoDFaTHeR
Farkımız*Tarzımız*
Farkımız*Tarzımız*

<B>Mesaj Sayısı</B> Mesaj Sayısı : 3016
<B>Rep Sayısı</B> Rep Sayısı : 455
<B>Kayıt tarihi</B> Kayıt tarihi : 30/04/10

https://kopuk1.forum.st

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Felsefe Sözlüğü Empty Geri: Felsefe Sözlüğü

Mesaj tarafından GoDFaTHeR Paz Mayıs 02, 2010 12:43 pm

E Dizini


Eklektisizm
(Seçmecilik)

Farklı düşünce sistemlerinden seçilen öğretilerin ayrı bir sistem içinde birleştirilmesi. EklektizmFelsefe Sözlüğü Virgulll öğretilerin alındığı sistemlerin bütününü benimsemediği gibiFelsefe Sözlüğü Virgulll aralarındaki çözümleme amacını da gütmez. DolayısıylaFelsefe Sözlüğü Virgulll düşünce sistemlerini birleştirme ya da uzlaştırma yöntemi olan sinkretizmden farklıdır.

Fransız düşünürü Victor CousinFelsefe Sözlüğü Virgulll eklektizm yönteminden bir felsefe okulu kurmuştur. Cousin’in eklektizm öğretisi Platon’uFelsefe Sözlüğü Virgulll Kant’ı ve İskoçyalıları kaynaştırır.

Soyut düşünce düzeyinde her sistemin öğretileriyle ayrılmaz bir bütün oluşturduğu kabul edilirseFelsefe Sözlüğü Virgulll eklektizmFelsefe Sözlüğü Virgulll
farklı sistemlerden keyfi olarak seçilen öğretilerin bir araya
getirilmesinden doğacak tutarsızlıklar yüzünden eleştirilebilir. Ama
uygulamada eklektik bakış açısı birçok bakımdan yararlı olabilir.

Bir devlet adamı kadar bir felsefeci deFelsefe Sözlüğü Virgulll ilkesel olarak değilFelsefe Sözlüğü Virgulll karşıt tarafların öne sürdüğü görüşlerin gerçek değerlerini gördüğü için eklektik olabilir. Bu tür bir eğilimFelsefe Sözlüğü Virgulll
sistemler yeniliklerini yitirdiğinde ya da tarihsel koşulların ve
bilginin değişmesiyle sistemlerin yetersizlikleri ortaya çıktığında
görülür.



Elea Okulu
Antikçağ Yunan düşüncesinde Ksenofanes ve onu izleyenlerce geliştirilen öğreti...Kloplon'lu KsenofanesFelsefe Sözlüğü Virgulll
Hellen kentlerinde yetmiş yıl süren bir geziden sonra Napoli’nin
güneyindeki Elea'ya yerleşmiştir. çok tanrıcılığa karşı tek tanrı
polemiğini orada yapmışFelsefe Sözlüğü Virgulll
Homeros'la Hesiodos'a karşı çıkarak Tanrı'nın birliğini ve
değişmezliğini savunmuştur. Birlik ve değişmezlik düşünceleri üstüne
kurulan Elea öğretisiFelsefe Sözlüğü Virgulll Ksenofanes'in öğrencisi Parmenides'le gerçekleşmiştir. MelissosFelsefe Sözlüğü Virgulll ZenonFelsefe Sözlüğü Virgulll Gorgias gibi düşünürlerin sürdürdükleri bu öğretiFelsefe Sözlüğü Virgulll antikçağ Yunan felsefesinin genel diyalektik yapısı içinde olumsuz yanı tutar. Deney dışı usçuluğuFelsefe Sözlüğü Virgulll değişmezliğiFelsefe Sözlüğü Virgulll saltıklığı savunur. Elea’lı Zeon’un devimi çürütmek için ileri sürdüğü çıkmazlar da ünlüdürFelsefe Sözlüğü Virgulll bunlara Zenon çıkmazları denir. Bu çıkmazlar gerçekte kolaylıkla çözülebilecek yanıltmacalardır. Felsefe tarihinde ****fizikFelsefe Sözlüğü Virgulll Elalılarla başlamıştır. Elealılar bilginin kaynağınıFelsefe Sözlüğü Virgulll duyguda ve deneyde değilFelsefe Sözlüğü Virgulll düşüncede bulurlar. Onlar için varlık birdir ve saltıktırFelsefe Sözlüğü Virgulll hiç değişmemiştir ve değişmeyecektir. Bununla beraber kavramsal diyalektiğiFelsefe Sözlüğü Virgulll
daha açık bir deyişle mantıksal kavramların diyalektik hareketini ilk
kez ortaya atmakla Elealılar Hegel’in öncüleridir. Platon idealizminin
gerçek temeli de Elealılardır. Ksenofanes’inFelsefe Sözlüğü Virgulll
kendisi devimsiz olan tanrının sadece düşünmekle dünyayı kımıldattığı
yolundaki ****fizik varsayımı da Aristoteles ****fiziğinin gerçek
kaynağıdır. Elealı Parmenides’e göre sadece varlık vardırFelsefe Sözlüğü Virgulll dahası varlıkla düşünme aynı şeydir. Parmenides’e göre varolma ve yok olma duyuların hokkabazlığıdırFelsefe Sözlüğü Virgulll duyularsa bir düşten daha gerçek değildirler. Yer değiştirmeFelsefe Sözlüğü Virgulll
renk değiştirme vb. gibi insanların sözünü ettikleri şeyler sadece
birer addırlar.Parmenides’e göre varlık ülkesinde sadece şu nitelikler
geçerlidir: meydana gelmemişFelsefe Sözlüğü Virgulll geçip gitmezFelsefe Sözlüğü Virgulll bölünmezFelsefe Sözlüğü Virgulll sürekli devimsizFelsefe Sözlüğü Virgulll değişmezFelsefe Sözlüğü Virgulll aynı şeyde aynı şeyFelsefe Sözlüğü Virgulll kendindeFelsefe Sözlüğü Virgulll topluFelsefe Sözlüğü Virgulll birFelsefe Sözlüğü Virgulll bütün...



Endeterminizm
Hadiselerin sebepsiz meydana gelemeyeceğiniFelsefe Sözlüğü Virgulll dünyada mutlak bir başlangıcıFelsefe Sözlüğü Virgulll hür bir iradenin yeri olamayacağını kabul eden determinizmin karşıtı olan görüş.

Ahlakta endeterminizmFelsefe Sözlüğü Virgulll insan iradesinin hiçbir şarta bağlı olmadığınıFelsefe Sözlüğü Virgulll içinde bulunduğu şartlarla belirlenmediğiniFelsefe Sözlüğü Virgulll insanın hür iradesinin sebeplilik kanununa bağlı olmadığını ileri sürer.



Endividüalizm
Bireyin özgürlüğüne büyük ağırlık veren ve genellikle kedine yeterliFelsefe Sözlüğü Virgulll kendi kendini yönlendirenFelsefe Sözlüğü Virgulll
görece özgür bireyi yada benliği vurgulayan siyaset ve toplum
felsefesi. terimi ilk kez kullanan Fransız siyaset yorumcusu Alexis de
TacquilleFelsefe Sözlüğü Virgulll bireyciliği insanın yalnızca kendi ailesi ile arkadaşlarına öngören ölçülü bir bencilik olarak tanımlanmıştır.

EndividualizmFelsefe Sözlüğü Virgulll
bütün ortaçağı kapsayan Hristiyan dünya görüşüne bir tepki olarak
Rönesans’ta ortaya çıkan bir dünya görüşüdür. gerçekte tarihi çok daha
eskidir. Özel mülkiyetle güçlenmiş ve toplum içinde seçkinleşmiş olan
birey topluma üstün tutan bu çok eski eğilim Rönesans ta biçimlenmiş ve
bir dünya görüşü olarak ****fizikten ekonomiye kadar çeşitli alanlarda
etkinleşmiştir. ****fiziksel açıdan bireycilikFelsefe Sözlüğü Virgulll tanrılık baş gerçeği yerine bireyi koyar. Bireyin usu onu bireyselliği içinde evrenselliğe bağlamaktadır. Demek ki bireyFelsefe Sözlüğü Virgulll
bireysel olandan evrensel olanı tek yapıda birleştiren varlıktır.
öyleyse baş gerçek olarak ele alınmalı ve başta din kurumu olmak üzere
bütün kurumlar onun çıkarlarına uygun düzenlenmelidir.

BireycilikFelsefe Sözlüğü Virgulll bir değerler sistemi olduğu kadarFelsefe Sözlüğü Virgulll insan yapısıyla ilgili bir kuramFelsefe Sözlüğü Virgulll genel bir davranış biçimi ve belirli siyasal ekonomikFelsefe Sözlüğü Virgulll toplumsal ve dinsel düzenlemelere yönelik bir inanç anlamına gelir. Bireyciliğin değerler sistemi üç önermeyle açıklanabilir:

1)bütün değerler insan merkezlidir: insanlarca yaratılmış olmasalar bileFelsefe Sözlüğü Virgulll onlar tarafından yaşanır.

2) Birey kendi başına bir amaç ve yüce bir değerdirFelsefe Sözlüğü Virgulll toplum bireyin amaçları için sadece bir araçtır.

3) Bütün bireylerFelsefe Sözlüğü Virgulll
bir anlamda ahlakça eşittir. Hiç kimse hiç bir zaman yalnızca bir başka
bireyin iyiliği için araç olarak görülemez.Bireyciliğin insan yapısına
ilişkin kuramına göre normal ve yetişkin bir insanın çıkarlarını
korumanın en iyi yolu kendi amaçlarını ve bu amaçlara ulaştıracak
araları seçmekte ve o yönde davranmakta en büyük özgürlüğü ve
sorumluluğu bireye tanıtmaktır. bu görüş bireyin kendi çıkarlarını en
iyi kendisinin bildiği ve eğitim olanağı verildiğindeFelsefe Sözlüğü Virgulll bu çıkarları nasıl geliştirebileceğini de gene onun bulabileceği inancından kaynaklanır. Ayrıca bireyin bu seçimleri yapmasınınFelsefe Sözlüğü Virgulll hem onun gelişmesineFelsefe Sözlüğü Virgulll hem de toplumsal refaha katkıda bulunacağı varsayılırFelsefe Sözlüğü Virgulll çünkü bireycilik üretken çabayı özendiren en etkili yoldur bu açıdan bakıldığında toplum kendine yeterli bireyin toplamıdır..

Genel bir davranış biçimi olarak bireycilikFelsefe Sözlüğü Virgulll özgüveneFelsefe Sözlüğü Virgulll
gizliliğe ve başka bireylere saygı göstermeye büyük önem verir.
Otoriteye ve birey üzerindeki özellikle devlet tarafından uygulanan her
türlü denetime karşı çıkar. Ayrıca "ilerleme"ye inanırFelsefe Sözlüğü Virgulll ilerlemenin bir aracı olarak da bireye farklı olmaFelsefe Sözlüğü Virgulll
başkalarıyla yarışma ve başkalarının önüne geçme (ya da gerisinde
kalma) hakkını tanır. Bireyciliğin kurumsal sonuçları da bu ilkelere
dayanır.Yalnızca en aşırı bireyciler anarşi yanlısıdır. Ama hepsi
devletin bireylerin yaşamına en az karışması gerektiğineFelsefe Sözlüğü Virgulll
bireylerin birbirleriyle çatışmasını önlemek ve gönüllü olarak varılmış
anlaşmaların uygulanabilmesi için yasaları ve düzeni koruma görevini
üstlenmek zorunda olduğuna inanır. BireycilikFelsefe Sözlüğü Virgulll devleti zorunlu bir olumsuzluk olarak görme eğilimindedir ve "en iyi yönetimFelsefe Sözlüğü Virgulll en az yönetimdir" sloganını benimser.

BireycilikFelsefe Sözlüğü Virgulll
her bireyin (ya da ailenin) mülk edinmek için en çok olanaktan
yararlanabileceği bir mülkiyet sistemi önerir. Birlik kurma özgürlüğüFelsefe Sözlüğü Virgulll her türlü örgüte girme (ya da girmeyi reddetme) hakkını kapsar.



Enstrümantalizm
Amerikan düşünürü pragmacı John Dewey’in kuramları alet sayan
öğretisi... Amerikan düşünürü William James’in uygulayıcılığından yola
çıkan Amerikan düşünür Dewey; bilimsel yasaFelsefe Sözlüğü Virgulll kuram ve kavramları birer “alet” saymaktadır. Başarılı olurlarsa iyi ve gerçektirlerFelsefe Sözlüğü Virgulll başarılı olmazlarsa kötüdürler ve gerçek değildirler. Deneysel mantık adıyla adlandırılan aletçilikFelsefe Sözlüğü Virgulll nesnel bilimciliği yadsır. Ona göre biliminFelsefe Sözlüğü Virgulll
belli bir durumda en elverişli davranışın araştırılmasını sağlamaktan
başka hiçbir nesnel gerçekçiliği yoktur. Aletçilik nesnelliği öznelliğe
indirgediğinden ötürü de öznel düşünceci bir anlayıştır.



Entellektüalizm
Bütün varlıkları anlıksal temele indirgeyen öğretilerin genel
adı...İradecilik karşıtı ve özellikle bilgibilimde usçulukla anlamdaş
olarak kullanılmıştır. Törebilimsel anlamFelsefe Sözlüğü Virgulll
ahlaksal davranışların anlıkla belirlendiği anlayışını dile getirir; eş
deyişle ahlaksal davranışlar bir bilgi ve uslamlama işidir. Genellikle
anlığın başatlığında birleşen PlatonFelsefe Sözlüğü Virgulll DescartesFelsefe Sözlüğü Virgulll SpinozaFelsefe Sözlüğü Virgulll LeibnizFelsefe Sözlüğü Virgulll WolfFelsefe Sözlüğü Virgulll KantFelsefe Sözlüğü Virgulll
Hegel gibi birbirlerinden az ya da çok farklı bir çok düşünürlerin
öğretileri anlıkçılık genel adı altında toplanırlar. Genellikle
küçümseyici anlamda kullanılan terimin ayırıcı niteliğiFelsefe Sözlüğü Virgulll
varlıkları anlıksal temele indirgemektir. Anlıkçılar içinde Platon gibi
nesnel gerçekçiliği anlıksal gerçekçiliğin bir kopyası sayanFelsefe Sözlüğü Virgulll Kant gibi nesnel gerçekliğin var olduğunuFelsefe Sözlüğü Virgulll ama asla bilinemeyeceğini ileri sürenFelsefe Sözlüğü Virgulll Berkeley gibi nesnel gerçekliği tümüyle yadsıyan düşünürler vardır.



Entüisyonizm
Bilginin sezgiyle elde edilebileceğini savunan öğretilerin genel adıFelsefe Sözlüğü Virgulll özel olarak Bergsonculuk... Entüisyonizm Felsefe Sözlüğü Virgulll tümü idealist yapıda olarakFelsefe Sözlüğü Virgulll dört bilgi alanında gerçekleştirilmiştir: felsefeFelsefe Sözlüğü Virgulll ruhbilimFelsefe Sözlüğü Virgulll törebilim ve matematik.

1) Felsefesel entüisyonizm: Fransız idealisti Henri Bergson’un öğretisi
olarak Bergsonculuk adıyla da anılır. Bergson’a göre gerçeği saltık ya
da saltığı gerçek olarak kavramaya sezgi denir. Gerçeği doğrudan
doğruya kavratacak sezgiden başka hiçbir yol yoktur. Çünkü gerçekFelsefe Sözlüğü Virgulll özdeksel doğa değilFelsefe Sözlüğü Virgulll ruhsal doğaFelsefe Sözlüğü Virgulll
eş deyişle ruhsal yaşam ve tek sözle yaşamdır. Yaşam evrenin
kurtuluşuyla başlamıştır ve özdeğin tüm engellerine karşın yolunu açarakFelsefe Sözlüğü Virgulll onun durgunluğunu alt edip kimi yerde onu kımıldatarak akıp gitmektedir. Bu kesintisizFelsefe Sözlüğü Virgulll bölümsüz ve sürekli akışa Bergson süre demektedir. İşte bu sürenin bilgisini kavramak için bu süreyle birlikte yaşamakFelsefe Sözlüğü Virgulll
onun içinde olmak ve onunla birlikte akmak gerekir ki bunu ne us ne de
bilim gerçekleştirebilir. Çünkü us ve bilim sinematografik olarak
çalışırlar. Bergson’a göre ussal ve bilimsel bilgi sinematografiktir.
Bir filmFelsefe Sözlüğü Virgulll ard arda dizilmiş durgun ve bölümsel resimlerden oluşur. Us ve bilimFelsefe Sözlüğü Virgulll filmin akışını durdurarak bu resimleri tek tek incelerler ve birtakım bilgiler saptarlar. Ne var ki akışın bizzat kendisiniFelsefe Sözlüğü Virgulll eş deyişle yaşamı hiçbir zaman kavrayamazlar. Demek ki us ve bilimFelsefe Sözlüğü Virgulll sadece durgun ve bölünebilir olan özdek üstünde bilgi edinebilirler. Bergson’a göre zamanFelsefe Sözlüğü Virgulll uzay gibi özdeksel değildir. Uzay özdekseldirFelsefe Sözlüğü Virgulll çünkü özdeksiz uzay ve uzaysız özdek (eş deyişle yer kaplamayan özdek) yoktur. Oysa zamanı bölenFelsefe Sözlüğü Virgulll parçalayanFelsefe Sözlüğü Virgulll onu aylara ve yıllara ayıran us ve bilimdir. Us ve bilimFelsefe Sözlüğü Virgulll zamanı uzaya bağlamakla ( örneğin ay ayınFelsefe Sözlüğü Virgulll yıl dünyanın uzayda yer değiştirmesidir.) onu özdekleştirmektedir. Demek ki us ve bilimFelsefe Sözlüğü Virgulll
hiçbir şeyi özdekleştirmeden inceleyemiyor. Yaşamsal akışın eş deyişle
sürenin kavranmasıysa özdekleştirilmeden gerçekleştirilmelidirFelsefe Sözlüğü Virgulll çünkü “gerçek süreFelsefe Sözlüğü Virgulll daima zaman adı verilmiş olan şeydir”. Bunu kavrayabilecek olansa sadece sezgidir. Bergson’a göre sezgiFelsefe Sözlüğü Virgulll kendi bilincine varmış içgüdüdür. Şöyle der: “ içgüdüyü söyletebilseydikFelsefe Sözlüğü Virgulll
yaşamın bütün sırlarını çözerdik”. Bilinç içgüdüde içkindir ve
ruhsaldır. Bundan ötürü de ruhsal yaşam akışını sadece o kavrayabilir.

2) Ruhbilimsel entüisyonizm: William Hamilton ve İskoçyalılar tarafından geliştirilmiştir. Hamilton’a göre bilinçFelsefe Sözlüğü Virgulll dış dünyayıFelsefe Sözlüğü Virgulll
olduğu gibi ve araçsız olarak ( eş deyişle sezgiyle) kavrar ve us
deneyüstü hakikatleri bize sezgi yoluyla tanıtır. Hamilton’un sezgi
deyiminden anladığı bir çeşit dinsel vahiydir.

3) Törebilimsel Entüisyonizm: George MooreFelsefe Sözlüğü Virgulll David RossFelsefe Sözlüğü Virgulll Charlie BroadFelsefe Sözlüğü Virgulll Alfred Ewing vb. düşünürler tarafından geliştirilmiştir. Bunlara göre iyilikFelsefe Sözlüğü Virgulll ödev vb. gibi törebilimsel kavramlar apaçıkFelsefe Sözlüğü Virgulll
araçsız elde edilen ve ancak sezgiyle bilinebilen kavramlardır. Ne
toplumsal ne de doğasal yaşamdan çıkarsanamazlar. Törebilimsel
sezgiciliğin amacıFelsefe Sözlüğü Virgulll burjuva ahlâkının değişmezliğini savunmaktır.

4) Matematiksel Entüisyonizm: BrowerFelsefe Sözlüğü Virgulll WeylFelsefe Sözlüğü Virgulll Heyting vb. gibi düşünürlerce geliştirilmiştir. Bunlara matematikFelsefe Sözlüğü Virgulll mantıkFelsefe Sözlüğü Virgulll tanıtlamaFelsefe Sözlüğü Virgulll mantıksal kesinlikle değilFelsefe Sözlüğü Virgulll doğrunun sezgisel olarak kavranmasıyla gerçekleştirilir. SezgiFelsefe Sözlüğü Virgulll bunların dilindeFelsefe Sözlüğü Virgulll
düşüncelerdeki ayrılıkları saptama yeteneğidir. Düşünmek demek sezmek
demektir. Mantık kurallarının uygulanabilir olup olmadıkları da
sezgiyle saptanır.



Epistemoloji
İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliliğini inceleyen felsefe dalı.

Bilgi felsefesi ile mantık arasında temel bir ayrım vardır. MantıkFelsefe Sözlüğü Virgulll
geçerli usavurmanın biçimsel yapısını inceler ve geçerli çıkarımın
ilkelerini ortaya koyar. Epistemoloji ise her türlü bilme ediminin
yapısıyla ilgilenir. EpistemolojiFelsefe Sözlüğü Virgulll etikFelsefe Sözlüğü Virgulll toplumbilim ve din felsefesi gibi disiplinlerle sürekli iletişim halindedir.

Genellikle bilen bir özne ileFelsefe Sözlüğü Virgulll
bilinen bir özne arasındaki ilişki olarak incelenen bilgi sürecinin bu
iki öğesine farklı anlam ve ağırlıkların verilmesi tarih boyunca farklı
bilgi felsefesi anlayışlarını doğurmuştur. Daha çok nesneye ağırlık
veren anlayışlar gerçekçi (realist) özneye ağırlık verenler ise
idealist olarak nitelenir. Gerçekçi yaklaşım bilgininFelsefe Sözlüğü Virgulll nesnesinin dış dünyada gerçekten var olduğunuFelsefe Sözlüğü Virgulll idealist yaklaşım ise bilgininFelsefe Sözlüğü Virgulll ağırlıklı olarak öznenin kurduğu ve gerçekte var olmayan nesnelere yöneldiğini savunur. Bilgi felsefesininFelsefe Sözlüğü Virgulll bu karşıtlık içindeFelsefe Sözlüğü Virgulll ortaya çıkan temel sorunuFelsefe Sözlüğü Virgulll dış dünyanın gerçekliğidir; bu çerçevede bilgi felsefesi ****fizikle yakın ilişki içindedir. Bilginin nesnesininFelsefe Sözlüğü Virgulll gerçek olup olmadığıFelsefe Sözlüğü Virgulll bilgi içeriğinin dış gerçeklikte bir karşılığının bulunup bulunmadığıFelsefe Sözlüğü Virgulll bilmen dünya ile kendi başınaFelsefe Sözlüğü Virgulll bilgiden bağımsız var olan dünyanın birbirlerine neFelsefe Sözlüğü Virgulll ölçüde uyduğuFelsefe Sözlüğü Virgulll aynı temel sorun çerçevesinde irdelenen öteki sorunlardır.



Erekbilim
Olayların ve ilişkilerin bir amaca ya da sona yönelik olduğu görüşü. Olguların yalnızca hareket ettirici nedenlerle değilFelsefe Sözlüğü Virgulll
ereksel nedene bağlı olarak açıklanması biçiminde de tanımlanır. İnsan
düşüncesi doğadaki başka şeylerin davranışını da benzer biçiminde
açıklama eğilimindedir; buna göre nesneler ya kendileri belli bir amaca
yöneliktir ya da doğayı aşan bir zihin tarafından yönlendirilir.
Aristoteles herhangi bir şeyin tam olarak açıklanabilmesi için maddiFelsefe Sözlüğü Virgulll
biçimsel ve hareket ettirici neden ile birlikte ereksel nedenin de
dikkate alınması gerektiğini ileri sürerek erekbilimin ilk kapsamlı
tanımını yapmıştır.

Terimin Aristoteles’ten gelen ****fizik anlamıFelsefe Sözlüğü Virgulll
erek sözcüğünün bütün anlamlarında ereklik’in incelenmesini dile
getirir. Nesnelerin neden meydana geldiklerini açıklayan nedensellik
yasasına karşıFelsefe Sözlüğü Virgulll nesnelerin hangi erek için meydana geldiklerini araştıran ereksellik anlayışıFelsefe Sözlüğü Virgulll
evrende böylesine bir erek güdebilecek üstün bir gücün varlığı inancına
dayanır. Oysa bu öznel ****fizik erekselliğin karşısındaFelsefe Sözlüğü Virgulll nesnel ve bilimsel bir ereksellik de vardır. ****fizik ereksellik tanrılık planının sonucuFelsefe Sözlüğü Virgulll bilimsel ereksellikse özdeksel ve nesnel nedenselliğin sonucudur.

Erekbilimin törebilimsel anlamıFelsefe Sözlüğü Virgulll insan yaşamındaki törebilimsel erekleri saptamaya çalışır. ****fizik erekbilimFelsefe Sözlüğü Virgulll evreniFelsefe Sözlüğü Virgulll ereklerle araçlara arasındaki ilişkilerin bir toplamı sayar. ****fizikçiler bilimsel nedenselliğin karşısınaFelsefe Sözlüğü Virgulll ruhsal erekselliği çıkarırlar. Bu anlayışa göre herhangi bir varlığın yapısını ve gelişmesini belirleyen onun nedeni değilFelsefe Sözlüğü Virgulll ereğidir. Bu ereği de ruhsal bir ilkeFelsefe Sözlüğü Virgulll üstün bir us ya da açıkça tanrı koymuştur. Örneğin buğdayı buğday edenFelsefe Sözlüğü Virgulll buğday tohumu nedeni değilFelsefe Sözlüğü Virgulll tanrıca saptanmış olan buğdaylaşma ereğidir.

16. ve 17. yüzyıllarda modern bilimin doğuşuyla doğal olguların
yalnızca hareket ettirici nedenlerle gereksinim duyulan mekanik
açıklamaları öne çıktı. Erekbilimsel açıklamalarda ise Aristotelesçi
teleolojide olduğu gibi şeylerin kendi doğalarında bulunan amaçlara
doğru geliştikleri değilFelsefe Sözlüğü Virgulll biyolojik organizmalar dahil bütün nesnelerin ussal bir varlık tarafından yönlendirilen makineler olduğu kabul edildi.

Kant Kritik Der Urteilskraft’ta insan bilgisi açısından ele aldığı erekbilimin gerçekliğin doğası değilFelsefe Sözlüğü Virgulll soruşturmanın ilerleyiş biçimi açısından bir yol gösterici olduğunuFelsefe Sözlüğü Virgulll yani yapıcı bir ilke değilFelsefe Sözlüğü Virgulll düzenleyici bir ilke olduğunu ileri sürdü.



Estetik
Güzeli ve güzel sanatların doğasını inceleyen felsefe dalı. Estetiği
bağımsız bir bilim olarak ilk ileri süren ve adlandıran Alman düşünürü
Alexander Baumgarten’dir. Baumgarten’in verdiği anlamda estetikFelsefe Sözlüğü Virgulll duyusal bilginin bilimidirFelsefe Sözlüğü Virgulll
konusu duyusal yetkinliktir. Gerçekleştirmek istediği de güzel üstünde
düşünme sanatıdır. Bununla beraber estetik bir felsefe kolu olarak
Alman düşünürü Kant ile önem kazanmıştır.

EstetikFelsefe Sözlüğü Virgulll insanın dış dünyaya gösterdiğiFelsefe Sözlüğü Virgulll “güzel” ve “çirkin” sözcükleriyle dile gelen tepkileriyle ilgilidir. Ama “güzel” ve “çirkin” terimlerinin kapsamları belirsizFelsefe Sözlüğü Virgulll anlamları da öznel ve görelidir. ÜstelikFelsefe Sözlüğü Virgulll
etkileyici bir doğa görünümüyle ilgili gözlemlerde ya da sanat
eleştirilerinde kullanılan nitelemeler yalnızca güzel ve çirkinle
sınırlı değildir; anlamlıFelsefe Sözlüğü Virgulll dengeliFelsefe Sözlüğü Virgulll uyumluFelsefe Sözlüğü Virgulll ürperticiFelsefe Sözlüğü Virgulll yüce gibi bir dizi başka kavram da değerlendirmeye girer.estetik kuramıFelsefe Sözlüğü Virgulll bir yandan güzelin yalnızca öznel olmayanFelsefe Sözlüğü Virgulll nesnel bir içerik de taşıyan bir tanımını yapmayaFelsefe Sözlüğü Virgulll bir yandan da bu değişik terimler arasındaki bağıntıları belirlemeye çalışır. Temel sorunları ise estetiğin öznesineFelsefe Sözlüğü Virgulll estetiğin nesnesine ve estetik yaşantıya ilişkindir.

Estetik alımlayıcı(özne): estetik alımlayıcı sanat yapıtından ya da bir doğa görünümünden haz duyanFelsefe Sözlüğü Virgulll estetik tat alan bir varlıktır. Estetik tat almakFelsefe Sözlüğü Virgulll sanat yapıtı üretmek ve değerlendirmekFelsefe Sözlüğü Virgulll güzel ve çirkin gibi yargılarda bulunmak ancak belirli varlıklara özgü bir yetidir.

Estetik Nesne: estetik nesne terimine iki farklı anlam verilebilir: maddi nesne ve ereksel nesne. Ereksel nesneFelsefe Sözlüğü Virgulll nesneye insanın yüklediği anlamdır; zihin içindedir. Oysa maddi nesne öznenin zihninden bağımsızdır. Estetik nesneFelsefe Sözlüğü Virgulll ereksel anlamıyla tanımlanırsaFelsefe Sözlüğü Virgulll estetik kuramının asıl konusu da estetik yaşantı olur. Oysa Kant felsefesinin öznelliğine karşı çıkanların amacıFelsefe Sözlüğü Virgulll estetiğin duygular ve öznel yaşantılar alanından çıkararak estetik nesnenin kendi özellikleri üzerinde temellendirmektir.

Estetik Yaşantı: estetik yaşantı birbirini tamamlayan iki önermeyle tanımlanabilir:1) estetik nesne duyusaldır; görülürFelsefe Sözlüğü Virgulll
işitilir ya da duyusal biçimiyle zihinde canlandırılır; insana bu
duyusal özellikleri nedeniyle haz verir. 2) estetik nesne aynı zamanda
düşünülenFelsefe Sözlüğü Virgulll seyrine dalınan bir nesnedir; yalnızca duyulara hoş geldiği için değilFelsefe Sözlüğü Virgulll bir anlam içerdiğiFelsefe Sözlüğü Virgulll bir değer taşıdığı için de ilgilendirir.

Bu önermelerden ilkiFelsefe Sözlüğü Virgulll
estetik sözcüğünün kaynağına (duyum) işaret eder. İkinci önerme ise
beğeni yargılarının temelini oluşturur. Seyretmeye değer bulunan
nesnelerin değersiz bulunanlardan ussal olarak ayırt edildiğini
gösterir.

Kant’a göre estetik yaşantının ayırt edici özelliği “çıkarsız” oluşudur.çağdaş estetiğin çıkış noktası olan bu önermeFelsefe Sözlüğü Virgulll
estetiği ahlaktan da bilimden de ayırır. Ahlaki davranışlarda bir
“çıkar” öğesi vardır; evrensel sayılan bir davranış ölçüsü bütün
insanlara benimsetilmek istenir. Bilimde nesnelerin iç yapılarınıFelsefe Sözlüğü Virgulll işleyişlerini ve neden-sonuç ilişkilerini araştırır; nesneleri denetim altına almakFelsefe Sözlüğü Virgulll insanın hizmetine koşmak ister. Oysa estetik yaşantının öznesiFelsefe Sözlüğü Virgulll
estetik nesneyle bir merakını gidermek için ilgilenmez; estetik nesneyi
başka bir amaca hizmet eden bir araç olarak da görmez. Estetik yaşantı
da insanFelsefe Sözlüğü Virgulll karşısındaki nesneyi hep belli bir uzaklıktan seyreder: estetik yaşantı kullanmaFelsefe Sözlüğü Virgulll sahip olmaFelsefe Sözlüğü Virgulll tüketme ve ahlaki açıdan yargılama gibi davranışları dışarıda bırakır.

Kant’a göre estetik usFelsefe Sözlüğü Virgulll kuramsal us’la uygulayıcı us arasında bir köprüdür ve kuramın uygu alanındaki denetçisidir. Estetik usFelsefe Sözlüğü Virgulll bir yargı gücüdür ve doğru düşüncenin iyi uygulandığını güzel yargısıyla yargılar. Kant’a göre güzel olanFelsefe Sözlüğü Virgulll
doğrunun iyilikte gerçekleştirilmesidir. Kant’ın bu düşüncesinde Yunan
felsefesinde olduğu gibi güzel’i iyi ile birleşik kılan bir ereklilik
belirse deFelsefe Sözlüğü Virgulll
Kant bunu biçimsel bir ereklilik “ereği olmayan ereklilik” olarak
tanımlar. Daha açık bir deyiş ile güzel’in ereği kendisidir; güzelFelsefe Sözlüğü Virgulll güzel olduğu için istenilir. Güzel’in ereği başkaca hiçbir erek gözetilmeksizinFelsefe Sözlüğü Virgulll gene kendisinden doğan estetik hazdır. GüzelFelsefe Sözlüğü Virgulll burada bir ereğe koşulmuş olduğundan değilFelsefe Sözlüğü Virgulll sadece bir ereğin biçimi olduğundan güzeldir. BuysaFelsefe Sözlüğü Virgulll hiçbir karşılığı gerektirmeksizinFelsefe Sözlüğü Virgulll salt bir hazdır. Kant’a göre estetik yargıFelsefe Sözlüğü Virgulll
bir beğeni yargısıdır. Güzel bir yargının nesnesidir. Kant bu yargıyı
genellikle geçerli kılmak ister ve ortak estetik bir duygunun varlığını
ileri sürer. Ona göre bu yargıFelsefe Sözlüğü Virgulll
herkeste ortak olan ideal bir ölçüyü yansıtır. Bu yüzdendir ki Kant
“beğeniler tartışılamaz” anlayışına karşı çıkmakta ve beğenilerin tümel
geçerli olmasını savunmaktadır.



Existentialisme
(Varoluşçuluk)
İnsanın dünyadaki varoluşunun somutluğuna ve sorunsallığına ağırlık
vererek yorumlayan felsefi yaklaşımların ortak adı. İnsanın kendi
kendini yarattığını söyler.

Varoluşçu düşünceye göre:

1) Varoluş her zaman tek ve bireyseldir. Bu yaklaşımıyla varoluşçuluk bilinçFelsefe Sözlüğü Virgulll tinFelsefe Sözlüğü Virgulll us ve düşünceye öncelik veren idealizm biçimlerinin karşıtıdır.

2) Varoluş öncelikle varoluş sorununu içinde taşır ve dolayısıyla
varlığın anlamının araştırılmasını da içerir. Bu yaklaşımıyla insanı
veriliFelsefe Sözlüğü Virgulll eksiksiz bir gerçeklik olarak gören ve anlaşılabilmesi için parçalarına ayrılması gerekenFelsefe Sözlüğü Virgulll bir birim olarak algılayan nesnelcilik biçimlerinin ve bilimselciliğin karşıtıdır.

3) Varoluş insanın içlerinden herhangi birini seçebileceği bir
olanaklar bütünüdür. Bu yaklaşımıyla her türlü belirlenimciliğin
karşıtıdır.

4) İnsanın önündeki olanaklar bütünü öteki insanlarla ve nesnelerle
ilişkilerinden oluştuğundan varoluş her zaman bir “dünyada var
olma”dır. Bir başka deyişle insan her zaman seçimini sınırlayan ve
koşullandıran somut tarifsel bir durum içindedir. Bu yönüyle de
varoluşçuluk yalnızca tek bir “ben” in varlığını vurgulayan tek
benciliğin ve bilgi nesnelerinin zihnin içeriklerinden ibaret olduğunu
vurgulayan epistemolojik idealizmin karşıtıdır.

Varoluşçuluk 2. Dünya Savaşı’nın yarattığı maddi ve manevi çöküntünün
içinden yeni bir anlayış biçimi olarak ortaya çıkmıştır. İnsan
varlığının büyük bir tehlike içinde olduğunuFelsefe Sözlüğü Virgulll insanın istikrarsız bir dünyada yaşamak zorunda bırakıldığını “ dünyaya atılmış” olduğunu vurgulamıştır.
GoDFaTHeR
GoDFaTHeR
Farkımız*Tarzımız*
Farkımız*Tarzımız*

<B>Mesaj Sayısı</B> Mesaj Sayısı : 3016
<B>Rep Sayısı</B> Rep Sayısı : 455
<B>Kayıt tarihi</B> Kayıt tarihi : 30/04/10

https://kopuk1.forum.st

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Felsefe Sözlüğü Empty Geri: Felsefe Sözlüğü

Mesaj tarafından CryDewıL Paz Mayıs 02, 2010 2:11 pm

Çoğu insana yardımı Olacaktır Teşkkürler :D
CryDewıL
CryDewıL
• HızLı üye •
• HızLı üye •

<B>Mesaj Sayısı</B> Mesaj Sayısı : 138
<B>Rep Sayısı</B> Rep Sayısı : 101
<B>Kayıt tarihi</B> Kayıt tarihi : 01/05/10
<B>Yaş</B> Yaş : 28

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz